Engin Ardıç

Engin Ardıç

Vatandaş, Rumca konuş!

Vatandaş, Rumca konuş!

Kötü oynanmış, kötü çekilmiş o dandik televizyon dizilerinin, ihraç edebiliyorsanız tabii, "halkları birbirine tanıtma ve yakınlaşmayı sağlama" gibi bir yararı da var.
Televizyon dizisi, yani kötü sinema, aslında eğitim görevi yapıyor.
Amaç elbette para kazanmak, "Maarif Vekaleti'nden rol çalmak" değil ama, bu arada birşeyler de öğretiyor insanlara...
Örneğin Amerikan dizilerinden, polisin ve hukuk sisteminin oralarda nasıl işlediğini öğreniyorsunuz. (Türkiye'de kaç kişi, Amerikan polisinin "partner" ile, yani "ikili devriye" şeklinde göreve çıktığını bilirdi?)
"Roma" dizisi insanımıza iyi kötü Roma tarihi hakkında, "Tudors" dizisi de İngiltere tarihi hakkında bilgi vermedi mi?
Ya "Muhteşem Yüzyıl"... Gözümüzün içine baka baka basbayağı bir Tudors taklidi olsa bile (Turkish Tudors!), seyircimiz Hürrem'i, şehzade Mustafa'yı, önce Makbul sonra Maktul İbrahim Paşa'yı (Pargalı) öyle tanıdı.
Seyircimizin mektep medrese görmemiş olan geniş kesimi yani...
İtiraf edeyim ki ben de, Romalılar'ın yemek yedikten sonra ellerini kölelerinin saçlarına sildiklerini bilirdim de (havlu niyetine), Romalı soylular sevişirlerken yatağın yanıbaşında duran kölenin onlara yelpaze yaptığını bilmezdim vallahi (o zamanın kliması!), diziden öğrendim.
Dandik Türk dizileri "Arap dünyasını" da kasıp kavurur oldu.
Bize bir sürü yeteneksiz parlak oğlanı ve salak ama güzel kızı "yıldız" diye kabul ettirmelerinin yanısıra, Arap dünyasına da "Müslüman Türk burjuvasının refah düzeyini ve yaşama rahatlığını" mükemmel bir propaganda aracı olarak sattılar!
Türkiye Ortadoğu'ya model olacak deniyordu, işte model.
Şimdi Arap turist koşa koşa geliyor, burada içki de var, domuz eti tehlikesi de yok, tüketim de geniş... Hava da oraya oranla "serin ve leziz" sayılır! Cami de var, saray da var, daha ne?
Bunun gibi, dizilerimiz Yunanistan'ı da etkiledi.
Eskiden sosyalist entellerimiz Türk-Yunan dostluğu özlemini, rakı, cacık, dolma, köfte ve sirtakiye, bir de "Türk oğlanı-Rum kızı aşkına" getirip bağlamışlardı. (Ne hikmetse erkek hep Türk, kadın hep Rum... İlle Türk "üstte" olacak!)
Sonra "Yabancı Damat" dizisi yapıldı da, halkımız bir Türk kızının da bir Yunanlı gence âşık olabileceğini gördü ve kabul etti... Aaa, tuhaf şey, Yunanlı da erkekti, Yunanlı da insandı yahu!
Bu tür diziler Yunanistan'da da çok tutuluyor ve gerçekten iki halkı birbirine yaklaştırıyor. Artık "barbar" olmaktan kurtulduk onların gözünde, biz de onlara "erkeği meyhaneci, karısı orospu" gözüyle bakmıyoruz. Hele şükür!
Dün bir gazetede okudum, "Ezel" dizisi pek beğenilmiş oralarda, yüzlerce kişi harıl harıl Türkçe öğrenmeye koyulmuş. Burada da Rumca öğrenen sayısı epey arttı.
Gönül isterdi ki, Yunanlı dostlarımız bu işe yumurta kapıya gelince, paçaları sıkışınca, ekonomi batınca "belki Türkiye'de iş buluruz" umuduyla değil, kendiliklerinden koşulmuş olsunlar...
İmparatorluğun bütün halklarının birbirlerinin dilini öğrenmeleri, bizi birbirimizden ayırmış emperyalizme atılacak en güzel tokattır.
Türk gençleri! Rumca, Ermenice, Kürtçe öğreniniz! Bizim zamanımızda yasaktı. Öğrenmeye kalksaydık anamızı ağlatırlardı, zaten nereye başvurabilirdik ki?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Engin Ardıç Arşivi