M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Geç kalmış olmakla beraber, şimdi bari...

Geç kalmış olmakla beraber, şimdi bari...

"Ya madden, manen yıkılmış gözü yaşlı, yok olan bir Türkiye; ya da tarihteki şerefli yerini almış lider Türkiye'yi seçeceğiz..."

-Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmeddin Erbakan-

Merhum hocamız, o bilinen meşhur feraset, dirayet ve isabetli teşhisiyle Milletimizi uyarmıştı: "Ya madden, manen yıkılmış gözü yaşlı, yok olan bir Türkiye; ya da tarihteki şerefli yerini almış lider Türkiye'yi seçeceğiz..."

Hocamız bu uyarıyı 2007 genel seçimleri vesilesiyle yapmıştı. Bu uyarı elbette Milletin ve ülkenin kurtuluşu için gerekli idi. Bu tespit ve teşhis sayısız delillerle de takviye edilmişti...

Umulan belli idi: Bu kadar açık ve delilli tespitlerin ve yol göstermelerin ardından beklenilen ne olmalıydı?.. Hiç şüphesiz, 1996-1997 yıllarında olduğu gibi "Milli Görüş" yeniden iktidar olmalı, merhum ve mağfur hocamızın ifade ettikleri gibi "Mimar Sinan'ın ustalık dönemi devreye sokulmalıydı." Ne yazık ki olmadı...

Yine hocamızın korkarak ve üzülerek ifade ettiği gibi çoğunluk, "...kafası-gözü yarılmış, ümitleri kırılmış..." olarak; ve üzülerek ifade eldim ki yerlerde âdetâ sürünerek; gözyaşları içerisinde zaman zaman hocamızın, bir diğer anlamda "Milli Görüş'ün" kapısında çare aradılar...

Elbette "Milli Görüş'te" çare vardı; hatta manevi, siyasi, sosyal, iktisâdî, uluslararası ilişkilerde... ve sair konularda hak esasına dayalı hukukî ve demokratik çözüm ancak Milli Görüş'te idi...

Ne yazık ki teşhis ve tespitlerimiz, delillerimize rağmen kale alınmadı, sömürücü Batı'nın çizdiği yol haritası bir dört yılın daha kanına girdi.

Hiç kimse, "kardeşim ne sömürücü Batı'sı?.. Batı nerede biz nerede?.. Devletin başındakinden ayağındakine kadar herkes süt-be süt bu Devletin yurttaşı değil mi?.. O halde, 'sömürücü Batı 'nereden çıktı" demeye yeltenmesin...

Çünkü sömürücü Batı'nın racon kesme yöntemi ile mafyasal örgütlerin racon kesme usulleri birbirinden farklı tezgâhlanmıştır.

Sömürücü Batı'ının tetikçisi de tetik çekme yöntemleri de çok farklıdır.

O, sadece sayılı, sıralı mal-mülk almakla yetinmez, onun gözü yönetimler eliyle ülkeyi gasp etmektir. O, bankanın kasasını soymaya tenezzül etmez, o, bankanın tüm varidatına ve mal varlığına el koymak ister. Onun için önemli olan sahildeki tatil köyü değil, dağ başı da olsa stratejik değeri olan yerlerdir...

Neden ithalat ve ihracat kalemleriyle uğraşsın ki?..

Ağır sanayi heyecanıyla yanıp tutuşan vatanperverleri devlet yönetiminden dışlattırması hedeflerinin gerçekleştirilmesine yeter de artar bile... 28 Şubat 1997 ne ifade ediyor sizce?.. Kimse kekelemesin, ifadesi şu: Sömürücü Batı'ya bunun plan ve projesi de hazırdır zâten: G-7'ye köle yapmak. Bunun için de D-8'i unutturmak ve sonra da üzerine tapan çekmek...

Haçlı seferlerinin organizatörlerinden olan meşhur Papa'nın heykeli huzurunda Avrupa Anayasasına sadakat imzası atanların iktidar taleplerine yeniden geçit vermek akıl işi olabilir mi? Hele bir de Peygamber efendimizin şu mübarek sözü var iken; teslimiyet, kendi evlatları eliyle köleliğe talim...iken: "Aklı başında mümin aynı delikten ikinci defa sokulmaz..."

Mümin kardeşlerimiz çok kere sokuldu. O ikazlara rağmen 2007'de bari tekrar sokulmasalardı.

Sokuldular ve başımıza olmadık musibetler musallat oldu.

Dolar milyarderinin sayısının artmış olması fakirin ekmeğindeki gramaj düşüklüğünü önleyebildi mi?

Asgari ücret, yoksulluk bir yana; açlık sınırını göğüsleyebildi mi?

Eğitimdeki can yakıcı işkenceler yok edilebildi mi?..

Sefih bir hayatın öncü ve önderliği yerine kemal ve edebi önder kılacak nezih bir ölçü programlara hakim kılınabildi mi?..

Bu defa bari bizi dinleyin!.. TV5'e kulak verin; ve lütfen MİLLİ GAZETE'Yİ OKUYUN VE ONA ABONE OLUN... Size, başkası doğruyu söylemiyor.

Başka kaynaktan beslenmek, siyaseti küfür ve hakaret arenası haline getirmiş olanlar için mahzurlu olmayabilir; o, sakat da olsa kendi takdirleridir. Yetmiş beş milyonu kast ederek ifade ediyorum ki, size, Milli Gazete, TV5 ve aynı idealleri paylaşanlar yakışır...

Lütfen bu defa bâri "eyvah" demeyelim...

Kendilerini inanç değerlerimize, tarihi müktesebatımıza, davamıza, davamızın şehitlerine karşı borçlu hissedenler bu sefer başarıyı yakalamak zorundadırlar...

Evet, biz her ne kadar "zaferden değil seferden sorumlu isek" de her seferin hedefinde zafer de vardır...

Vefa borcunun idraki içinde olanlara, rahmet dileklerimizle beraber hocamızın 2007 seçimleri öncesinde söyledikleri sözlerini hatırlatalım...

"2007 seçimlerinde ne seçeceğiz?

Milli Görüş'ün tek partisi olan Saadet Partisi iktidarını seçerek yıkıntı içinde ağlayıp yok olmak yerine:

Yaşanabilir bir Türkiye

Yeniden büyük Türkiye

Yeni bir dünya

Yönünde tercihlerimizi kullanacağız.

2007 seçimlerinde ne seçeceğiz:

Ya madden, manen yıkılmış gözü yaşlı, yok olan bir Türkiye

Ya da tarihteki şerefli yerini almış lider Türkiye'yi seçeceğiz.

Davaya, dava uğruna şehit olanlara, "Ben her ne yaptımsa Allah rızası için yaptım" diyen ve bu sözlerinde de sâdık olan Hocamıza... yüreklerinde vefa ve sadakat hissi bulunanlar için zaman gelmiştir... gayret zamanı...

Buyurun!.. İşte meydan ve işte sorumluluk uyarısı!.. 9.6.2011

Yasin Hatiboğlu





Bu Ne Biçim Müslüman Ülkedir!..

Bu ülkenin hakim çoğunluğu Sünni Müslümanlardır. Bu ülkede egemen azınlıklar vardır. Bu egemen azınlıklar, Sünni çoğunluğun temel insan haklarını ve hürriyetlerini kabul etmiyor.

Bu ülkedeki Masonlar sayıca çok küçük, güç ve etki bakımından çok büyük bir egemen azınlıktır.

Masonların sahip olduğu haklar ve hürriyetler Müslümanlara tanınmıyor.

Müslümanların hiç hakkı ve hürriyeti yok değil. Lakin onların hak ve hürriyetleri keyfi şekilde kısıtlanmıştır. Onlar vesayet altındadır. Sömürge yerlilerinin de birtakım hakları vardır...

Resmi ideoloji Müslümanlara bir din gibi benimsetilmek isteniyor. Bu konuda ağır baskılar yapılıyor. Bu ülkedeki tek kimlikli Musevilerin, iki kimlikli Kripto Yahudilerin, Sabataycıların sayısı en fazla bir buçuk milyondur. Onlar Müslümanları baskı altında tutuyor ve haklarını çiğniyor. Yahudiler kendi kutsal günleri olan cumartesileri resmi tatil yapıyor ama Müslümanlar, çoğunlukta olmalarına rağmen cuma günleri tatil yapamıyor.

Halkının çoğunluğu Müslüman olan ülkelerin hafta tatili cumadır ama halkının çoğunluğu Müslüman olan Türkiye'de bu hak çoğunluğa tanınmıyor.

Bu ülkede Müslümanların Satanistler kadar hakkı ve hürriyeti yok.

Ermeniler patriklerini kendileri seçiyor, Müslümanlar dini reislerini seçemiyor.

Fuhuş, zina, içki, ahlaksızlık, fuhuş, bin türlü çılgınlık diz boyu ama Müslümanların tasavvuf tekkesi açıp zikrullah yapması yasak.

Bu ülkede Çince, Hintçe, Japonca, istersen Tibetçe yayın yapabilirsin ama İslam ve Kur'an yazısıyla Türkçe yayın yapamazsın. Yasak!..

İstanbul'da Ermenilerin, Rumların, Fransız papazlarının, Amerikan misyonerlerinin okulları var ama Müslümanların bağımsız özel İslam okulu açmaları yasak!

Çoğunluktaki Müslümanlar baskı altında, tehdit altında.

Bizde laiklik yok laikçilik var.

Laikliği de, laikçiliği de, İslam'a karşı bir dinmiş gibi algılayanlar ve uygulayanlar var.

Resmi ideoloji rejiminin gayr-i milli eğitimi Müslümanları yabancılaştırmak için var gücüyle çalışıyor, genç nesillerin beyinlerini yıkıyor.

M. Kemal Paşa'nın ölümünden sonra egemen azınlıkların çıkarttığı Kemalizm ideolojisi devletin, hukukun, milli kimlik ve kültürün, insan haklarının üzerinde tutuluyor.

Demokrasinin ve insan haklarının beşiği İngiltere'de başörtüsü, dini kıyafetler, inanç ve ibadetler alabildiğine serbest, bizde ise kısıtlı.

Ülkenin bir numaralı gücü olan silahlı kuvvetlere dindar öğrenci ve eleman alınmıyor.

Daha çok yakın bir zamana kadar devletin gizli stratejisinin birinci maddesi irtica (İslam) tehdit ve tehlikesi idi.

İslam, dindarlık, tesettür, Şeriat İngiltere'de tehdit ve tehlike değil, bizde tehdit ve tehlike!..

Bir mahalledeki birkaç Müslüman aile, özel bir din ve Kur'an hocası tutarak çocuklarına din dersi verdiremiyor.

İngiltere, isteyen Müslümanlar için Şeriat mahkemeleri kurulmasına izin verdi. Bizde Şeriat öcü, tabu.

İslamla, din ve diyanetle, namaz ve secde ile, ibadetle hiç ama hiç ilgisi olmayan birtakım adamlar ve kadınlar zaman zaman Ezan Türkçe okunsun, namaz Türkçe kılınsın diye yaygara kopartıyor.

Egemen azınlıklar, Müslümanları koyun sürüleri gibi idare edebilmek için onları bölmüşler, parçalamışlar, bin fırkaya, hizbe, gruba, kliğe ayırmışlar.

Egemen azınlıklar cami imamlarının çoğunu namaz kılma memuru haline düşürmüş.

Egemen azınlıklar cuma hutbelerine bile karışıyor.

Egemen azınlıklar Ehl-i Sünnet Müslümanlığını açık veya sinsi şekilde yıkmaya çalışıyor.

Maalesef on milyonlarca Müslüman, egemen azınlıkların zokalarını yutmuş vaziyette.

Egemen azınlıkların Kemalist ilahiyatçıları ilahi İslam dini ile beşeri Kemalizm ideolojisini bağdaştırmak için saçma sapan kitaplar yazıyor. Vaktiyle Hindistan'da Ekfer Şah tarafından çıkartılan sapık dine benzer bir din uydurmaya çalışılıyor.

Resmi ideoloji, musalli Müslümanlardan hoşlanmıyor, musalla Müslümanı istiyor.

Müslüman halkı müstehcen yayınlarla, seks serbestliği ile, ahlaksız eğlencelerle, çıplaklıkla "terbiye" ediyorlar.

Egemen azınlıkların kontrolündeki bir kısım büyük medya Müslüman çoğunluğun harim-i ismetlerine günde 24 saat küfür, fısk, fücur, çirkef, isyan, günah, seks lağımları akıtıyor.

Bir güruh sapık İslam'ı, Kur'an ve Sünnet ahkamını AB ve BOP standartlarına uydurmaya çalışıyor.

Okullardaki mecburi din dersi kitapları ve müfredatı tam bir rezalet ve kepazelik. Kitabın başında Paşa'nın tam sayfa fotoğrafı yer alıyor.

İslam medreseleri kapalı ve yasak olduğu için halkı irşad edecek, bilgilendirecek, aydınlatacak yeterli sayıda icazetli gerçek hocalar ve mürşidler yok.

Bu memlekette genelev, meyhane, bar, pavyon, diskotek "masaj salonu", plaj açmak serbest ama tasavvuf dergahı ve tekkesi açmak yasak.

Zina suç değil ama bir tekkede topluca zikrullah yapmak suç.

Mini etek serbest, İslami tesettür kamu alanında yasak.

İngiltere'de, Norveç'te yaşasanız kızınızı koleje başörtüsü ile gönderebilirsiniz ama Türkiye'de gönderemezsiniz.

Başörtülü iç hastalıkları uzmanı Dr. Zeliha hanım Bolu'da bir devlet hastahanesinden kovuldu.

Namaz kıldığı için çok çalışkan, birkaç ödül sahibi, ahlaklı ve faziletli astsubay ordudan, yargı yolu kapalı olarak atıldı, hiçbir hakkı tanınmadı. Şimdi geçinmek için perişan vaziyette çöplüklerden kağıt ve kutu topluyor.

Kötü, bozuk, şerir düzen Müslümanları pasif hale getirmek için birtakım sahte İslamcıların önlerine bol miktarda haram rant kemikleri attı.

Zalimlere göre en iyi Müslümanlar birbirleriyle çekişen ve tepişen Müslümanlardır.

Müslümanların bir İmam-ı Kebir'e biat ve itaat ederek birleşmeleri küfür ve nifak için en büyük felaket olur.

Müslümanlar maalesef bir yığın hizbe, fırkaya, cemaate, parçaya ayrılmıştır.

Müslümanların başında bir İmam-ı Kebir yoktur.

Siyonistler ve Evangelistler Müslümanların başına evcil, itaatli, fantoş, kukla bir Halife seçmek için hazırlık yapıyor.

Peygamber (Salat ve selam olsun ona) ne demiş:

"Yaşadığı zamandaki İmam'a biat etmeden ölen kişi, sanki cahiliye ölümüyle ölmüş olur."

Müslümanların bundan haberi var mı? Çoğunun yok. Bilenler de bilmeyenlere bildirmiyor.

Ahir zamanda bina ve zina çoğalacakmış.

Ribaya bulaşmayan kimse kaldı mı?

Kıyametler veya Büyük Kıyamet yaklaşıyor, birtakım Müslümanlar vur patlasın, çal oynasın.

Ramazan'a az kaldı. Kutsal ay Ramazan şenlikleri ve etkinlikleri. Vur patlasın çal oynasın.

Vatan Sodom Gomore'ye dönmüş. Biz piknik yapıyoruz zevk ü safa içinde.

Alt katlarda yangın var, üst katlarda çalgı çengi.

Haram yeme yaygın ve yoğun hale gelmiş.

Müslümanlar, başında ehil bir Emirülmü'minin olan haysiyetli bir Ümmet olmaktan çıkmış; karanlık gecede yağmura yakalanmış, fırtınaya tutulmuş, kurtların hücumuna uğramış çobansız perişan bir sürüye benzemiş.

Gaflet denizine batmış Müslümanlar küfre, fısk u fücura kanıksamış.

Mukaddesat bezirganlığı büyük bir sektör olmuş. "Onların dinleri paradır..."

Beş vakit namaz terk edilmiş... Halk yığınları şehvetlerine uymuş... Zekat doğru dürüst verilmiyor... Başta gıybet olmak üzere lisan afetleri son haddine varmış...

On bin karı devlete dilekçe vermiş, fahişelik vesikası almak için. Sıra bekliyorlarmış sabırsızlıkla. Üzerinde TC başlığı bulunan resmi "vesikaları" alınca işe başlayacaklarmış.

Öyle ya kadın hakları var. KDV'li, gelir vergili, sağlık kontrollu, polis nezaretinde yasal fuhuş da demokratik ve çağdaş bir haktır.

Genelevlerden toplanan KDV ve gelir vergisi devlet bütçesine katılıyor.

Sizin maaşınızda da bu haram paradan bir miktar vardır.

Canım böyle karamsar tablolar çizerek içimizi karartmasana. Bak para toplayıp camiye beş lüks klima cihazı aldık. Bir de soğuk su makinası. Daha ne istiyorsun?

Sabah namazına on kişi geliyor diye şikayet edip durma. Mihraba bak. Dört sabit mikrofon var, imam bir de yakasına kablolu seyyar mikrofon takıyor. On kişilik cemaat iyi duysun diye. Efendi sen sağır mısın, hoparlörlerden çıkan ve yeri göğü inleten 120 desibel davudi sedaları duymuyor musun? Evet nice Müslüman seher vakitlerinde leşler gibi uyuyor ama hoparlörler uyumuyor...

Müslüman Türkiye'nin işi yaman.

Türkiye'nin Müslüman çoğunluğunun işi yaman

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi