M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Türkler İçin Kurtuluş ve Yükseliş Yolu Hangisidir?

Türkler İçin Kurtuluş ve Yükseliş Yolu Hangisidir?

Türkler tarihlerinin en zilletli çağını yaşıyor, Şarki Türkistan'dan Rumeli'ye kadar parçalanmışlık, zillet, esaret, açık veya üstü kapalı sömürge hayatı, kendi kimlik ve kültürlerine yabancılaşma, yoğun kokuşma...

Türk dünyasında (Türkiye dahil) uluslar arası temizlik ve şeffaflık notu 5'in üzerinde olan bir tek memleket var mı? Hepsi kokuşma konusunda sınıfta kalmışlar.

Bir Türk ülkesinden ötekisine vize ile gidilebiliyor.

Diktatörlük rejimleri.

Auto-colonie sistemleri.

Siyasi zulümler.

İktisadi zulümler.

Kültürel zulümler.

Türkün Türke yaptığını düşman yapmıyor.

Türklerin önünde iki yol var kurtuluş ve yükseliş için.

Biri çıkar yol, ötekisi çıkmaz sokak.

Türkler için çıkmaz sokak Moiz Kohen Tekin Alp'in gösterdiği yoldur.

Çıkar yol büyük veli Ahmed Yesevi hazretlerinin yoludur.

Moiz'in peşinden gidip, onu rehber ve kılavuz kabul edip, onunla birlikte "Kahr olsun Şeriat!" diyenler belalarını bulur.

Ahmed Yesevi'nin yolundan gidenler Mevlalarını bulur, kurtuluşa erer, yükselir.

Osmanlı devleti Ahmed Yesevi'lerin peşinden gittiği, onları rehber kabul ettiği için dünya ve tarih çapında bir barış kurdu.

Bir de Moiz Kohen Tekin Alp'i kılavuz edinenlere bakınız. Küçük ve yabancılaşmış bir Türkiye... Siz bugünkü zina ve bina bolluğunu kalkınma mı sanıyorsunuz?

Efendiler!.. Hiçbiriniz Osmanlı sultanlarından daha Türk, daha oğuz olamazsınız. Onlardan ibret dersleri alınız.

Ahmed Yesevi yolunda nasıl canla başla çalışmışlar, hizmet etmişler...

Sultan Abdülhamid Han'ın Yahudiler, Avdeti'ler, onlara benzemişler, yabancılaşmışlar, satılmışlar tarafından devrilmesinden sonra devletimiz on sene içinde çöktü.

Evet Türkleri Mevla'ya götürecek yol da bellidir, belaya götürecek yol da bellidir.

Moiz Kohen Tekin Alp'in, Şimon Zvi=Şemseddin Efendinin ve benzerlerinin yolu dünyada rüsvaylığa, ahirette Cehenneme götürür. Bu yol, zillet, zebunluk, esaret, parçalanma, sürünme, rezillik yoludur.

Ahmed Yesevi'nin yolu Cennet, kurtuluş, yükseliş, izzet, birlik yoludur.

Seçim Türklere aittir.

*(İkinci yazı)

Eski bir Mücahide

Türkiye'nin kesinlikle darülharb olduğunu iddia ettiğinize göre sizin üzerinize düşen şer'i vazifeler vardır:

(1) Bu ülkeyi terk ederek Darülislam'a hicret etmek.

(2) Şayet burada kalırsanız ülkenin tekrar Darülislam olması için çalışmak veya bizzat çalışacak ilme ve imkana sahip değilseniz, bu yolda çalışanlara destek vermek, onların emrine girmek.

Türkiye darülharbtir edebiyatı yapıp sonra yan gelip yatmak, keyif çatmak olmaz.

Gizli Yahudiler ne istiyor, ne için çalışıyor?.. Türkiye'yi bir Yahudistan yapmak için değil mi?

Masonlar niçin çalışıyor?.. Tükiye'yi bir Masonistan yapmak için değil mi?

Marksistler ne istiyor? Türkiye'nin Marksist bir rejime ve düzene sahip olmasını.

Siz Müslümansanız, ülkenizin eskiden olduğu gibi bir Darülislam olmasını isteyeceksiniz. Sadece istemekle kalmayacak, bunun gereklerini yerine getireceksiniz.

Bazen hicret etmek farz olur.

Küfre rıza küfürdür.

Bozuk düzenin veya sistemin haram, necis, kirli, kara rantlarına ve nemalarına talip olmak köpekliktir.

Ey sofu geçinen, çokbilmiş pozlarına bürünen, kendini uyanık ve şuurlu Müslüman gibi gösteren kardeşim!.. Ya göründüğün gibi ol, yahut olduğun gibi görün.

Gerçek mücahidlik ile bozuk düzen müteahhidliği birlikte yürümez. Tercihini yap, ya şerefli bir mücahid ol, ya rezil bir müteahhid.

Bendeniz sizin gençliğinizi iyi hatırlıyorum. Pek afacan, pek radikal, pek yaman bir İslamcıydınız, kendinize mücahid unvan ve sıfatını veriyordunuz. Sonra aradan yıllar geçti ve mücahidliğiniz bitti, şu anda pek semiz bir müteahhidsiniz.

O eski cihad, Darülislam darülharb edebiyatı bitti. Duyduğuma göre para saymaktan cihad yapmaya vakit bulamıyormuşsunuz.

Bu dünya size de kalmaz. Ne zaman emir gelir bilemem ama mutlaka siz de öleceksiniz. Bu fani ve aldatıcı dünyadan dar-ı cezaya göç edeceksiniz. Şaşmaz bir mahkemede hesap vereceksiniz.

Türkiye'ye hem darülharb diyorsunuz hem de zevk u safa içinde keyif sürüyorsunuz. Oldu mu bu!..

Vatanımız Darülislam da olsa, şu veya bu derecede darülharb de olsa biz Müslümanların vazifesi var gücümüzle, bütün imkanlarımızla İman, İslam, Tevhid, Kur'an, Sünnet, Şeriat, İmamet ve ahlak-ı islamiye için çalışmaktır.

Ne Darülislam'da, ne darülharbte yan gelip yatmak yok... Lüks ve israf içinde fasıkane yaşamak yok... Emr-i marufu ve nehy-i münkeri terk etmek yok. Büyük ve küçük cihadı terk etmek yok...

*(Üçüncü yazı)

Özel Hayatın Kirli Kasetleri

ÖZEL hayatların pisliklerini ortaya çıkartan kasetler amatörlerin ucuz cihazlarla yaptığı işler değil; pahalı cihazlarla yapılan son derece profesyonel çalışmalardır.

Bu cihazlar yurda kimler tarafından nasıl sokulmuştur? Özel hayatın ahlaksızlıklarını kullanarak ülke siyasetine yeni bir yön ve şekil verme çalışmaları katmerli bir ahlaksızlıktır.

Bu işlerin içinde derin dış güçler ve derin iç güçler olduğu seziliyor.

Acaba dolaylı şekilde de olsa CIA'nın ve MOSSAD'ın alakası, tuzu biberi var mıdır?

Bu işleri Türkiye'de yeni bir İslam türetmek isteyen emperyalist ve sömürgeci derin güçler mi yapıyor?

CHP ve MHP'den sonra sıra AKP'ye mi gelecektir?

Deniz Baykal...

Devlet Bahçeli...

Sonunda AKP iktidarı...

Daha sonra: CIA'nın, MOSSAD'ın, derin güçlerin istediği bir düzen.

Kör topal da olsa bizde demokrasi var; Tunus'ta, Mısır'da, Libya'da, Yemen'de olduğu gibi halk ayaklanmaları sahneye konulamaz.

Gizli günahlar, kirli yatak odası sahneleri...

Bunlar Papa 6'ncı Aleksandr Borjiya metodlarıdır.

Halk yığınlarının durumunu futbol şenliklerinde görüyoruz.

Özel hayat kasetleri ile siyasete yön verilmesi olgun bir toplumda yürümez ama bizde yürüyebilir.

Cenab-ı Hakk'ın isimlerinden biri Settarü'l-uyub'tur, yani ayıpları örten... Kur'an tecessüsü (gizli halleri araştırmayı) yasak etmiştir.

İslam tasavvufunun temel kurallarından biri şudur: Başkalarının gizli ayıp ve günahlarına karanlık gece gibi olunmalıdır. Gizli pislik lağımları bir kere patlamayagörsün, memleket necaset selleri altında kalır.

İnsanların gizli ayıpları ve günahları güneş ışığında görülseydi, sokağa kaç kişi çıkabilirdi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi