M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Türkiye'nin Krizleri Nasıl Çözülür?

Türkiye'nin Krizleri Nasıl Çözülür?

Olup bitenleri, hâdiseleri, meseleleri, krizleri bütün olarak ele almaz, sadece bir taraflarıyla, içlerindeki unsurlardan biri üzerinde durarak inceler, öteki unsurları ihmal eder, yok sayarsanız, doğru ve kalıcı çare ve çözüm bulamazsınız, meseleyi ne kendiniz bütünüyle anlarsanız, ne de anlatabilirsiniz.

Krizler, meseleler yumağı Türkiye'yi bir bütün olarak ele almak, sonra bu bütünü çözebilmek için parçalara ayırıp teker teker çözdükten sonra, çözümlerin sentezini yapmak gerekir.

Türkiye BÜTÜNÜN gündeminde neler var?

*Birinci kriz veya bozukluk: Türkiye uluslararası temizlik ve şeffaflık rapor ve anketlerine göre kokuşmuş bir ülkedir. Temizlik notu, 10 üzerinden 5'in altındadır, yani sınıfta kalmaktadır. Bu unsuru dile getirmez, incelemez, ele almaz ve buna tutarlı ve kalıcı çare ve çözümler aramaz ve bulamazsanız bütün gayretleriniz boşa gidecektir. Çünkü bataklık bir zeminde, çürük ve oynayan temeller üzerinde sağlam bir bina inşa etmek mümkün değildir... Üzüntüyle görüyorum ki, ülkemizde kokuşma büyük krizini inceleyen, dile getiren, tenkit eden, bu konuda ipe sapa gelir çareler, çözümler, tedbirler arayan yazarlar, düşünürler, etkili ve güçlü insanlar çok azdır.

*Türkiye'nin ikinci müzmin büyük krizi, ideolojik vesâyet sistemi üzerine bina edilmiş olan Tevhid-i Tedrisat eğitim sisteminin iflâs etmiş olmasıdır. Adı millî eğitimdir ama bu eğitim gayr-i millî ve Gayr-i ciddî bir eğitim müsveddesi ve karikatürüdür. Bu eğitim sistemi kökten değiştirilip yerine millî kimlik ve kültüre dayanan ciddî, aydınlatan, doğru bilgilendiren, bilginin yanında ahlak ve kültür terbiyesi de veren, bilgi ve ahlakın yanında üçüncü bir unsur olarak genç nesillere güzellik ve estetik boyutu kazandıran bir eğitim sistemi getirmezseniz Türkiye'nin kurtulması, yücelmesi, ayakta kalması mümkün olmayacaktır.

*Türkiye'nin üçüncü büyük problemi kırsal kesim, varoş, taşra, köylü kültür ve zihniyetinden kurtulup medenî, şehirli, görgülü kültür ve zihniyete geçmesidir. Bu dediğim gerçekleşmezse dünyanın en iyi anayasası ve en âdil kanunları bile yapılsa ve yürürlüğe konulsa işler yine düzelmeyecek, problem ve krizler çözülmeyecektir.

*Türkiye'nin ana problemlerinden biri zengin bir yazılı-edebî lisan olmayışıdır. Bir toplumun yazılı-edebî lisanına bakarak onun ne mal olduğunu söyleyebilirsiniz. Devletimizi çökertmek, halkımızı millet olmaktan çıkartıp sürü haline getirmek, vatanımızı parçalamak isteyen dış düşmanlar ve içeride onlara yardımcılık ve yardakçılık yapan işbirlikçiler, 19'uncu asırda ve yirminci asrın ilk çeyreğinde 200 bin kelime, terim ve kavramla dünyanın en zengin kültür dillerinden biri olan Türkçeyi dinamitleyerek 20 bin kelimelik (Onların çoğu da bilimsel kelime ve terimlerdir) bir geri zekâlılar, bir aborjinler arı ve sade dili haline getirmişlerdir. Türkiye bu zengin yazılı ve edebî lisan meselesini halledebilmezse kurtulup yükselemez. Benim bu dediklerim, az da olsa linguistique ilmine ve kültürüne âşina olmayanlarca anlaşılamaz.

*Türkiye'nin ana meselelerinden biri de yazı ve alfabe meselesidir. Bunun da, insan hakları ve millî kimlik ve kültür çerçevesinde halledilmesi gerekir. Türkiye'de Türkçeyi dünyanın bütün alfabeleriyle ve yazı sistemleri ile basabiliyorsun ama bu milletin ve bu devletin bin yıldan fazla kullanmış olduğu İslam yazısıyla Türkçe yayın yapamıyorsun. Bunun adı da devrim ve ilerleme oluyor. Bu meseleyi mutlaka halletmeliyiz.

*Türkiye'nin temel meselelerinden biri din, inanç, ibadet, inandığı gibi yaşamak, din eğitimi, küçük çocuklarını kendi dinine göre yetiştirebilmek gibi temel haklardır. Müslüman Türkiye bu konuda İngiltere, İsveç, Norveç, Avusturya ve diğer medenî ülkeler seviyesine çıkmadan hiçbir problem kalıcı ve doğru şekilde çözülmeyecektir.

*Türkiye'nin temel meselelerinden biri medeniyet meselesidir. Batı medeniyeti halkımıza büyük tehdit ve baskılarla kabul ettirilmiştir. Batı medeniyeti kökten çürük, bâtıl, bozuk ve hem kendini, hem de dünyayı ve insanlığı yiyip bitiren bir medeniyettir. Bizim millî kültür ve kimliğimiz, büyük çoğunluğumuzun bağlı olduğu İslam dini bu bâtıl, mütefessih (çürümüş kokmuş), dünyanın bütün tabiî düzenini bozan medeniyetle uyuşmaz.

*Bir başka temel meselemiz halkımızın büyük bir kısmının aliene olmasıdır, yani kendi kimliğine ve kültürüne yabancılaşmış olmasıdır. Bu konu üzerinde de durulmalı ve çare ve çözümler aranmalıdır.

*Bir başka konu: Halka, devlete, ülkeye zorla ve tehditle kabul ettirilen resmî ideoloji mutlaka kaldırılmalıdır. Böyle bir ideoloji ile Türkiye kurtuluş ufuklarına uçamaz, batış ve çöküş derinliklerine iner.

*Bugün Türkiye'nin büyük dertlerinden ve sıkıntılarından biri birtakım yarı mühtedilerin ve azılı münafıkların yaptığı din sömürüsüdür. Bu da incelenmeli ve izale edilmesi için kalıcı çare ve çözümler aranmalı, bulunmalı ve hayata geçirilmelidir.

Bu saydığım konular üzerinde durulmayıp birtakım palyatif, yüzeysel, içi boş ve kof çare ve çözümlerle bir yere varılamaz.

Yamalı bohça yeni bir anayasa yapılacak, kanunlarda biraz değişiklik olacak ve Türkiye kurtulacak. Bendeniz böyle dualara âmin demem.

Rusya nasıl asıl kimliğine döndüyse ve Sovyetler birliğinin mirasını inkar ettiyse bizde de böyle radikal bir değişim olmalıdır.

Biraz demokrasi, biraz ılımlı İslam, biraz Atatürkçülük, biraz milliyetçilik, biraz Mehmed Âkif, biraz Nâzım Hikmet, biraz mehter marşı, biraz arabesk müzik, biraz adalet, biraz zulüm, biraz güven, biraz eşkıyalık, biraz namus, biraz namussuzluk... Bendeniz böyle mülemma bir macundan kaşığın ucuyla bile yemem.

Türkiye'yi bütünüyle ele alacak ve büyük krizlerin her biri için kalıcı çare ve çözümler üretecek yeterli miktarda gerçek aydına (sahteleri bir işe yaramaz!), gerçek âqil Türkiyelilere, gerçek büyük düşünürlere sahip miyiz?

Varsalar zuhur ve huruc etsinler...

* (İkinci yazı)
Türk Demokrasisi

Bay demokrasi: Demokrasi halkın kendini idare etmesidir, demokrasilerde halkın iradesine uymak gerekir.

*Soru: Peki, bir Müslüman ülkede halk İslam'ı istiyorsa?

Bay Demokrasi: Bu istek demokrasiye aykırıdır ve yerine getirilmez.

*Soru: Demokratik bir rejimde isteyen kadınlar ve kızlar mini etekle, kısa şortla gezebilir, bikini mayoyla kadın erkek karışık denize girebilir mi?

Bay Demokrasi: Tabiî...

*Soru: Peki, demokratik bir ülkede Müslüman kadınlar kamu alanında çarşaflı olarak dolaşabilir mi? Mesela kolejli kızlar, kadın avukatlar, kadın bürokratlar, kadın öğretmenler tesettürlü olabilir mi?

Bay Demokrasi: Hayır!.. Böyle bir şey demokrasiye aykırıdır.

*Soru: Türkiye'de Yahudiler cumartesi günü, Hıristiyanlar pazar günü hafta tatili yapabiliyor da, Müslümanlar niçin cuma günü yapamıyor?

Bay demokrasi: Böyle bir şey laikliğe, dolayısıyla demokrasiye aykırıdır.

*Soru: İngiltere'nin rejimi krallık, orada laiklik yok, Kraliçe aynı zamanda Anglikan kilisesinin başı. Bu ülke aynı zamanda dünyanın en demokrat ülkesi... Orada isteyen Müslümanlar tesettür kıyafetiyle geziyor ve bu kıyafetle her işi yapıyor. Buna ne dersiniz?

Bay demokrasi: Bizim demokrasimiz Kemalist bir demokrasidir ve böyle şeylere izin vermez.

*Soru: Demokrasiyle en uyumlu, onunla en iyi bağdaşan rejim nedir?

Bay demokrasi: Elbette ki, cumhuriyettir.

*Soru: Avrupa'nın en demokrat, insan haklarına en bağlı ve saygılı, hukukun üstünlüğü prensibini en ufak bir taviz vermeden uygulayan ülkeleri olan İsveç, Norveç, Danimarka, Hollanda, İngiltere krallıkla idare ediliyor. Buna ne dersiniz?

Bay demokrasi: İleri gittiğinizi, sınırları zorladığınızı söylerim. Demokrasinin de hududu vardır!.. Beni polis çağırmaya mecbur etmeyiniz...

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi