Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Büyümede ve ithalatta rekor!

Büyümede ve ithalatta rekor!

Sabah CHP üzerine yazmayı planlamıştım. Özelliklede Kılıçdaroğlu'nun genel başkanlığa gelmesi/getirilmesinin ardından ısrarla "Yeni CHP" söylemine sarılanların toplumu kandırdıkları, CHP'nin yenilikle ilgisinin olmadığını, sadece eski model bir arabanın boyasının değiştirilmesi gibi bir değişim yaşadığını yazacak, buna örnekler verecektim. Ne var ki internete düşen, "Büyümede dünya rekoru.. Türkiye ekonomisi yılın ilk çeyreğinde yüzde 11 büyüdü" haberi dikkatimi ekonomiye yöneltti. Ardından Türkiye İstatistik Kurumu'nun Mayıs ayı dış ticaret rakamları ekranlara yansıdı. Büyümede dünya rekoru haberi ile yaşadığımız sevinç bu son haber ile bir anda suratımızda buz kesilip donup kaldı. Çünkü, Türkiye İstatistik Kurumu'nun verilerine göre Mayıs ayında ihracatımız bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 11.7, ithalatımız ise yine geçen yılın Mayıs ayına göre yüzde 42.6 artmış. Rakamlar resmi... Herhangi bir kişinin siyasi ya da ideolojik mensubiyetini devreye sokarak rakamlarla oynaması söz konusu değil.

Yani Mayıs ayında ihracatımız rakam olarak 10 milyar 948 milyon (Yuvarlak hesap 11 milyar dolar) gerçekleşmiş. Buna karşılık ithalatımız ise 21 milyar 5 milyon dolara ulaşmış. İtahalat ile ihracat arasında fark, -bunu dış ticaret açığımız olarak da ifade edebiliriz- 10 milyar dolar. Yani bir aylık dış ticaret açığımız 10 milyar dolar. Daha evvel bu konuya çeşitli kereler dikkat çekmiş, gidişatın iyi olmadığını yazmıştım. Bir yazımda da yılın ilk üç ayında cari açığın 22 milyar dolar olduğuna dikkat çekmiş, bu gidişle cari açığın yıl sonunda 80 milyar dolara ulaşabileceğini belirmiştim. Tüm bunları elbette felaket tellallığı yapmak için yazıyor, dikkat çekiyor değilim. Felaket tellallığı yapmanın kimseye bir yararı olmaz. Yapmaya çalıştığımız üzerimizdeki çatının çatırdadığı, üzerimize çökmeden gereken tedbirlerin alınması, uygulanan ekonomik politikaların yetersizliğinin farkına varılmasıdır. Biz yetersizlik dedik siz bunu yanlışlık olarak da nitelendirebilirsiniz.

Elbette bir günde arka arkaya açıklanan büyüme ve dış ticaret rakamlarını dünya rekoru olarak takdim etmek, dünyanın en gelişmiş ülkeleri arasına girme yolunda atılmış adımlar, alınmış mesafeler olarak takdim etmek mümkündür. Söz gelimi zaten yılın ilk üç ayına ait yüzde 11'lik büyüme rakamı dünya rekoru başlığı altında internet sitelerine düşmüştü. Yine Mayıs ayı ithalat ve ihracat rakamlarından sadece ihracattaki artışı bir önceki yılın Mayıs ayı ile mukayese edip ihracatta da rekor kırdığımızı söyleyebiliriz. Böyle bir söylem yanlış olmaz ama olayın sadece bir yönünü öne çıkartıp diğer yönünü gizlemek anlamına gelir. Bu sebeple olsa gerek medya genellikle ihracat rakamındaki artışı ön plana çıkartıyor, ithilatta kırılan rekorları gizlemeye çalışıyor. Bu ise toplumu eksik bilgilendirme, kandırma anlamına geliyor.

Elbette yüzde 11'lik bir büyüme sevindiricidir. Bu üretim ve istihdam artışı, işsizliğin azalması anlamına gelir. Bunun ötesinde milli gelirin artışı demektir. Ancak, ithalat ile ihracat arasında bir ayda aleyhte 10 milyar dolarlık açık varsa ne büyüme rakamının kırdığı rekor ne de ihracattaki artışın sevinilecek bir yanı kalmaz. Dış ticaret açığı cari açığın büyümesine, kısacası ülkemizin her geçen gün daha çok borçlanmasına yol açar. Hiç kimse çıkıp borç yiğidin kamçısıdır gibi bir yaklaşımla avunmaya çalışmasın. ülkelerin borcunun nice yiğide diz çöktürdüğü geçmişi biraz olsun hatırlayanlar için meçhul değildir.

Osmanlı'nın çöküşünü dış borçların nasıl hızlandırdığını, düşmanlarının koskoca imparatorluğa nasıl diz çöktürdüğünü unutmamak gerekiyor. Kısacası büyüme rakamlarını millete gösterip dış ticaret ve cari açıktaki tehlikeli yükselişi görmezden gelmek ülkemize en büyük kötülük anlamına gelir.

Borçların döndürülebiliyor olması henüz iflas etmediğimizi gösterse de bu borç birikimine ülkemizin daha ne kadar tahammül edebileceğini iyi düşünmek gerekiyor. Aslında verilen açıkların nasıl olup da şimdiye kadar bir ekonomik krizi tetiklemediği sorusunun cevapları var. Bunun başında ülkemizdeki yüksek faizler sebebiyle büyük gelir elde eden uluslararası sermaye çevrelerinin çeşitli yollarla ülkemize getirdiği sıcak para geliyor. Söz gelimi borsadaki yabancı sermaye sahipleri yatırdıkları paranın yarısını çekseler borsa bir haftada dibe çöker. Bunun gibi piyasadaki yüzer gezer yabancı para hafif bir tedirginlik halinde paniğe kapılabilir. Kısacası şu an esen bahar havası ekonomimizin sağlamlığından çok yabancı sermayenin elde ettiği yüksek kazanca bağlıdır. Ancak, bunun da bir sınırı vardır. Çünkü, yabancı sermayenin yüksek kâr elde etmesi ülkemizin fakirleşmesi anlamına gelir. Bir noktaya gelinir ki artık hiçbir gösterge ile avunamaz, toplumu avutamazsınız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi