Feyzullah Birışık

Feyzullah Birışık

Farz et ki Defnoluyorsun!

Farz et ki Defnoluyorsun!

Not: Bu yazımızın fayda vermesi için daha önce yazdığım ilk iki yazıyı okumanızı tavsiye ederim…
Düşün ki, cenaze namazın kılınmış, helallikler dilenmiş ve veda vakti gelmiş… Senin yer üstündeki misafirliğinin bitmesine sayılı dakikalar kalmışken adına eşilen çukurun, tüm karanlığı, nemi ve böcekleriyle sana ev sahipliği yapmak için sabırsızlanmakta…
Kiracısının karnesindeki başarısına göre hizmet eden o çukur, muhatabının ne kefeninin kalitesine, ne cenazesinin kalabalığına ne de öldüğü günün mübarek gün ya da aylara denk gelmesine bakar… Karnen iyi ise çok güzel ağırlanırsın…
Dersine çalışmadan sorgu odasına giren bir ölü zindan hayatı yaşar o çukurda… Diriler için ölü olan o çukur ölülerin dilinden çok iyi anlar. Adeta onlarla konuşur…
Toprakla cenaze arabası arasında müthiş bir diyalog vardır. Yatalak bir hastaya bakar gibi her gün toprağa ölü insan servisi yapar durur… Toprağın açlık kokusunu alan cenaze arabası yeni bir servis yapmak için kontağını çalıştırır… Bu kez serviste sen varsın…
Ne zaman cenaze arabasına bindirilmiş bir ölü görsem, aklıma elinden sınav kâğıdı alınmış bir öğrenci gelir. İmtihan devam ederken o kişi o dakikaya kadar ne çözdüyse onun karşılığını alır. Arkadaşları harıl harıl soru çözüp puanlarını artırırken sınav salonundan çıkarılan öğrenci ‘keşke daha çok soru çözseydim’diye hayıflanır…
Yine ne zaman cenaze arabasına bindirilmiş bir ölü görsem ruhumun hala bedenimde kalmasına izin veren Allah’a hamd ederim. çünkü hala sevap kazanma imkânım, günahlarımdan dolayı Allah’tan özür dileme fırsatım, haklarına girdiğim insanlardan helallik dileme imkânım mevcut.
Vallahi şu an birçok ölülerden avantajlıyız. Hayati önem taşıyan bir fırsat verilmiş şu an… çok ama çok iyi değerlendirmeliyiz…
Kaldığımız yerden devam edelim biz;
Dua ve gözyaşlarıyla ölüler kentine getirilmiş cenaze arabandan bir daha binmemek üzere indiriliyorsun... Karnen iyi ise o kalabalık düğününü kutlamak için toplanmış gibi olur. Aksi halde tam bir cenaze töreni!
Tabutun çukurunun hemen yanına konur. Saatlerdir daracık havasız bir yerdeydin. Birazdan tabutunun kapağı açılacak ve imtihan sahnesinden ayrılmana ramak kalacak…
ölümünle son kez toplanan kalabalığa nasihat edilir… Allah’ın istediği bir akide o an birçoğuna konuk olur. Ama doğrusu pek de iyi ağırlanmaz… Ortamın etkisiyle verilen kararlar maalesef kalıcı olmaz ve hayata kaldıkları yerden devam ederler…
17 Ağustos depreminde cami avluları dolup taşmış… Her fay sallantıları insanları camiye davet etmiş ve davete icabet eden edene… Bugün deprem Müslümanları neredeler? Aynı kalabalık neden gözükmüyor?
Senin ölümün bazılarına 7,4 lük bir sarsıntı yaptırabilir. Ama seni temin ederim depreme dayanıklı bir inat gibi fazla etkilenmezler…
ölüm güzel bir nasihat oysaki… Unutkan olan insan unutuyor maalesef…
Cansız bedenin tanıdık ellerle tabuttan çıkarılır ve daha önceden hazırlanmış yatağına konur… Doğumhaneden alınan bir bebeğin anne kucağına konmasına nekadar da benziyor… O yuvan anne kucağımı yoksa işkence salonumu olacağını biz bilemeyiz. Ama şunu çok iyi biliyorum ki karnendeki notlara göre bir muameleye tabi tutulacaksın…
Yeni odan daracıktır…
Ne döşeğin var ne de yorganın…
Sana ait hiçbir şey yok yanında…
Hepsi iki metre yukarda kaldı…
Badanasız bir oda ve yatağı da yastığı da topraktan…
Bu satırları okurken sana ait odanla sana özel kazılacak çukurunu gözler önüne getir… Aynı sıcaklığı ve dekorasyonu orada da görebilme fırsatı verilmiş… İyi düşün! İnce hesaplar yap! Vallahi orada daha çok vakit geçirecek ve salih amellerin dışında ne annen ve baban seni ziyaret eder ne de sevdiklerin…
Kaldığımız yerden yine devam edelim;
Cansız bedenin ilk kez toprakla tanışıyor… Yanlamasına konan tahtalar dünyayla bağlantını keser… Ve toprağa ekilen bir tohum gibi ekilmişsindir artık… Yer altı dünyasının nüfusu bir artarken yerüstü sakinleri bir neferini kaybetmiştir artık…
Tüm yakınların alelacele kabristanı terk ederler… Kendi elleriyle seni toprağa emanet etmişlerdir… Ve sen sevdiklerin tarafından terk edilmiş, oranın en taze ölüsü olarak yalnız kalmışsındır artık…
Nemli toprağının başında ben varım ve bir müddet daha kalmaya niyetliyim. Sağ elimle toprağını avuçlayıp sessizce düşünüyorum;
Bugün yer altındakilerin nüfusu yerüstündekilerden kat kat fazla… Yeraltında tek bir çıt yok… Yerüstü canlıları kavga ve savaş halinde… Yeryüzünü fesada uğratan da uğratmayan da ikinci âleme konuk oluyor… Yeryüzünü kana bulayan nice insan toprak altında kurtçuklar sofrasında kıllarını bile kımıldatamadan etlerini yediriyorlar… Ve onlardan da bir çıt yok…
Giden geri gelmiyor… Yer altı komşuları da sessiz… Haber alınamıyor… İlginçtir ki ciddi manada merak ta etmiyoruz… ‘Başımıza gelirse görürüz’ demek çok ukalaca değil mi? Yer altındaki sessizlik basite indirgenmemeli… Yeraltında olup bitenleri işitemememiz oradaki hayatın sakin geçtiğini zannettirmesin bize!
Alttaki haberler mezar taşına yansımıyor! Mezar taşındaki haberlere güvenmiyorum! Bir ölünün sözcüsü olamaz mezar taşları! Taştaki yazılar ölümü hatırlatmıyor. Mermerden yapılan mezarlar ölüyle birlikte kabir korkumu da gömmüş… Mezarlar artık ölümü hatırlatmıyor…
Şehir mezarları mermerciler sitesine dönüşmüş adeta… Her kaliteden mermerler mevcut. Evinizin bir köşesini mermerden yaptırmak isterseniz eğer, mermercilerin katalogu olan herhangi bir kabristana gidip model beğenebilirsiniz!
Adam gibi tefekkür edecek mezarlıklar arıyorum! Kıskanıyorum sahabelerin kabir tefekkürlerini… Şartları zorluyorum ama ne gözyaşlarım yuvasını terk ediyor ne de günahlarıma pişmanlık duyuracak bir ürperti hissediyorum…
Köyüm çok uzakta… Köyümdeki mezarlık ölümü ensemde hissetmeme yetiyor… Şehirlerdeki ölüler benden Fatiha talep ederken köyümdeki ölüler benim vicdanıma bırakmış… Fatiha’yla sınırlandırmıyorlar… Peygamberimiz ne okuduysa onu oku diyorlar…
Ne şehirli ölülerde ses var ne de köylü ölülerde… Kimsenin ağzını bıçak açmıyor…
Biz en iyisi yeraltında neler olup bittiğini yerin altını da üstünü de en iyi bilen Allah ve resulüne soralım… Ben şahsen çok merak ediyorum… çünkü beni de alt kata alacaklar… Bu beni birinci dereceden ilgilendiriyor…
- Orada neler yapıyorlar?
- Onlara nasıl yardımcı olabilirim?
- Tanımadıklarıma nasıl bir faydam dokunabilir?
- Onların neye ihtiyaçları var?
- Beni görüp işitirler mi?
- Ne yerler ne içerler?
- Yalnızlar mı?
- Neden sessizler?
Bunları merak etmeyen bir insan ya cennetle müjdelenmiş! Ya da dünyanın renkli yüzü gözlerini kör etmiş… Kabri hafife alan bir insan ahiretini de hafife almış olmalı…
Ve güneş de tıpkı senin gibi o güne veda eder… Hava kızıllaşır ve senin odandan kulağıma sesler gelir…
Sorguya alınmışsındır…



3.Dizinin sonu.
Diğer Cuma günü ‘Kabirde sorulan sorular ve bu sorulara hazırlık’ başlıklı yazı dizisiyle sizlerin karşınıza çıkmam duasıyla Allah’a emanet olun…


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Feyzullah Birışık Arşivi