Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Açlar ölürken toklar stok yapıyor

Açlar ölürken toklar stok yapıyor

Afrika yıllardan beri açlıkla boğuşuyor. Bu durum Batılı emperyalistlerin bu kıtaya kurtarıcı(!) olarak gitmeye başladığı yıllardan itibaren başladı. Açlık sebebiyle göçler yaşanıyor, insanlar bir lokma yiyecek bulmak için çıktıkları yollarda ölüyor. Ulaşabildikleri kamplarda da gerekli yiyecekleri kolay bulmaları mümkün değil. Afrika'nın çeşitli ülkelerinde oluşturulmuş olan kampların ciddi olarak bir işe yarmadığı görülüyor. Çünkü özellikle Kenya, Somali, Cibuti ve Eritre'de son üç yıldır yaşanan kuraklık felakete dönüşmüş durumda. Somali'de yaşanan sefaletten kurtulmak için 6 çocuğu ile yola çıkan bir kadının yolda 4 çocuğunu açlıktan kaybetmiş olması sanıyorum felaketin boyutlarını anlatmaya yeter. BM'nin güya insanları yardıma alıştırmamak için balık vermek yerine balık tutmayı öğretmek gibi yaklaşımı da anlamını yitirmiştir. Çünkü Afrika'da yaşanan felaketin boyutları insanların eline oltayı verseniz bile deniz ya da göl kıyısına gelip burada balık tutmaya dayanacak güçlerinin kalmadığını gösteriyor. Bu noktada yapılacak iş insanların açlığına çare bulmaktır balık tutmayı öğretmenin zamanı değildir. Olayın diğer boyutu ise AB ülkeleri ile ABD'nin doymak bilmez iştihaları sebebiyle denizlerde balık bırakmadıkları, açlığın esas sebebinin bu çılgın sömürü olduğudur. Sömürgeciler dünyanın tüm zenginliklerini yıllardan beri sömürürken ne var ki sadece karınlarını doyurmakla yetinmemiş yıllarca ihtiyaçlarını karşılayacak gıda maddesi stoklamışlardır. Bugün Afrika'da ve dünyanın çeşitli köşelerinde insanlar açlıktan ölürken bu stokçuların ellerindekinin bir bölümünü bu insanlarla paylaşmak akıllarına gelmiyor. Çünkü, emperyalist sömürgeciler hep alırlar, sıra vermeye gelince dünyanın diğer ülkelerini yardıma çağırırlar. İnsanları acındırarak yardım toplamaya çıkarlar.

Aslında dünyanın imkanları herkese yeter. Önemli olan bu zenginliklerin adil paylaşılabilmesidir. İşte insanlık bu noktada sınıfta kalıyor. Özellikle de dünyaya nizamat(!) vermeye kalkan sömürgeci güçlerin vatandaşları fazla yemekten giderek şişmanlarken ve bu sebeple çeşitli hastalıklara yakalanırken bile elindekinin bir bölümünü paylaşmayı düşünmemeleri Batı kültürünün insanlığı mesut edemeyeceğinin açık göstergesidir. Maddenin putlaştırıldığı bir dünyada tek güç eğer maddi değerler olmuş ise o anlayıştan paylaşma, tüm insanların insan olarak aynı değere sahip olduğunu kabul etmesini beklemek doğru olmaz.

Afrika'da kuraklık sonucu dayanılmaz boyutlara ulaşan açlığın mağdurlarının hangi dine ve ırka mensup olduğu önemli değildir. Bizim inancımızın öğretisi budur. Buna karşılık sömürgeciler bir yandan kendi inançlarını zorla yaymaya çalışırken öbür yandan bu kıtanın tüm zenginliklerini hortumla emmektedirler. Batılı sömürgeciler için Afrikalı uzun yıllar köle olarak görülmüş, şimdi ise geçmişin ücretsiz köleleri karın tokluğuna çalıştırılan ikinci hatta üçüncü sınıf insan haline getirilmiştir. Kısacası Afrikalı Batılılar için isteneni yapmak durumunda olan yaratıklar olarak görülmekte buna karşılık kendilerini hiçbir sorumluluk altında hissetmemektedirler. Başta çağdaş ABD imparatorluğu(!) kendisini dünyanın jandarması ve efendisi olarak görmektedir. Bu anlayıştır ki dünyanın önemli bir kesiminde insanlar karın topluğuna mahkumken bir bölümü patlayıncaya kadar yemekte, bununla da yetinmemekte 10 yıl yetecek gıda maddeleri depolamaktadırlar. Bu anlayışın yıkılması gerekiyor. Bu anlayışın insanlığı mutlu, dünyayı huzurlu kılması mümkün değildir. Çünkü, sömürgecilerin anlayışında vicdana, yüreğe, kısacası kalbe yer yoktur. Eğer aksi olsaydı insanlar Afrika'da açlıktan ölmez, BM gibi birtakım uluslararası örgütler sadece işin lafı ve reklamı peşinde olmazlardı.

Bu noktada Afrika'daki ezilenler ya da dünyanın çeşitli köşelerindeki mazlumların ayağa kalkması gerekiyor. Çünkü, onları sömürgeciler açlığa mahkum etmişlerdir. Açlıktan ölmek yerine zalimlere karşı bayrak açıp mücadele ederek ölmek daha değerli değil midir? Belki o vesileyle sömürgecilere yer yüzünde kendilerinden başka insanlarında yaşadığını, onların da insanca yaşamaya hakları olduğu hatırlatılabilir. Ne var ki insanlık her bakımdan uyuşturulmuş durumda ki ölürken bile isyan etmeyi düşünemiyor. Bu çağrıyı Afrika'daki felaketin mağdurlarına yapıyor değilim. Bugün için yapılması gereken onlara en kısa zamanda ve yeterince yardımın ulaştırılmasıdır. Bu noktada sanıyorum Ramazan ayının yaklaştığı şu günlerde en büyük görev Müslümanlara düşüyor. Bu konuda ülkemizdeki tüm yardım kuruluşlarının BM ya da yan kuruluşlarının davetini beklemeden harekete geçmesi gerekiyor. İnancımız bize bunu emrediyor. Bizim kapitalist sömüreciler gibi duyarsız kalmamız mümkün değildir. Eğer duyarsız kalacak olursak bu bizim eksiğimizi gösterir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi