İbrahim Karagül

İbrahim Karagül

Kepazelik örneği rapor: İsrail'i defterden sildik!

Kepazelik örneği rapor: İsrail'i defterden sildik!

Türkiye İsrail ile ilişkilerini kopardı. Bu cümle, Mavi Marmara saldırısı, Birleşmiş Milletler'in raporu, Gazze'ye yönelik saldırı, koltuk krizi, İsrail'in özür dilememesi, tazminat ödemesi gibi, her biri derin krizler olan gelişmelerin ötesinde bir gerçekliğe işaret ediyor. Bütün bunlar olmasaydı bile, ilişkiler eski seyrindeki, özellikle de 28 Şubat dönemindeki gibi asla olmayacaktı.

O derin, gizemli istihbarat ortaklıkları ve operasyonları, Ortadoğu'nu İsrail'in önceliklerine göre şekillendirmede Türkiye'nin üslendiği rol, İsrail'e yönelik taarruzlara Ankara'nın göğsünü siper etmesi, milyar dolarlık askeri ihaleler, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden bile gizli tutulan ama '28 Şubat'çıların bütün ayrıntılarıyla bildiği gizli anlaşmalar dönemi çoktan kapanmıştı çünkü.

İki ülkenin, birbirine, bölgeye ve dünyaya bakışı, eskisi gibi benzeşmiyor, çıkarları örtüşmüyor, hedefleri uyuşmuyordu çünkü. Yukarıdaki gelişmeler, her biri iki ülke ilişkilerini derinden sarsacak büyüklükteki krizler, iki ülkenin stratejik hedeflerindeki ayrışmanın hatta içten içe çatışmanın patlama noktalarıydı sadece.

İskenderun'da deniz üssünün şüpheli biçimde saldırıya uğradığı gece, Gazze'ye yönelik insanlık dışı ambargoya dikkat çekmek için Akdeniz'e ulaşan bir sivil gemi, içindeki siviller, "uluslararası sularda", İsrail'in hiçbir şekilde egemenlik alanı olmayan bölgede saldırıya uğradı. Bu ülkeye dokuz şehid geldi. Türkiye-İsrail'i ilk tanıyan Müslüman ülkelerdendi. Ve o tarihten bu yana ilk kez böyle bir saldırı gerçekleşti. Araya "kan" girdi. Bu ülkenin vatandaşları İsrail tarafından ilk kez bu şekilde öldürüldü.

Bir devlet, kendi insanlarını korumayacaksa saygıya layık değildir. Kaçırılan bir İsrail askeri için savaş çıkıyorsa, şehid edilen dokuz Türkiye vatandaşının haklarını, onurunu korumak bu ülkenin namus borcudur. Bir zamanlar bazılarımızın tekmil verdiği o ülke, her zaman olduğu gibi, onursuzca, yılışıkça, karaktersizce tavır gösterileceğini, bu ülkenin bir şekilde susturulacağını, insanlarının hassasiyetlerinin üstesinden gelineceğini düşündü. Onlar hep öldürürdü, bizler, bu bölgenin insanları hep alttan alır, yalvarır, kendi insanlarımızın kanının hesabını sormazdık.

Bu alışkanlık, gelenek, kişiliksizlik artık bozuldu. O devir artık geride kaldı. Yeni Türkiye'nin bu halini kavrayamayanlar, "Eyvah İsrail'i kızdırdık, ABD'yi kızdırdık, mahvolacağız" korkularını pazarlamaya devam ediyor. Etsinler, kendi korkuları içinde yuvarlanıp gitsinler. Ama bu korku pazarlama işi artık tutmuyor, Türkiye sokaklarında yankı bulmuyor.

BM Raporu'ndan kimsenin bir beklentisi yoktu aslında. BM'nin bundan önceki bütün raporları ABD-İsrail çıkarlarıyla örtüşür biçimdeydi çünkü. Çok ülkenin, insanın, halkın canını yaktılar. İlk kez bize dokunduğu için ateş püskürüyoruz. Oysa BM, aynı ülkelerin uluslararası çıkarlarına hizmet eden bir ulus üstü kurumdur. İnsanlığın en üst kurumu, birkaç ülkenin çıkarlarına hapsedilmiştir ve dünyanın ezici çoğunluğu nazarında hiçbir saygınlığı yoktur.

Rapordaki ayrıntılara bakın: Gemidekiler aşırı ve organize tepki verdikleri için İsrail askeri silah kullanma zorunda kalmış! İsrail'in özür dilemesine gerek yokmuş. Gazze ablukası meşru imiş. İHH'nın karmaşık ilişkileri varmış! İsrail/ABD/Fransa ve Alman istihbaratlarının, İHH'yı terör örgütü listesine alma çabalarına zemin teşkil edecek cümlelere yer verilmiş.

Cinayeti, katliamı meşrulaştıran bir rapor bu. Farklı beklentimiz yoktu ama bu kadar kepazelik beklemiyorduk. İsrail'in erteleme taleplerinin Türkiye'nin tepkisini yumuşatmak için elverişli zamanı kollama amaçlı olduğu da ortaya çıktı. BM, uluslararası sularda, sivillerin can emniyetine çok büyük darbe indirdi. Bu çok acı sonuçlar doğuracak.

Peki Türkiye'nin tavrı çok mu sert? Kesinlikle hayır! Bazıları, güçlerin içerideki uzantıları rolünü hâlâ oynamaya, panik havası estirmeye çalışsa da, bu ülkenin böyle onurlu duruşa hep ihtiyacı vardı. Korku ne peki? İsrail Türkiye'ye mi saldıracak, ABD Türkiye'yi mi vuracak? Geçin bunları. Türkiye'ye karşı kullandıkları en etkili koz terördür. Bunu da zaten kullanıyorlar. Hem de yıllardır.

Bir ülke dik duruşuyla ömrünü uzatır. Yalvararak, el uzatarak ömür uzamaz. Öyle olsaydı, ABD'ye yalakalıkla on yıllarca ülkelerini yöneten liderler bir bir devriliyor olmazdı.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun açıkladığı beş maddenin devrim niteliğinde sonuçları olacaktır. İsrail şimdi umursamaz görünse de, sonuçlarını uzun vadede göreceğiz bu maddelerin. .

1. Türk İsrail diplomatik ilişkileri ikinci kâtip düzeyine indirilecektir. Başta büyükelçi olmak üzere Çarşamba günü ülkelerine geri döneceklerdir. (Yani, gönderilecektir. Bir sonraki adım, tamamen kesmektir.)

2. Türkiye ile İsrail arasında askeri anlaşmaların tümü askıya alınmıştır. (Bir sonraki adım iptaldir ve bu aslında hemen olmalıdır.)

3. Doğu Akdeniz'de en uzun kıyısı bulunana devlet olarak Türkiye Doğu Akdeniz'de seyrüsefer serbestisi için gerekli gördüğü her türlü önlemi alacaktır. (İsrail, Rum Yönetimi, Yunanistan, Almanya ve Fransa aynı bölgede enerji anlaşmaları, aramaları yapıyor. Çok yakında, bölgede tansiyon yükselecektir. Türkiye, Doğu Akdeniz gibi dünyanın en stratejik noktalarından birini İsrail'in nüfuz alanı olmasına asla izin veremez, vermemeli.)

4. Türkiye İsrail'in Gazze'ye uyguladığı ambargoyu tanımamaktadır.

5. İsrail saldırısının Türk ve yabancı tüm mağdurlarının mahkemelerdeki hak arama girişimlerine tarafımızdan gereken her türlü destek verilecektir.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün dediği gibi; bu rapor bizim için yok hükmündedir. Yani tanımıyoruz. Raporu boşverin, Türkiye'nin açıkladığı kararlar sarsıcı olacaktır.

Onlar seçilmiş, dokunulmaz olmadıklarını öğreninceye kadar bu duruş devam edecektir. Olağandışı bir gelişme olmazsa, geri dönüş kesinlikle olmayacaktır! Artık Türkiye ve İsrail iki ayrı cephedir!


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Diyalog Gazetecilik San. ve Tic. Ltd. Şti.'ne aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan köşe yazısı/habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Karagül Arşivi