Abdullah Büyük

Abdullah Büyük

“O şimdi çarşaflı!”

“O şimdi çarşaflı!”

“Laik Türkiye’nin gururuydu...”, “Filenin sultanıydı...”, “Milli voleybolcu bu hale mi gelecekti?”, “Türkiye’yi şoke edecek.”
özel bir televizyon habercisi, Aysun özbek isimli bir hanımın, tesettüre “evet” demesini kamuoyuna yukarıdaki ifadelerle duyurmuştu. Duyururken de sık sık çarşaf kelimesini kullanıyor ve manalı manalı dinleyenlerin gözüne bakıyordu. Adeta birilerine gönderme yaparak...
Cumhuriyet döneminin sayılı ilim ehlinden olan, eseri devlet imkanlarıyla basılan M.Hamdi Yazır, Nur sûresinin 31. ayetinin manasını verdikten sonra “Rabbimiz, indirdiği ayetlerin detayına fazla girmez. Ancak ilgili ayette ise hem başörtüsünün farz olduğunu bildirmiş ve hem de nasıl kullanılacağını açıklamıştır” ifadesiyle önemli bir noktaya dikkatimizi çekmiştir.
Acaba diyorum, yeryüzünde bir başka örneğini bulmak mümkün mü? “Neyin?” derseniz, “ben Müslümanım” diyecek ve sonra da inandığı dini inkara yeltenecek bir örnek var mı acaba?
Bir insanın güneşin varlığını kabul edip, ışığını yok sayması ne kadar saçma ve komik ise, dinin varlığını sözle kabul edip, dinin icraatını veya yaptırım gücünü inkar etmesi de aynı şekilde saçma ve sapıklıktır. Bu ülkede “ben de Müslümanım” diyenlerin birçoğunda bu hastalık vardır.
Bu öyle bir hastalıktır ki tarihi seyirde aynısını görmekte ve bulmakta insan zorlanıyor. Mesela, olmaz ya, olduğunu düşünelim. Bir zamanlar, ülkeyi tıkadığı ile meşhurlaşmış Sayın Sezer, dese ki, “Ben demokrat ve Atatürkçüyüm. Ancak Allah’ın bir dini vardır. Adı İslâm’dır. İslâm dini bizlerden namaz kılmamızı ister. Ben pişman oldum ve bugünden itibaren hem Cuma namazını ve hem de beş vakit namazımı aksatmadan kılacağım.”
Bu söz önce medya ağzı ile ülkeye bomba gibi düşer. Daha sonra, “Vay be” dosyaları devreye girer, “Meğer bu da gericiymiş, adam senelerce inancını gizlemiş. Eyvah, laiklik elden gidiyor. Bu da mı başımıza gelecekti.”
Başka bir netice beklemek beyhudedir. Maalesef ülkenin acı gerçeği budur. Tavla çekirdeği kadar muhakeme gücü ve bilinci olmayan nice insanların inancıdır bu sözler ve tavırlar. Bakmayın siz Teşvikiye Camii’nde cenaze namazı kılmalarına. Fırsat düştüğü an, gerçek kimlikler tek tek çözülür ve maskeler düşer.
Sevmeyen ve sevilmeyen bu tipler, batılın üzerine hakkı geçirerek işi yürütmek istemişlerdir. 70 milyon insanın yaşadığı ve büyük çoğunluğun Müslüman olduğu bir ülkede sadece 22-23 yaşlarında olan bir hanımefendi, yalnız inancına dayalı olarak başını kapatıyor, dinozor zihniyet panikliyor ve ülkenin elden avuçtan çıktığını ilan ediyor. Böyle bir düşünceden bu ülkeye fayda geleceğine inanıyor musunuz? Nesli kesilmiş, taşıdıkları fikri boşaltacak çöp kutusu kalmamış ve kendi kendini zehirleyen bir akrep gibi sinsi kimliklere bürünmüş zihniyetten ülkeye, ülke halkına fayda geleceğine cidden inanıyor musunuz?
Geçtiğimiz hafta doğu vilayetlerinde idim. Doğuda yaşayan yerli ve tayinle görev yapan insanımız, cidden çok onurlu, şerefli ve kaliteli bir kimliğe sahip. Cumhuriyet mitinglerinden itibaren ülke ile alakalı söz ve konuşma sahiplerini çok güzel keşfetmişler. Bu ülkenin gerçek sahipleri ile iğreti olanlarını ne kadar da güzel tespit ediyorlar. Hayran oldum. Halkımız cidden çok şeylerden haberli artık. Sahte ile gerçeği fark edecek bir seviye yakalanmış. Buna sebep olanları minnetle ve hayırla yad ediyorum. Ve diyorum ki.
- Bu ülkeye voleybolcu Aysun hanımlardan zarar gelmez. Bu ülkeye namaz kılanlardan, başını kapatanlardan, yönünü Kabe’ye dönenlerden zarar gelmez. Bu ülkeye bukalemun tiplerden zarar gelir. Bu ülkenin kalkınmasına yönelik elinde ve gönlünde zerre miktar plan ve projesi olmayanlardan zarar gelir. Bu ülke, alnı secdeli insanlara minnettardır.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdullah Büyük Arşivi