Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Gülme... Bu sensin!

Gülme... Bu sensin!

Ben söylemiyorum, Ulusal Parti Genel Başkanı Gökçe Fırat Çulhaoğlu söylüyor.

Diyor ki, “MHP kasetlerinin arkasında Kemal Kılıçdaroğlu ve Gürsel Tekin var.”

Amaç, Türkiye’deki ulusal güçleri tasfiye etmekmiş.

İş, bir ucundan da Amerika’ya dayanıyormuş... Yani kaset tezgâhı, ülkemizi sömürüye daha da hazır hale getirmek isteyen bir odağın marifetiymiş.

Bu odağın adını da veriyor Çulhaoğlu: CIA.

Ulusal güçler tasfiye edilince ne olacak?

Türkiye’de iki partili siyasal sistem kurulacak... Temsilin bir ucunu Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’si, diğer ucunu AK Parti oluşturacak.

“Çünkü” diyor Çulhaoğlu, “MHP’nin baraj altında kalması en çok CHP’ye yarar...”

Peki, AK Parti?

Hayır, AK Parti o kadar da kazançlı çıkmazmış, yağmadan aslan payını (en az 45 milletvekiliyle) Kılıçdaroğlu ve Tekin’in sürüklediği CHP alırmış.

Çulhaoğlu’nun Kılıçdaroğlu değerlendirmesi de yenilir yutulur cinsten değil...

Kendisi söylesin: “CHP’nin lideri şimdi AKP’yi şantajcılıkla, kasetçilikle suçlamaktadır ama kendisi, kendi partisine, partisinin liderine yönelik alçakça bir kaset tertibini içine sindirmiş ve bu kaset sayesinde CHP genel başkanı olabilmiş kişilikte bir insandır.”

İyi de, Ulusal Parti nedir Allah aşkına?

Gökçe Fırat Çulhaoğlu kimdir?

Bu parti ne zaman kuruldu, Çulhaoğlu ne zaman genel başkan seçildi?

12 Haziran seçiminde Ulusal Parti’yi görecek miyiz?

Mührü nereye basacağız?

Google’a sordum, Gökçe Fırat Çulhaoğlu’nun “Türk Solu” adı verilen ama
hangi “sol” değerle imtizaç ettiğini bilemediğimiz dergiyle irtibatlı bir kişi olduğunu öğrendim.

Öğrenmem iyi oldu.

Vaktiyle, “Kürt’ün mutfağından yemeyin, Kürt bakkaldan alışveriş etmeyin, Kürt’ün lahmacununu ve kebabını tüketmeyin... Sen Türk oğlu Türk’sün” diyen bu dergi değil miydi?

Yazarları arasında da kıymetli isimler bulunuyordu...

Mesela Yekta Güngör Özden...

Mesela, Bedri Baykam...

Yekta Bey, içinde “satılmışlar”, “uşaklar”, “maskaralar”, “havlayanlara aldırmam” ifadelerinin yer aldığı bilimsel yazılarını bu dergide neşrediyordu.

Kılıçdaroğlu değerlendirmesini şöyle sürdürüyor Çulhaoğlu: “Türk siyasetine tepeden indirilen, hiçbir siyasi geçmişi olmayan, gençliğinde ne yaptığı bilinmeyen, Alevilik dışında hiçbir özelliği olmayan, hayatını memurlukla geçirmiş biri maalesef bu kaset savaşları ile Türk siyasetinin başköşesine oturtulmuştur.”

Hani, referansı sağlam olsa “Ulan acaba?” diyeceğim ama “Türk Solu” lejandı altında yazılanlar/söylenenler güven telkin etmiyor maalesef...

Tam yazıya nokta koyuyordum, Haber 7’den Ersin Çelik aradı...

Kılıçdaroğlu, Bayburt gezisinde, kendisiyle fotoğraf çektirmek isteyen Burak adlı bir ilköğretim öğrencisiyle sohbet ederken, birden kız arkadaşı olup olmadığını sormuş... “Çok var” cevabını alınca da, lafı koymuş: “Sen çapkın bir erkeğe benziyorsun, dikkat et kasetin çıkmasın...”

Nasrettin Hoca’nın torunu ya, ille espri yapacak.

Ben “espri” diyorum ama siz “münasebetsizlik” anlayın...

Hem münasebetsizlik, hem zihin iğfali...

Hadi rakiplerine her türlü bel altı vuruşu yapıyorsun... “Yetişkinlerin dünyasında olur böyle şeyler” diyelim...

Küçücük çocuğa söylenecek laf mı Allah aşkına!

Güya bugün “çakmayan”, koruyan bir yazı yazacaktım.

İzin vermiyor gördüğünüz gibi...

Durmuyor.

Durduramıyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi