M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Öfkeli, Hırçın, Kırıcı Tartışmalar

Öfkeli, Hırçın, Kırıcı Tartışmalar

Şok şok şok!.. Flaş flaş flaş!.. Dikkat dikkat dikkat!.. Tokat gibi soru!.. Şamar gibi cevap!.. Şoke oldu!.. Şoke etti!.. Bu soruya öfkelendi!..

İnternet medyasında ünlemler gırla gidiyor.

Artık insanımızın çoğu, normal ve sakin üsluplu haberleri ve yazıları okumuyor.

Haberde, yazıda merakını gıcıklayan bir unsur yoksa onu geçiyor.

Bazı tv'lerin açık oturumlarında çok ağır tartışmalar, hatta tartaklaşmalar oluyormuş.

Çok ağır ve hakaretamiz sözler sarfediliyormuş.

Bendeniz yaşlı ve sakin bir insanım, öyle bir açık oturumun girdabı içinde kalsam ne yaparım?

İnançlarımı, fikirlerimi, görüşlerimi beğenmeyen biri sövse ona sövgü ile karşılık vermem doğru olmaz.

Ya kalkıp yüzüme tükürse ne olacak? Ya rabbi yağmur yağıyor mu diyeceğim?

Karşıt görüşlü öfkeli biri dövmeye kalksa ne yapacağım?

Fiziki kuvvetim ona karşı koymaya yeterli değil.

Dikkat buyuruyorsanız iki senedir fırtınalı açık oturumlara sağlık mazeretiyle katılmıyorum.

Fatih Altaylı ve Murat Bardakçı beyler Teke Tek programına çağırmışlardı. Çok medeni bir sohbet programı olmuştu. Teşekkür ediyorum.

Birkaç sene önce Ruhat Mengi hanım programına çağırmıştı. Vural Savaş bey ile birlikte. Önce acaba sert bir tartışma, üzücü bir durum olur mu diye korkmuştum. Su-i zan etmişim. Vural bey son derece sakin, efendi, medeni muamele etmişti bendenize. Kendisine müteşekkirim.

Programlarda rating için kavga gürültü çıkartanları çok ayıplıyorum.

Böyle rating olmaz olsun, bu yolla gelen şöhret yalancı ve menfi bir şöhrettir.

Niçin şu üslup kullanılmıyor:

"-Beyefendi sizin bu görüşünüze katılmıyorum. Gerekçelerim şunlardır: ...."

"- Tabii ki, şiddet ve adil kanunlarla belirtilmiş bir suç unsuru içermemek şartıyla sizin inanç, düşünce, görüş ve tenkitlerinizi açıklama hürriyetinizi kabul ediyorum ama gerekçelerini arz edeceğim şu hususlarda hata ettiğinizi söylememe müsaade buyurunuz..."

Voltaire'in Rousseau'ya "Fikirlerinize katılmıyorum ama fikir hürriyetinizi sonuna kadar savunacağım" mealinde bir mektup yazdığı söylenir.

Bu hırçın ve öfkeli üslupların, bu olumsuz tartışmaların, bu düşmanlıkların sonu ne olacak acaba?

Hayırlı mı, hayırsız mı dersiniz?

* (İkinci yazı)
Müslüman Medya İslam'a Uymalıdır

Politikacı, medyacı, temsilci, tanınmış Müslümanlar, İslam dininin değişmez hükümlerine ahlak kurallarına saygı göstermeye ve riayet etmeye mecburdur.

Hem Müslüman geçineceksin, hem ben İslam'ı ve Müslümanları temsil ediyorum, onlar adına konuşuyorum ve çalışıyorum diyeceksin; hem de Kur'ana, Sünnete, Şeriata, İslam ahlakına taban tabana zıt işler yapıp, sözler söyleyeceksin. Böyle bir şey Müslümana yakışmaz. İslam'a ve Ümmet'e böyle hizmet edilmez.

Müslüman politikacıların ve din temsilcilerinin kesinlikle yalan söylememeleri ve halkı aldatmamaları gerekir. Çünkü dinimiz yalanı ve aldatmayı yasak etmiştir.

Müslümanların riba işlerine bulaşmamaları gerekir. Çünkü riba Kitabla, Sünnetle, icma ile yasak ve haramdır.

Müslüman bir tv İslam dinini kabul etmediği vur patlasın çal oynasın eğlence programları tertipleyemez.

Müslüman bir tv reytingini arttırmak için şehvete dayalı yayın yapamaz.

Müslüman bir tv İslam düşmanlarına bile adaletsizlik yapamaz.

Müslüman medya iffete aykırı yayın yapamaz.

Genelev seviyesindeki iğrenç programlarla nasıl hizmet olabilir ki...

Meyhane açarak dine hizmet edilemediği gibi, şehevi magazin programlarıyla da hizmet edilemez.

Eskiden olduğu gibi bu memlekette Meşihat makamı, Meclis-i Meşayih, Fatih ve Süleymaniye Yüksek Medreseleri, icazetli ulema, fukaha, müftüler, şeyhler, mürşidler olsaydı onlar halkı uyarırlardı. Maalesef bugün Türkiye Müslümanları uyarısız ve öğütsüz kalmıştır.

Resulullah Efendimiz (Salat ve selam olsun ona) üç kere tekrarlayarak "Din nasihattir... Din nasihattir... Din nasihattir..." buyurmuşlardır. Müslümanlara nasihat edilmezse Ümmet sarsılır ve çöker. Bugün olduğu gibi...

İslam'a ve Ümmet'e Kur'anın, Sünnetin, Şeriatin, fıkhın, Nebevi ahlakın ışığında hizmet eden herkese, meşreplerimizde farklılık da olsa, candan teşekkür etmek benim için bir borçtur.

İslam'a açık saçık kadınlarla, şehevi kıyafetlerle, Şeriat'in kabul etmediği seviyesiz müzik ve hoplama zıplamalarla, insanları Allah'tan uzaklaştıran malayani dedikodularla hizmet ettiklerini sananlar büyük bir gaflet ve dalalet içindedir. Onlar hem halkı, hem de kendilerini aldatıyor.

İslam'a hizip, fırka ve cemaat asabiyeti ile de hizmet edilemez. Ümmet bir bütündür. Hiçbir hizip ve fırka bütünle özdeşleştirilemez.

Allah'ın kesin hükümlerini, emirlerini, yasaklarını değiştirmeye kimsenin hakkı ve salahiyeti yoktur.

Allah Kur'an-ı Azimüşşanında "Allah katında tek geçerli ve makbul din İslam'dır" buyurmuşken, bu kesin hükmü kabul etmeyip "Üç ibrahimi hak din vardır, üçünün bağlıları da Cennetlik" diyenler, bu söz ve inançlarının kendilerini İslam'dan çıkartacağından korkmuyorlar mı?

Bu memlekette İslam'a hizmet iddiasıyla ortaya çıkanlar Kur'ana, Sünnete, icmaya, ahlaka, hikmete uymaya mecburdur.

Onlar Selef-i Salihinin yolundan gitmeye, Sevad-ı Azam dairesi içinde bulunmaya, cumhur-i ulema kararlarına da uymaya mecburdur.

Fasığın biri abdestsiz namaz kıldığını söylemiş, muhatabı itiraz etmiş, "Abdestsiz namaz olmaz" demiş, kılan "Ben kıldım oldu..." cevabını vermiş. Bu kafa ve zihniyetle İslam'a ve Ümmet'e hizmet edilemez.

Bir Müslüman günah işleyebilir, yanlış iş yapabilir ama günahı ve yanlışı asla meşru gösteremez.

Kur'an, Sünnet, Şeriat, ahlak, hikmet dairesi içinde doğru dürüst hizmet edenlere tekrar teşekkür ve minnetlerimi arz ediyor; böyle yapmayanları tekrar kınıyor ve uyarıyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi