M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Türkiye İran Savaşı Olmasın!

Türkiye İran Savaşı Olmasın!

Tarih boyunca olduğu gibi Türkiye ve İran Ortadoğu'da iki büyük rakiptir. Türkiye'deki hakim Sünnî kültürü ile İran'daki Safevî Şiîliği bağdaşmaz ve uyuşmaz. Usûl bakımından aralarında uçurumlar vardır.

Osmanlı'nın belini kıran, Orta Avrupa'yı ve İtalya'yı feth etmesine engel olan İran ile yapmış olduğu tüketici ve yıpratıcı savaşlardır.

Sünnîler Türkiye coğrafyasında bin küsur yıldan beri (İstanbul'da 1453'ten bu yana) vardır, İran'ın ise en az üç bin yıllık millî bir varlığı ve medeniyeti vardır.

İran halkının yüzde 52'sinin ana dili Türkçedir.

İran'da en az 20 milyon Sünnî vatandaş vardır ama din ve ibadet hürriyetleri çok kısıtlıdır. Bütün taleplere rağmen başkent Tahran'da Sünnîlerin cami ve İslam kültür merkezi yapmalarına izin verilmemektedir.

Sünnîlerin İran'da, Ermeni azınlık kadar din, inanç, ibadet, düşünce, eğitim, kültür ve kimlik hürriyeti yoktur.

Bütün bunlara rağmen Türkiye ile İran (olabildiğince) dost kalmalıdır.

Siyonistler, Haçlılar, Global derin güçler, emperyalistler, BOP'çular Türkiye ile İran'ı savaştırmak istiyor.

Vaktiyle Irak ile İran'ı savaştırdıkları gibi.

Her iki ülkenin idarecileri böyle bir savaşı önlemek için bütün gayretlerini sarf etmelidir.

Türkiye ve İran bir saldırmazlık paktı imzalamalıdır.

Türkiye'de sanıldığından çok Kripto Yahudi olduğu gibi İran'da da hayli Gizli Yahudi vardır.

İran İslam Cumhuriyeti Suriye Nuseyrî rejimini mânen ve maddeten yoğun şekilde desteklemektedir.

Eskiden Nuseyrileri Müslüman saymıyorlardı. Siyasî bir fetva ile onlar şimdi din kardeşi ilan edilmiştir. Câferî Şiiliği ile Nuseyrîlik arasında uçurumlar vardır.

Türkiye ile İran, Suriye meselesi dolayısıyla karşı karşıya gelecek değil, gelmiştir bile.

İran, Türkiye'deki Alevîleri Caferî Şiî yapmak için yıllardan beri büyük faaliyet göstermekte, büyük paralar harcamaktadır.

İran Ermenileri desteklemektedir.

Her şeye rağmen Türkiye ile İran savaşmamalı; siyasî, ticarî, iktisadî, kültürel ve turistik münasebetlerini alabildiğine geliştirmelidir.

En doğrusu, Türkiye'nin İran içişlerine, İran'ın Türkiye içişlerine karışmamasıdır.

Bir Türkiye-İran savaşı iki ülke, İslam âlemi ve Ortadoğu için felaket olur.

Milyonlarca insan ölür.

İki ülke harap ve viran olur.

Böyle bir savaşın galibi olmaz.

Böyle bir savaş İsrail'in, ABD'nin, Haçlıların ekmeğine yağ sürer.

BOP'a göre Türkiye'nin nasıl mutlaka parçalanması gerekiyorsa, İran'ın parçalama plan ve projeleri de hazırdır.

Sünnîlik ve Şiîlik arasındaki derin ve usûle ait ihtilaflar ve anlaşmazlıklar kolay kolay halledilemez. Bu mesele Mahşer'e kalmıştır.

Sünnîlik ile Şiîlik uyuşmaz.

Yapılacak en akıllıca ve Müslümanca iş, iki taraf arasında, yukarıda beyan ettiğim gibi saldırmazlık paktı imzalanmasıdır.

Mezhep ve siyasî rekabet meselelerini birinci plana çıkarmamak; iki ülke arasında alabildiğine ticaret, turizm, iktisat, kültür ve turizm işbirliği yapmak.

Türkiye ile İran savaşırsa İsrail kurtulur, güçlenir ve yükselir.

Geçmiş asırlarda Papalık, Venedik ve Haçlı dünyası, Osmanlıya karşı İran'ı destekliyor, oraya elçiler gönderiyor ve kışkırtıyordu.

Artık iki tarafın bu gibi tuzaklara düşmeyecek kadar akıllanmış olduğunu ümit ediyorum.

* (İkinci yazı)
Vasıflı ve Olgun Müslüman Çok Yanılmaz

Çoğunluğun her istediğinin ve tercihinin doğru ve isabetli olması için o çoğunluğun hak ve doğru bir eğitim görmesi gerekir.

Hak ve doğru bir eğitim görmeyen bir halkın isteklerinin, tercihlerinin bir kısmının doğru, bir kısmının yanlış olması çok tabiîdir.

Müslüman bir halk iyi, sağlam, köklü, sahih bir islamî eğitim görmüşse, doğruları ister, seçer, tercih eder.

Müslüman yanılmaz diye kural yoktur. Müslümanlar da yanılabilir.

Bu yanılma birkaç tür olur.

İslam dairesi içinde yanılabilirler.

İtikatlarında bid'at ve bozukluk olabilir.

Müslüman ama mezhebsiz... Büyük yanılgı.

Müslüman ama telfik-i mezâhib taraftarı... Bu da büyük bir yanılgı ve sapmadır.

Müslüman ama kaderi inkâr ediyor... Korkunç bir yanılgı...

Müslüman ama şefaati, kabir ahvalini, Münkereyn'i (iki soru meleğini) inkâr ediyor... Yanılgı üzerine yanılgı.

Beş vakit namaz kılan bir Müslüman, İslam'ı, Kur'anı, Resulullahı inkar eden kafirler de Cennetliktir diyor. Ne büyük yanılgı.

Üç hak ibrahimî din vardır. Üçünün bağlıları da ehl-i necat ve ehl-i Cennettir diye itikat ediyor. Bu da büyük yanılgı, ayak kayması.

Hem Müslüman, hem de Sünneti inkar ediyor. Yanılmış, sapmış Müslüman.

İslam dışı yanılgılar:

Hem Müslüman, hem Kemalist... Olur mu böyle şey?

Dini İslammış ama medeniyeti Batı medeniyetiymiş... Ne büyük çelişki!..

Evet, Müslümanları yanılgılardan, bid'atlerden, sapıklıklardan, saçmalıklardan, yanlış tercihlerden korumak için onlara çok köklü, çok sağlam, çok güçlü bir din eğitimi vermek gerekir.

Bu eğitimi ancak icazetli ulema, fukaha, kâmil mürşidler verebilir.

Tâğutî düzenin din mekteplerinde ne kadar gayret gösterilirse gösterilsin böyle bir eğitim verilemez. Büyük fire verilir.

Gerçek İslam okulunda bütün öğrenciler beş vakit namazı cemaat ile kılar.

Gerçek İslam mektebinde sahih itikat öğretilir.

Gerçek İslam mektebinde kız erkek karışık eğitim olmaz.

Sultan Abdülhamid Han hazretleri zamanında Galatasaray Sultanisinde (lisesinde) bütün Müslüman öğrenciler, okul camiinde, okulun resmî imamı ardında cemaatle namaz kılıyordu.

Bugün laik rejimin hangi din okulunda bu salâbet vardır?

Şu ilahiyatçıya bakın: Azılı farmason, azılı taqiyyeci, karışık ve bulaşık Afganî büyük bir İslam önderiymiş. Müslümanlar onun peşine düşerek kurtulurmuş... Vah vah ne günlere kaldık! Farmasonu imam kabul eden Müslüman yanılmasın da ne yapsın?

Para kazanmak, zengin olmak, köşeyi dönmek, voliyi vurmak, yüklü te'lif ücreti almak için tefsir, hadîs, din kitabı yazan, Kur'an meâli veya tercümesi yapan adamlardan bu Ümmete, bu gençliğe ne hayır gelir.

Şu haram-hor İslamcı bozuntusuna bakınız: Hem namaz kılıyor, hem de malı götürüyor.

Namazı dosdoğru ve hakkıyla kılan kişi hiç haram yer mi?

O adam doğru dürüst namaz kılsaydı o namaz onu azgınlıklardan korurdu.

Evet kişi lâfla Müslüman olmaz. Sadece oruç tutmakla (veya tutar görünmekle), namaz kılmakla (veya kılar görünmekle) Müslümanlık bitmez.

Müslüman odur ki:

İtikadı sahih ola.

Ahlâkı sağlam ola.

Karakteri düzgün ola.

Haram yemeye.

Paraya tapmaya.

Birtakım ruhbanları ve baronları erbab edinmeye (tanrılaştırmaya, putlaştırmaya).

Âdil ola.

Yalan söylemeye.

Gıybet etmeye.

Mürüvvetli ola.

Fütüvvet ahlakına sahip ola.

Mâruf ile emr ede ve münkerden nehy ede.

Peygamberin (Salat ve selam olsun ona) vekili, vârisi, halifesi durumunda olan kâmil bir zata bağlı olup onun öğütlerini dinleye.

Nefs-i emmâresini en büyük düşmanı bile.

Mezhebi, meşrebi değişik de olsa bütün mü'minleri kardeş bile ve kardeşlik hukukuna riayet ede.

Zamanın İmam-ı Gaibine biatli ola.

Allah ile ezelde yapmış olduğu ahd ü misaka sâdık ola.

Peygamber'e (Salat ve selam olsun ona) biatli ola, ona itaat ede.

Dünya ihtiyaçlarını çoğaltmaya.

İsraf etmeye, lüks ve sefahat yollarına sapmaya.

Kötülüğü iyilik ile def' ede.

Âhirete yönelik ola.

Gerçek ve olgun Müslüman odur ki, insaflı düşmanları bile onun faziletini kabul, tasdik ve teslim eder.

Vasıflı, olgun Müslüman az yanılır.

Vasıfsız ve islamî eğitim görmemiş Müslüman çok yanılır.

İnsî şeytanlar iyi eğitim görmemiş, ilmihalini iyi bilmeyen Müslümanlara musallat olur ve onu tuzaklarına düşürür.

Bunca ilim okumuş ve İslam'da kader yoktur diye diretiyor. Böylesi câhil değil, capcâhildir.

Ehl-i Sünnetin hadis imamlarını, allâmelerini, büyük muhaddisleri bırakmış, icâzetsiz bid'atçi Albanî'yi imam edinmiş. Bu adam aleyhinde icazetli ulemanın ve muhaddislerin yazdığı, bazısı birkaç cilt onca reddiye kitabını görmemiş, duymamış mı?

Kur'ana hakkıyla uyan.

Sünnete hakkıyla uyan.

Rabbanî ve 'âmil ulema ve fukahaya tâbi olan.

Kâmil bir mürşide el veren...

Kurtulur, yanılsa bile esasta yanılmaz, teferruatta birkaç küçük yanlışı olabilir.

Böyle bir Müslüman doğruları tercih eder.

Böyle bir Müslüman insî ve cinnî şeytanların tuzaklarına düşmez.

Böyle bir Müslüman Deccalların, Kezzabların, Tâğutların, Süfyanîlerin tuzaklarına düşmez.

Böyle bir Müslüman haram yemez.

Böyle bir Müslüman mağrur ve mütekebbir olmaz.

Böyle bir Müslüman dâll ve mudil olmaz, hidayete çağırır ve doğru yolda kılavuzluk eder.

Ah sağlam ve doğru islamî eğitim!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi