Ahmet Doğan İlbey

Ahmet Doğan İlbey

Dünya darül gurbettir

Dünya darül gurbettir

Gurbet: Doğup büyüdüğümüz şehir, kasaba, köy dışında kalan yerlerde yaşanılan gariplik ve yabancılık hâlleridir. Beşerî gurbetin, yâni dış gurbetin târifidir bu. Dostun sîmasından, sohbetinden mahrum olmak, aidiyet hissettiği milletinden, anadan, babadan ve evlâttan uzak kalmaktır dış gurbet. Gurbetin beşerî, yâni maddî cephesidir bu hâller.

Mutasavvıflar “cismanî ve mânevî” olarak iki gurbetten bahsederler. İlki beşerî; ikincisi, sûfî anlayışının ilâhî gurbetidir. Tasavvuf erbabı mânevî gurbete önem verir, gurbete çıkmayı arzu eder ve gurbetçilere sahip çıkmanın faziletinden söz ederler. “Gurbette iken ölen şehittir” hadisi de gösteriyor ki, bu mânada gurbet duygusu İslâmîdir.

Kur’ânî dilimizde Batı’yı işâret ederken “garb” kelimesi kullanılır. Gurbet, gurûb ve mağrib kelimeleri “garb” kökünden türemiştir. Bu kelimelerin aynı zamanda hüzünle alâkası var. Maşrık, sembolik anlamıyla “Doğu’yu, güneşin doğduğu ve doğuş yerini” ifade eder. Ayrıca Arap Yarımadası’nın doğusundaki ülkeler mânasına da gelir. Bir gurbet yeri olarak Mağrip ise, “güneşin batış yönü, ayrılık, gurbet ve Batı’da bulunan ülkeler anlamındadır.

Şairin dediği gibi, “gurbet, Garba düşmektir.” Demek ki, Müslüman insan Garb’da kendisini her zaman gurbette hissediyor.

Tasavvuf erbabı Suhreverdi “Batı’da Yalnızlığın Hikâyesi 16” başlıklı manzum hikâyesinde insanın gurbet mekânı olarak Batı (garip), nefs kavramıyla ifade edilmektedir. Ona göre “insanın varlık ırmağını unutuşu gurbete düşmesidir. Batı nefsin yaşandığı yer olarak gurbettir: “Vatan ah, gurbettekini yakan / Varolmak, yangında yanmaktır.”

Suhreverdi, bu manzum hikâyesinde gurbeti en mücerret anlamıyla anlatır: “Vakit tamamdı, Asım’la çıktık yola / Yeşil vadinin kıyısında avlanmak için Maveraünehr’in bağrından aktık Batı’ya / Ansızın karşımızda belirdi Kayravan.”

Bir mânasıyla gurbet, insanın kendi aslından ve özünden uzaklaşması, kendine yabancılaşması ve kendi gurbetinde, yani “garb” da yaşamasıdır. Sezai Karakoç’un şiirindeki “Batı’ya giden ilk altı oğul” bu mânada asıl kimliklerinden, özlerinden uzaklaşarak “garb” gurbetine yenik düşmüşlerdir. Fakat “Yedinci oğul” “garb” imtihanını geçmiş ve aslını korumuştur.

Demek ki kendi garbında yaşamak iki türlü gurbette olmakmış. Nefsin ve zâhiren ağyar olanın içinde kalmakta gurbetmiş insana.

Demek ki, manen Doğu’da olan insan gurbetin süfli olanından muaf olabiliyormuş. Gurbete âşina olanlara duyurulur.

İÇ GURBET DIŞ GURBET

Eşref mânada insan olmanın hususiyetleri gurbet hâllerinde bütün kavuruculuğu ile galebe çalar ve hüzne gark eder insanı. Gurbet duygusunun yakıcılığı, maddî değildir. Hasret duygusunun insanı yüreğinden kuşatmasıdır.

Tasavvufî ıstılah olarak gurbet, dervişin yahut sâlikin mânevî olarak asıl vatanından ayrı kalmasının hüznüdür.

Müslüman kültür ve tasavvuf anlayışında gurbet türlü türlüdür. Derini var, ortası ve hafifi var. Uzun gurbet ve kısa gurbet var. İçeri gurbeti, dışarı gurbeti, yâni iç gurbet (mânevî olan), dış gurbet (beşerî olan) diye iki ana başlığa ayrılır.

Gurbete iş ve geçim derdiyle gidene gurbetçi denir. Gurbetçi ikiye ayrılır. Tercihen mânevî çileler çekmek için başını alıp yâd ellerde dergâh dergâh dolaşanlara tasavvuf edebiyatımızda gurbetçi ve gurbetzede tabiri kullanılır ve aynı zamanda tarikat-tasavvuf hayatında “gurbetçi” ıstılahî bir kelimedir. “Gurbetzede” ifadesi bir âfetzede, bir felâketzede gibi maddî ve denî bir taşımaz. Gurbet bahsinde “zede”yi tasavvufî, fikrî ve manevî olarak “tutulmuş”, “düşmüş”, “ muhatap olmuş” mânasında kullandığımız âşikardır.

Halk arasında maişet için sürekli olarak yurdundan yuvasından ayrı kalanlara da yaygın anlamıyla gurbetçi denir ki, bir meslek hâline gelmiştir. Ârif ve yüreği yanında olan halkımız böyle insanlara hâl ve iştigallerinden dolayı acıyarak “gurbetçilik yapıyor” demiştir.

Gurbetin aklı var, gurbetin yüreği var. Gurbetin aklı, beşerî hasretin vuslata ermesidir. Ananın evlâda, evlâdın memlekete, dostun dosta kavuşmasıdır. Vatan gurbeti, hapishane gurbeti, askerlik gurbeti, vuslatı olan aklî gurbetlerdir.

İç gurbet mânevîdir. Asıl vatana göre dünya geçici gurbet yeridir. Dış gurbet, dünya hayatta yaşanan ayrılıklar, firaklardır.

Herkes gurbetini bilmelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Doğan İlbey Arşivi