M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Soru ve Cevaplarla Heh Heh Heh

Soru ve Cevaplarla Heh Heh Heh

SORU: Muhterem efendim, ahlaksızlık, fuhuş zina, kumar içki, çıplaklık, hırsızlık, haram yeme, kokuşma, dinsizlik ve densizlik çok yaygın, çok genel, çok yoğun. Müslümanların bunca kötülük karşısında içleri yanıyor. Siz bu yangına karşı ne gibi tedbirler alıyorsunuz?

CEVAP: Heh heh heh... Camilere soğuk su cihazları konuldu. İçleri yanan kardeşlerimiz doya doya, kana kana buzlu sular içsinler de yangınlarını söndürsünler diye. Heh heh heh...

SORU: Ceza Kanunundan zina suçu çıkarıldı. Siz Sofu Bey bu hususta ne gibi önlemler aldınız?

CEVAP: Heh heh heh... Camilerin mihrap duvarlarına büyük ve pahalı klima cihazları konuldu. Müslümanlar yaz sıcaklarında püfür püfür serinlesinler, ferahlasınlar diye. Heh heh heh...

SORU: Küçük çocuklara özel din ve Kur'an dersleri verdirtmek hâlâ yasak. Siz bu konuda ne yapıyorsunuz?

CEVAP: Heh heh heh... Cami bahçelerinde helâlar yapıldı. Hepsi de paralı. Yerli yabancılar görsün diye dört beş yere WC WC WC Men Women... 1 TL levhaları konuldu... Bunlardan epey gelir geliyor. Hele işlek yol kenarındaki bazı camilerin WC işletmeleri darphâne gibi para basıyor. Heh heh heh...

SORU: Millet ilmihalini bilmiyor. Bu konuda ne gibi hizmetler yapıyorsunuz?

CEVAP: Heh heh heh... Camilerin mihrap duvarlarına, bazen kıymetli çinileri darbeli matkapla delip dübel ve vida çakarak tanesi 15 liraya satılan Çin işi ucuz pilli saatler koyduk. Muhterem cemaat-i müslimîn vaktini saatini öğrensin diye. Heh heh heh...

SORU: Müslümanlar birbirinden kopuk bir sürü hizbe, fırkaya, gruba, cemaate ayrıldı. Bunların bazısı birbiriyle çekişiyor. Bu fitneye karşı siz ne yapıyorsunuz?

CEVAP: Heh heh heh... Caminin eski halılarını attık, yerine eskilerden daha kalitesiz anilin boyalı fabrika işi halılar döşedik. Cami çiçek gibi oldu. Daha ne yapalım? Heh heh heh...

SORU: Halkın yüzde doksanı günlük namazları terk etti. Vakit namazlarında, hele sabah namazlarında (Eyüp Sultan camii dışındaki) ibadethânelerimiz pek boş. Kuzum siz buna karşı ne yapıyorsunuz?

CEVAP: Heh heh heh... Cuma namazlarında halktan büyük paralar topladık ve bunlarla cami kubbelerindeki ve minare tepelerindeki alemleri 24 ayar altın varakla kaplattık. Mâlum altın cezb eder. Heh heh heh...

SORU: Tarihî bir İslam medresesinde papazlar ve müftüler bir araya gelmişler, ezanlar okunmuş, çanlar çalınmış, konuşmalar yapılmış ve bilcümle papazlar ve hocalar havuzun üzerindeki köprüden şen şatır diyalogça ve kardeşçe geçerek itikadlarınca Cennete girmişler. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

CEVAP: Heh heh heh... Bundan haberim yok. Heh heh heh...

* (İkinci yazı)
Türkiye'de Keşke Gerçek Liseler Olsa...

Şu liselerimiz ne işe yarar bilmem ki... Keşke bazı medenî ülkelerde olduğu gibi bizde de doğru dürüst, adam akıllı liseler olsa, öğrencilerin hiç olmazsa beşte birine sağlam genel kültür verilebilse...

Türkiye liselerinin birinci vazifesi edebî ve yazılı Türkçe öğretmektir. Yeni nesiller zengin Türkçe bilselerdi memlekette bu kadar büyük kargaşa olmazdı.

Liselerde tarih öğretilir. Genel dünya tarihi ve millî tarih... Bizde doğru dürüst tarih öğretilmiyor. İki tarih var. Biri ideolojik resmi tarih, yalan dolan, masal martaval... Diğeri gerçek tarih. Onun pabucu dama atılmış. Tarihini bilmeyen bir toplumun geleceği olmaz.

Dünyanın bütün gerçek, vasıflı, güçlü liselerinde felsefe grubu dersleri okutulur: Psikoloji, mantık, ahlak, metafizik, estetik... Fransız liselerinde okutulan iki ciltlik felsefe kitabı harika bir bilgi hazinesidir. Ondaki bilgileri öğrenen gençler daha ufuklu olur. Bizde böyle felsefe de okutulmuyor.

Liselerimizde beşeri ve iktisadi coğrafya tedrisi çok zayıftır. Güney Kore bunca imkansızlığa, olumsuzluğa, mahrumiyete rağmen nasıl böyle güçlü olabilmiş?.. Altı yüz küsur kilometre karelik Singapur başarısını neye borçludur?.. Tayvan adasındaki milliyetçi Çin Devleti bunca tehdide, tehlikeye, düşmanlığa rağmen nasıl ayakta durup yükselebilmiş?.. Fransa'da ve başka medenî ülkelerin liselerinde öğrencilere bu bilgiler verilebiliyor. Hepsine mi? Hayır, öğrencilerin beşte biri iyi yetişse yeterlidir. Beşte beşi de iyi yetişmezse felâket!..

Liselerin, bilgi ve kültür vermek yanında ikinci misyonları ahlak ve karakter terbiyesi vermektir. Bizde birincisi çok zayıftır, ikincisi hiç yoktur.

Osmanlı devleti zamanında lise sayısı azmış ama kalite çok yüksekmiş. Gerçek liseler varmış.

Fuzulî'yi bilmeden, tanımadan hamal, balıkçı, kundura tâmircisi, bakkal çırağı olabilirsiniz ama okumuş Türkiyeli olamazsınız.

Mantık kültürünüz yoksa iyi bir fırıncı olabilirsiniz ama iyi bir memur, iyi bir polis, iyi bir öğretmen, iyi bir doktor ve mühendis olamazsınız.

Bizim okullarımızda sözde sosyoloji dersleri var. Sadece adı var...

Lise tahsili ve kültürü zayıflayınca ne olur... Memleket bu günkü hale düşer.

Liselerimizde Ziya Paşa tanıtılsa ve okutulsa, konuşan ve yazan kişilerimizin sık sık ondan mısralar ve beyitler zikretmesi gerekir. Mesela:

Bed-asla necâbet mi verir hiç üniforma?

Zer-dûz palan ursan eşek yine eşektir.

Yahut:

Zalimlere bir gün dedirir kudret-i Mevlâ,

Tallahi lekad âserekallahu aleynâ.

Veya:

Her şahsı, harîm-i Hakk'a mahrem mi sanırsın?

Her taç giyen çulsuzu Edhem mi sanırsın?

Sözde lise tahsili yapmış ve Fuzuli'den, Koca Ragıp Paşa'dan ve benzeri şairlerimizden beyitler, kıtalar, rubâîler okuyamıyor... Millî kültür fukarası...

Şu günlerde Fransa'da hararetli bir şekilde Bakalorya sınavları tartışılıyor. Eskiden bizde de vardı, olgunluk imtihanı denirdi.

Test usulüyle sınav olmaz. Gerçek sınav yazılı olanıdır. Öğrenci felsefî, tarihî, edebî bir konuda beş sayfalık bir kompozisyon yazacak, vasıflı muallimler ona not verecek.

Beş sayfalık bir lâf salatası... Not sıfır.

Havsala yerine hafsala yazmış. Şefkat yerine şevkat... Yine sıfır...

Gazetelerdeki yazıların, Tv'lerdeki konuşmaların çoğu dökülüyor. İstisnaî olarak, Türkçesi güzel, mantıklı yazılar ve konuşmalar da var.

Günümüzde bir Refî' Cevad Ulunay, bir Peyami Safa yok. Büyük eksiklik...

Eğitim sistemimiz ve bilhassa liselerimiz radikal şekilde ıslah edilmedikçe Türkiye'nin geleceği aydınlık değil, karanlıktır.

Okullara bitirme imtihanları konulmalıdır.

Bu imtihanlar test usulüyle değil, kompozisyon şeklinde yapılmalıdır.

Lise diploması alanların ayrıca Bakalorya imtihanı geçirmesi gereklidir.

Ülkenin en zeki, en akıllı (Zekâ ile akıl arasında fark vardır), en sağlam karakterli, en ahlaklı, en faziletli gençlerinden yeterli miktarı öğretmen yapılmalıdır; öğretmenlik hizmeti çok gözde bir meslek haline getirilmelidir.

Öğretmenler, maaşlarının yanında yabancı dillerden tercümeler, Osmanlıca'dan transkripsyon çalışmaları yaparak, el sanatı üreterek ek kazançlar elde etmelidir.

Yahut zengin ve varlıklı ailelerin çocukları aileden rantlı olmalıdır.

"İslam mektebi" başlıklı bir makale yazmıştım. Orada anlattığım mükemmel okula benzer özel okullar açılmalıdır. Böyle okullardaki Müslüman talebe, vakit namazlarını okul camiinde, okul imamının ardında cemaatle kılacaktır. Sultan Abdülhamid-i Sânî zamanında Galatasaray lisesindeki uygulama...

Kemalistler böyle bir şeye izin vermezlermiş. Vermesinler. Biz Müslümanlar hürriyetlerimizin, haklarımızın bize lütfen ve merhameten verilmesini beklememeliyiz, onları almalıyız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi