Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Tarassut Köpeği işbaşında... Mı acaba?!?

Tarassut Köpeği işbaşında... Mı acaba?!?

Ne diyordu, Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul özkök?.. Geçtiğimiz Cumartesi günkü, “Tarassut Köpeği İşbaşında” başlıklı yazısına; “Kendi payıma bugünden itibaren tam anlamıyla tarassut köpeği oluyorum” diye başlıyor ve devam ediyordu: “Köpekleşmiyorum, sadece “watchdog” oluyorum... Kelimesi kelimesine çevirirseniz, “gözlem köpeği” oluyorum... Bir nevi “tarassut” elemanı. Kim ne yapıyor, kanunu nerede ihlal ediyor?.. Bakacağım ve teşhir edeceğim.”
İtiraf edelim, Ertuğrul özkök; “sigara yasağı”nı ihlâl edenlerle de, “içki özgürlüğü”nü ihlâl edenlerle de, kıyasıya savaşıyor...
Evet, “tarassut köpeği” olmaya karar verdiğinden bu yana, özellikle “içki özgürlüğünü kısıtlayanlar”a bu yaptıklarını burunlarından fitil fitil getiriyor...

VAYYY SEN MİSİN İçKİ VERMEYEN!

Belki görmemiş/duymamış olabilirsiniz... “Tarassut köpeği”miz Ertuğrul, ne yapmış etmiş, sonunda Sultanahmet’teki Golden Horn Oteli’ni kapattırmayı başarmış... çünkü efendim, bu otel, “Dubai Modeli”(!) uyguluyormuş!.. Yani “gavurlara içki veriyor”muş da, “Müslümanlara içki yasağı uyguluyor”muş!..
Vayy, sen misin bunu yapan?!?..
Hürriyet gibi bir gazete, tam 3 gün boyunca bu basit konuya ayırdı “manşet”lerini!..
Tabiî, “bir taşla üç kuş vurmaya” çalıştılar...
Bir; “Dubai Modeli” diyerek, “Türkiye’de de böyle bir uygulama başladığı” imajı verdiler!..
İki; “içki özgürlüğü”nü ihlâl edenlerin başlarına neler gelebileceğini gösterdiler...
üç; işin içine Başbakan’ı da katıp, onun da “içki özgürlüğünü savunduğu” gibi bir izlenim vermeye çalıştılar!..
Başbakan Tayyip Erdoğan; “Gâvura içki veren, Müslüman’a vermeyen” otelin tavrı için, “densizlik” demiş... Hürriyet de bunu “manşet”ten vermiş!..
Evet, burada bir “densizlik” var ama Başbakan, bu sözüyle “otelin ayrımcılık uygulaması”nı değil, “ruhsata aykırı faaliyet”te bulunmasını hedef alıyor...
Ki, Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, aynı densizliğe şu sözleriyle tepki göstermişti!
“Maalesef bazı yeme-içme, konaklama mekanları, Türkiye’nin turizmde önemini kavramamış gözüküyor. Bu bakanlıktan belgeli bir otel değil, belediye ruhsatıyla çalışıyor. İçki ruhsatı olmamasına karşın yabancılara el altından içki veriyor, diğerlerine vermiyor. Yaptığı iş tamamen yasa dışıdır.
Her türlü yaptırımı uygulayacağız.
Turistik yerlerde içki konusuyla ilgili hiçbir tartışma yok. Türkiye’de içki ruhsatı olan her yer içmek isteyene içkiyi rahatlıkla veriyor. Bu konuda siyasi, dini etki yok. Tamamen oradaki işletme, hakkı olmadığı, içki ruhsatı olmadığı halde böyle bir standart uygulamış, kendisine göre ayrımcılık yapmış.
Yaptığını da sanki siyasi bir gerekçe varmış gibi izah etmeye çalışmış. Yaptığının bedelini ödeyecek.”

“BİR KADEH YASAK” MANŞETİ

Evet, olay bu... Adam, “içki ruhsatı olmadığı” halde “içki servisi” yapıyor ve bunda da “kendi kafasına göre” ayrımcılık uyguluyor!..
Aslında var ya;
Golden Horn adlı otelin bu yaptığı, aynı zamanda Hürriyet’in 13 Mayıs tarihli “Bir kadeh artık yasak” şeklindeki manşetini de “yalanlayan” bir uygulama!..
Ne diyordu yasa;
“Yetkili olmadıkları halde, açık olarak içki satışı veya sunumu yapanlar ile satışa sunulan tütün mamulleri, etil alkol, metanol ve alkollü içkileri arz ambalajlarını bozmak veya bunları bölmek suretiyle satanlara bin Yeni Türk Lirası’ndan 10 bin Yeni Türk Lirası’na kadar idari para cezası verilir.”
İşte, Golden Horn, tam da bunu yapıyordu...
Yani, “yasayı ihlâl ediyor”du!.. Evet, “içki ruhsatı yok”tu ama, el altından “içki servisi” yapıyordu!..
“Tarassut köpeği”miz Ertuğrul, öyle sanıyorum ki; o “manşet gafı”nı bu haberle örtbas etmeye ve bir anlamda, “Yaa gördünüz mü?.. Ben haklı çıktım!.. Görüyorsunuz, bazı yerler içki vermiyor” mesajı vermeye çalıştı!..
Ama, mızrak çuvala sığmadı!..
Bırakın adamların içki vermemesini, içki satmaları bile yasak!..
çünkü “Ruhsat”ları yok!..
“Yetki”leri yok!..
Hürriyet, adamların “ruhsatları olmadığı halde” içki satmalarına saldıracak yerde, kalkmış; “gavura verdiler, bize içki vermediler”in derdine düşmüş!..
Her neyse... Sonunda, Golden Horn oteli “ruhsata aykırı faaliyet”ten dolayı 3 gün süreyle kapatıldı da, Hürriyet muradına erdi...

POLONEZKöY’DEKİ OTELLERİ DE GöR!

Yalnız, benim anlayamadığım şu:
Hürriyet gibi “iri” bir gazete, böylesine “küçük” bir olaya; niye 3 gün boyunca “manşet”ini ayırdı?...
Uğraştıkları şeye bak!..
Alt tarafı bir otel!..
“Otel” dedim de aklıma geldi...
“Tarassut köpeği”miz Ertuğrul, meselâ Polonezköy’deki “otel, motel ve pansiyon”ları niye “gözlemez” ve niye onları da “teşhir” etmez acaba?..
Dün, Aykut Işıklar yazdı:
“Hatırlarsınız Uğur Dündar bundan 20 yıl önce sıkı haberci iken İskenderun Soğukoluk fuhuş yuvalarını yerle bir etmişti.
Ama, Polonezköy’e gücü yetmemişti.
çünkü o zamanki patroniçesi Belma Simavi’nin muhteşem bir evi var Polonezköy’de...
Ne yaman çelişkidir ki devletin jandarması, Allah’ın ormanlarında araba içinde sevişen gariban gençleri terörist gibi karakola götürür ama Polonezköy’de resmen kadın pazarlanan, et satılan pansiyonlara kimse dokunamaz.
Ki köyün tam ortasında karakol olmasına rağmen. Hani halk sağlığını korumak devletin görevi idi, bu yüzden fuhuş yasaktı...
Yol kenarında bekleyen kadınları veya telefona servis yapılan kadınları alıyorsun, Polonezköy’deki herhangi bir pansiyona götürüyorsun. İki-üç saat, artık beline kuvvet...
Sonra hesabı ödeyip gidiyorsun.
Onlar da çarşafı tersyüz edip yeni müşteriye odayı hazırlıyorlar.
Hafta arası aileler istenmez.
(...)
Bu pansiyonlarda fuhuş olduğunu bilmeyen yoktur. Ama nedense kimse sesini çıkaramaz. Şayet polis bölgesi olsa belki durum farklı olabilirdi. Ama fazla değişiklik de olmazdı. Polis bölgelerinde de durum farklı mı? Gecekondu semtinde kadın ile erkeği komşuları şikâyet eder, polis evi basar.
Ulus, Etiler’de kadınların çoğunun kocası ve sevgilisi belli bile değildir... Kapıcılar kim daha çok bahşiş bırakırsa, ona birinci enişte muamelesi yapar.
Yıllardır Polonezköy’de kaç Beykoz Kaymakamı’nı gördüm. Belediye Başkanları da her şeyi bilir. Aaa, pek çok ünlü iş adamının da köşkü vardır orada.
Ama köy ile hiç ilgilenmezler... çünkü yol kenarında arabaların üzerine ‘boş oda var’ diye atlayanlardan hoşlanmazlar. Fuhuş bu kadar açıktır anlayacağınız. İşte böyle adı kötüye çıkmış bir köyde bisiklet yarışması garibime gitti.”
Evet, Aykut Işıklar bunları yazdı...
Ne diyordu Ertuğrul özkök;
“Toplumdaki bütün tarassut köpekleri, rezervuar köpeklerinden bile daha gaddar şekilde görevini yapmalı, yapmalıyız. Meclis’te olsun, başka yerde olsun, bu kanunu ihlâl edenleri hepimiz ihbar etmeliyiz.
Medyanın tarassut köpekleri de, ihlalcileri, köşelerinde, sayfalarında, ekranlarında teşhir etmelidir.”
Alın işte, Aykut Işıklar, Polonezköy’de yapılan “fuhuş”u ve Ulus/Etiler’de hüküm süren “çağdaş yaşam biçimi”ni yazmış!..
Evet köşesinde “teşhir” etmiş!..
Şimdi “Tarassut Köpeği” Ertuğrul özkök’e sormak gerekmez mi;
Sultanahmet’teki “yerliye içki servisi yapılmayan” oteli görüyorsun da, Polonezköy’de “kadın servisi yapılan” otelleri/motelleri niye görmüyorsun?..
“Dubai modeli”(!)ni biliyorsun da, “Nataşa modeli”ni yazmaya niye elin varmıyor?..
İşine mi gelmiyor?.
Yoksa, Engin Ardıç’ın yazdığı gibi; bu kavga “çıkar kavgası” mıdır, “ayrıcalık kavgası” mıdır, “sınıf ve zümre kavgası” mıdır?..
Yani, laiklik-maiklik “işin kılıfı” mıdır?..
Ha, ne dersin Ertuğrul?..
--------------
Ayağının tozuyla... Giderayak!
Dünkü yazımda, “durmuş saat”in bile, “günde iki defa doğruyu gösterdiğini” yazmış ve İnönü üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’nun; “rektörlerin seçimle değil, atamayla gelmeleri gerektiği” şeklindeki sözlerinin de; “giderayak” söylenmiş “doğru” sözler olduğunu ifade etmiştim...
Rektör Hilmioğlu, “durmuş saat” benzetmesine fena halde bozulmuş... Hem “telefon”la aramış, hem de “mail” göndermiş ve demiş ki;
“Rektörlerin atamayla gelmesine ilişkin görüşüm, giderayak dile getirilmiş bir görüş değildir... Rektörlük devir-tesliminin yapıldığı 7 Ağustos 2000 tarihinde de aynı görüşümü dile getirmiştim!”
Sayın Hilmioğlu, doğru söylüyor!..
Gerçekten de; göreve başlarken, yani “ayağının tozuyla” dile getirmiş o görüşünü!..
Bir de görevi bırakırken; yani “giderayak!”
Hele söyleyin; tam da “durmuş saat” örneğine uygun bir tavır değil mi?.. Evet; “iki defa doğru”yu göstermiş Rektör Bey!..
Bir “ayağının tozuyla”, bir de “giderayak!”


Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi