Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Cemaat ve siyaset

Cemaat ve siyaset

Bazı cemaat üyeleri öfkeli. Hatırlanmadıklarını, kâle alınmadıklarını düşünüyor olabilirler.

Bir de “iktidara yakın cemaat” konusu birilerini rahatsız ediyor.. Ama bu arada ortaya çıkan şöyle bir durum var: Cemaatlerin ya gerçekten gücü kalmamış ya da kanaat önderleri kendi cemaatlerine söz geçiremiyor.. Kanaat önderlerinin tercihlerindeki farklılık tabanın aklını iyiden iyiye karıştırmış durumda.

Kimi AK Parti diyor, Kimi Saadet, Kimi MHP diyor, kimi DP. Ama mesela HAS Parti diyen yok.. Sanırım “Sol İslam” çıkışı “Cemaat”ı rahatsız etti.. Hatta Nurcular arasında bile görüş birliği yok. Kimi DP diyor, kimi AK Parti.. Beni asıl kaygılandıran yanı bu işin, neden tepedekiler istişare ve şuraya gitmiyorlar. Hakeme gitmiyorlar.. En azından birbirlerinin farklı tercihlerine karşı anlayışlı davranmıyorlar.. Sonuçta hepsi de “itaat” istiyor. Bunların gaybi bir haber kaynakları, güçleri filan yok. Öyle 40’lar 7’ler meclisinden kalkıp gelecek olsalardı, kendi aralarında bu kadar ihtilafa düşmezlerdi herhalde. İhtilaf etseler bile birbirlerine bu kadar acımasız olmazlardı..

Hem öbür taraf bu işe müdahale ediyor idi ise Hz. Ali ile Hz. Aişe arasındaki ihtilafı, Hilafet ve İmamet sorununu niye çözmediler ki.. En azından bunların hepsi birden aynı anda doğru söylüyor olamazlar. Sadece biri doğru söylüyor olabilir, peki o kim..

Eğer gaybi tasarruflarla bu işler çözülüyorsa, niye bu kadar mezhebi ihtilaf var.. Kur’an-ı Kerim’in mutlak anlamını biri çıkıp söylesin o zaman. Uydurma ve sahih hadisleri ayırsın.. Bu kadar mezhep imamına, muhaddise ne gerek vardı o zaman.. Eğer ihtilaf aklı ise, o zaman birbirlerinin varlık ve meşruiyetini kabul etmeleri gerekir..

Sonuçta tasavvufun da suyunu çıkarttık. 28 Şubat’taki Kalkancı olayı hepimize ders olmalı.. Değerli bir abimizin yurtdışında eğitim görmüş akıllı çocukları bile bu işin peşine takılmadılar mı?

Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.. Geleneksel yapılar yıkılıyor.. Kendilerini köklerinden yeniden ihya ve inşa edemeyenler zamanın bu dönüştürücü gücüne karşı direnemeyecek..

Bana göre Tasavvuf geleneği hâlâ güçlü. Ama üzerine sıvanan çamurlar arınıyor, parçalanıyor, dökülüyor.. O ruh kendine yeni bir taban/yeni bir beden bulacak. İlimle, ahlakla ve hikmetle, yeni bir kelami uyanışla ve yeni bir estetik duyarlılıkla yeniden hayata dönecek.. Bu da “musalla taşında meyyit gibi” olarak varılacak bir hedef değil..

Biz kimsenin ilahı ve Rabbi değiliz. Kimse de bizim ilahımız ve Rabbimiz değildir. İlahımız Allah’tır. Kimse kimsenin heva ve heveslerinin hesaplarının, ihtiraslarının peşinden koşmasın.. Kimse kimseye aklını kiraya vermesin.. Herkes yaptıklarından sorumludur, hiç kimse masum değildir. Herkes için bu dünyada tartışılan konularda yanılma ihtimali vardır. Bize hayır gibi gelen şeyde şer, şer gibi gelen şeyde hayır olabilir. Bu dünyada tartışıp durduğumuz şeylerin hakikati bize öbür dünyada gösterilecektir. Ananın evladından kaçtığı günde de herkes tek başına imtihan olunacaktır.

Birileri size bir şey söylüyor da, siz o şey üzerinde düşünmeden onu kabul ediyorsanız, bu onları ilah ve Rab edinmek demektir.. Kanaat önderlerinizi, siyasileri daha doğrusu hiç kimseyi İlah ve Rab edinmeyin.. “Onlar din büyüklerini ilah ve Rab edindikleri için helak oldular.”

Resulullah’a, “Bunu abd sıfatınla mı, resul sıfatınla mı söylüyorsun” diye soran ümmet nerede?

Allah’a, resulüne ve kitaba iman edenler tek bir cemaat iken, “Müminler kardeştir” şiarını bırakıp sadece kendi fırka, meşreb ve tarikini “ihvan” edenler ne yaptıklarının farkındalar mı? Kimse kimseyi kendi yoluna çağırmasın. Allah’a, kitabına, resulüne çağırsın.. Şeytan bizi Kur’an’la aldatmasın!

Haydin hep beraber Allah’ın ipine tutunalım. Her biri gökteki yıldızlar gibi olan, alim, muvahhit, mücahid, hikmet sahibi alim ve zahidlerin aydınlık yolundan ilerleyelim.. Tüm tariklerin alimleri bizim ortak değerimizdir. Onlar verestül embiyadır..

Bilelim ki, bize hayır gibi gelen şeyde şer, şer gibi gelen şeyde hayır olabilir.. İttifak ettiğimizde birlikte olalım, ihtilaf ettiğimizde birbirimizi mazur görelim. İşi kendi yakınımıza değil, ehline verelim. Sözü dinleyelim; doğrusuna tabi olan, haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumlardan yana, zalimlere karşı duralım. Bir topluluğa olan öfkemiz bile, bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmesin.. İktidar dönüştürür; hem toplumu ve hem de iktidar sahiplerini.. Birileri dönüştürürlerken kendilerine dönüşürler aslında.. Kimse kendini mutlaklaştırmasın. “Biz olmasaydık, siz helak olmuştunuz” gibi yaklaşımlar bizi hakikate götürmez. Allah dilerse sebebini de kendi halkeder. Allah (cc) kimseye muhtaç değildir.. Şimdi her şeyi, nefsimizi ve sahip olduğumuz her şeyi, asrın idrakine söyletmek adına İslam’ı, Allah, kitap ve resul çizgisinde yeniden tanzim etmek zorundayız. İtaati de, muhalefeti de. Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi