Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Aslında saflar belli

Aslında saflar belli

Diyarbakır Silvan'daki çatışmalarda 13 askerimizin şehit düşmesi teröristlerin çirkin yüzünü bir kez daha gösterdi. Bir kez daha diyorum çünkü Türkiye 1984 yılından bu yana terörle iç içe yaşıyor. Zaman zaman mola verilse bile terör hiç sona ermiyor. Çünkü, terör örgütü terörün sona ermesini istemiyor, hedeflerine silah ve terör yoluyla ulaşmayı planlıyor. Herne kadar iktidar ve muhalefet sözcüleri her terör saldırısının arkasından "Terörle bir yere varılamayacağını" söyleseler de öyle anlaşılıyor ki, terör örgütü nihai hedefe silah zoruyla ve terörle ulaşacağını düşünüyor. Bu hesap ne kadar doğru çıkar orasını kestirmek mümkün değil. Ancak terör örgütünün ve siyasi alandaki yandaşlarının pazarlık gücünü terörden aldıklarını artık herkesin görmesi gerekiyor. Görmesi gerekiyor ki iktidar ve muhalefet kafa kafaya vererek bu işin üstesinden nasıl gelineceği konusunda ortak fikir oluştursunlar, devlet kurumları da oluşan bu ortak fikir doğrultusunda terörle mücadelede nelerin yapılabileceğini belirleyerek uygulamaya geçsinler.

Siyasiler bu konularda karar almak noktasındadırlar uygulama ise devletin çeşitli kurumlarına düşüyor. Bunca yıldır terörle mücadelede farklı uygulamalar gündeme geldi. TSK yıllardan beri mücadele veriyor. Bu arada geçmişte polislerden özel timler oluşturuldu. Ne var ki bir süre sonra polislerden oluşturulan özel timler bazı çevrelerin -Bu çevreleri artık herkes biliyor- baskısı ile dağıtıldı. Yıllarca dağlarda mücadele vermiş olan emniyet mensupları kendilerini il ve ilçelerde masa başında buldular. Polislerden oluşturulan özel timlerden kimler niçin rahatsız oldu ve siyasilere bu timlerin dağıtılması için baskı yaptı sorusunun cevabını elbette ilgililer biliyordur. Ancak, bugüne kadar kamuoyunu tatmin edecek bir açıklama yapılmadı. Sadece kapalı kapılar arkasında konuşmalar oldu.

Bugün gelinen noktada görünen o ki birileri terörün son bulmasını istemiyor. Bu birileri dış kaynaklı olabileceği bunların içerdeki destekçileri de olabilir. Bu bakımdan terörün kökü gerçekten kazınmak isteniyorsa önce terör örgütünün iç ve dış destekçilerinin elinin kırılması gerekiyor. Bu yapılmadığı ya da yapılamadığı sürece her saldırının arkasından "Terörle bir yere varmak mümkün değildir" biçimindeki açıklamaların bir anlam ifade etmediğini sanıyorum hatırlatmaya bile gerek yok.

Bu arada BDP aracılığı ile gündeme getirilen bir takım taleplerin hepsi olmasa da bir bölümü haklı olabilir ve bu taleplerin bir takım korkularla ertelenmesinin anlamı yoktur. Ancak, BDP'nin isteklerinin sınırının nerede bittiğini kestirmek mümkün değildir. Kabul edilen her talebin arkasından yenileri gündeme gelmektedir. Hatta yapılan açıklamalar gösteriyor ki istekler bir takım demokratik taleplerden ibaret değildir. Bunun ötesinde açıklanmayan hedefler vardır. Bu hedefler artık sıradan vatandaşlar tarafından bile tahmin edilebilmektedir. Terör örgütü ile BDP'nin istekleri ana dilde eğitim gibi masum isteklerle sınırlı değildir. Özerklik olarak nitelendirilebilecek bölgesel yönetim zaten dillendiriliyor. Bunun ötesinde toplumun önemli bir kesimi terör örgütünün nihai hedefinin bağımsız bir devlet olduğu görüşündedir. Bu isteği destekleyen dış güçler de vardır ve bu güçler arasında Türkiye'nin her fırsatta stratejik müttefik olarak nitelendirdiği ülkelerde vardır.

Terör konusunda aslında iç ve dış tüm kesimlerin safı bellidir. Beyinlerde saflar bellidir ama dilde farklılık vardır. Söylenen ile niyetlerdeki farklılık sanki saflar belli değilmiş gibi bir görüntü veriyor. Bu görüntü aldatıcıdır. Bu noktadan sonra artık çok net tavır koyması gereken taraf devlettir. Devlet, bir diğer ifadeyle AK Parti iktidarı neyi nereye kadar verebileceğini, neyi nereye kadar demokratik açılım kabul e

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi