Aziz Üstel

Aziz Üstel

Vatandaş 250 yıl yaşamak ister misin?

Vatandaş 250 yıl yaşamak ister misin?

Bırakalım siyaseti kazanında; fokur fokur kaynamayı sürdürsün. Biz yaşama bir göz atalım birlikte. Mühendislik dalında bu yıl TÜBİTAK Özel Ödülünü alan Prof. Dr. Fuat Akyıldız, insan vücuduna yerleştirilecek yapay nano hücrelerle, hastalıkların daha oluşmadan teşhisine olanak sağlayacak bir tasarı üzerinde çalışıyormuş. Akyıldız çok iddialı; tam otuz yıl sürecek bu çalışma sonucu insanoğlunun ömrünü 250 yıla çıkarmayı hedefliyor. Efendim Akyıldız’a göre, bu nano hücreler vücuda enjekte edilecek, akyuvar ve alyuvar gibi yeni kan hücresi olarak vücutta milyarlarca yeni hücre oluşacak. Bu, insan saç telinden daha ince nano hücreler herhangi bir tümörde, hastalıkta, virüslerde eyleme geçecek. Çalışmalarsa 25-30 yıl sürebilecekmiş çünkü daha yolun başındalarmış. Fuat Hoca bu işi başarırsa yaş kavramı nasıl da değişir bir anda, düşünsenize:

- Yahu duydun mu Ahmet ölmüş!

- Kaç yaşındaydı?

- Valla 180 galiba...

- Vah vah! Çok da gençmiş yahu...

Bayramdan kalanlar

Bayramlarda değişmeyen alışkanlıklar hatta adetler var. Samsun’dan Hayri Sander, bunlardan bir ikisini göndermiş; üç beş tanesini de sağda solda okudum:

Efendim, bu bayramda da “Hey gidi eski bayramlar” muhabbeti hiç bitmedi. Ta Direklerarasına bile uzananlar var. Artık hayatta olup da Direklerarasında bayram geçirmiş bir tek Allah’ın kulu yoktur ama biz gene de, anneannemizden, dedemizden duyduklarımızı yineleyip, bilmediğimiz, tanımadığımız bir geçmişin özlemini çekiyoruz. Sonra içimizde en Avrupalı ya da eski deyimiyle alafranga geçinen bile, el öpme-mendil-para üçgeninin dışına çıkamıyor. Büyükler geçmişi hatırlarken çocuklar, belki de ilk kez bez mendil diye bir şeyle tanışıyor kağıt mendilin yerine. Derken efendim, ailenin yaşlılarını ziyaret ederiz. “İyi misiniz? Havalar nasıl? İyiyiz çok şükür...” gibisinden konuşmalara bol bol dökülen kolonyalar eşlik eder. Ve tabi “Aman İstanbul’da kalmakla ne iyi ettik. Boşaldı koca şehir” muhabbeti, tatile gidemeyenlerin avuntusudur aslında. Eskiden, yani Direklerarasında örneğin, olmayan bir şey de ziyaret yerine SMS ya da telefonla bayram kutlamak. Hele de SMS’ler. Tamirciden, dişçiden, size bir şeyler satmak isteyen kim varsa onlardan bayram tebrikleri yağar. Ve tabi yeni bayramların vazgeçilmezi AVM’ler. Eskiden bayramlık giysiler almak için, gün boyunca dükkan dükkan dolaşılırdı. Şimdi gir bir AVM’ye; yarım saatte her şeyi al, çık.

Herneyse efendim, Allah eksikliğinizi hissetirmesin; daha nice bayramlara..



En keyifli sayfa

Bakıyorum başımı çevirip solumda Yağmur Atsız Beyefendi. Hemen okuyorum büyük bir iştahla yazdıklarını. Ve çoğu kez de bir şeyler öğreniyorum ondan. Sonra alt kata bakıyorum. Oh-oh. Sevgili Zuhal Olcay, kucağında beyaz kedisiyle, yanında Ömür Gedik, o da bir kedi bulmuş, Zuhal’in hemen üstünde Tan Sağtürk köpeğiyle. Sokaklarda yaşam savaşı veren engelli hayvanları bağırlarına basmışlar. Size nacizane önerim, önce dördüncü sayfaya gelin, şöyle bir içiniz açılsın sonra siyasetin derin dehlizlerine dalarsınız, sevgili Ahmet’ten (Kekeç) başlayarak. Sonra “Kanarya seven” Ergun’a uğrarsınız, Fehmi Bey, İbrahim, Selahattin Bey derken yazmışsa Mustafa diye devam eder gidersiniz... Haber her gazetede var. Ama yorum... STAR’da okunur arkadaş.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Aziz Üstel Arşivi