Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Kolay lokma

Kolay lokma

Sen mazine sahip çıkarsan, ben de mazini hatırlatırım. Sen, “Biz 88 yıllık partiyiz, yetişkiniz... Çoluk çocukla uğraşamayız” dersen, ben de 88 yıllık icraatını, biriktirdiklerini ve yetişkin siyasetini hatırlatırım.

Sen, “Biz memleket için çok şey yaptık... Şans tanınsaydı daha da yapacaklarımız vardı” dersen, ben önce yaptıklarınızın küçük bir cüzünü oluşturan Takrir-i Sükûn Kanunu’nu, Varlık Vergisi’ni, İstiklal Mahkemesi uygulamalarını, sonra da “ana, ara, genel ve yerel seçimlerde” halk tarafından tanınan ama “kullanamadığınız” şansları hatırlatırım.

Sen, “Cumhuriyeti biz kurduk, demokrasiyi biz getirdik” dersen, ben de kurduğunuz cumhuriyetin ve getirdiğiniz demokrasinin niteliklerini hatırlatırım.

Sonra da hükmümü yapıştırırım: “CHP demokrasiyi getiren parti değil, bilakis demokrasiyi götüren partidir.”

Çünkü, CHP hüküm icra edinceye kadar, memlekette çok partili sistem vardı, resmi TKP’dan amele cemiyetine, Terakkipever’inden, hiçbir şekilde terakki fikriyatıyla kesişmemişine, her oluşum ve fırka, eşit şartlarda yarış imkanı bulabiliyordu.

CHP geldi, demokrasi gitti.

CHP, 1923’te götürdüğünü, utangaç bir biçimde de olsa, 1945’te yeniden getirdi ama getirdiği sisteme “gizli oy, açık tasnif” rezaletini ekleştirmeyi de ihmal etmedi.

Kemal Bey yakınmış, “Hep eski CHP’den vuruyorlar bizi...”
Hep eski CHP’den vuracaklardır.

Sonra da partisinin “Yurtta sulh, cihanda sulh” şeklinde özetlenebilecek dış politika anlayışını hatırlatmış.

Hatırlatmasına gerek yoktu...

Biliyoruz.

Çünkü CHP’nin bir dış politika anlayışı yoktur.

Bir iç politika anlayışı da yoktur.

Esasında CHP’nin bir “politikası” yoktur.

CHP görünüşte siyasal bir partidir ama politik bir yapı değildir.

Politizedir...

Politize olmuş bürokratların, kendilerini ifade edebildiği yegâne siyaset kanalıdır ve hin-i hacette lazım olur düşüncesiyle ayakta tutulmaktadır.

Çok mu ağır oldu?

Ben de ağır bir durumdayım.

Dün verdiğim kısmi “sağlık raporunu” değiştiriyorum:

Malum, “sağ kol ağrısı” diye özetlediğim ve beni sağlıklı bir şekilde beslenmekten, yazmaktan, okumaktan alıkoyan araz, basit bir doku zedelenmesi değil, ağır bir kas ve sinir sıkışmasıymış.

Filmler çekildi, derinlemesine tetkik yapıldı da, öyle anlaşıldı.

Son durum şudur:

Gövdemi, büyük bir eziyet çekmek pahasına ayakta tutabiliyorum; televizyonda, örneğin, dik bir görüntü verebiliyorum ama sağ kolumu fazla hareket ettiremiyorum. Klavyeye eğilemiyorum, arkaya doğru kaykılmadan araba kullanamıyorum, sağ yanıma yatamıyorum, uzun süre ayakta kalamıyorum.

Bu yazıyı (klavyeye eğilmek zorunda olduğum için) korkunç sırt ağrıları eşliğinde ancak tamamlayabildim.

Bu durumumda gücüm ancak Kemal Bey’e yetiyor.

Ben de “kolay lokmadır” ve “kolay yazı konusudur” diye ona yüklendim.

Bağışlasın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi