M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Müslüman Uyan Uyan Uyan

Müslüman Uyan Uyan Uyan

Müslümanlar imanlarını canlarından daha kıymetli bilmezlerse, Can imanlı giderse kurtuluş ve ebedî saadet olur ama iman giderse canın da kıymeti kalmaz, ebedî felaket ve zarar olur demezlerse,

İmanlarını korumak için her gayreti göstermez, her fedakarlığı yapmazlarsa,

İmandan sonra İslam'ın ikinci şartı olan beş vakit namazı koruyup dosdoğru kılmazlarsa,

Namazdan sonra en temel ibadet olan zekâtı Kur'an'a, Sünnete, Şeriata uygun şekilde vermez ve sarf etmezlerse,

Allah ile olan işlerde ihlaslı olmazlarsa, nifak ve riyaya düşerlerse,

Ebedî kalacakları âhirete yönelik olmazlarsa,

Hayatlarını Kur'an'a, Sünnete, Şeriata, fıkha uygun bir şekilde yaşamazlarsa,

Kur'an ve Peygamber ahlakına uymazlarsa,

Allah'ın yapın dediklerini yapmaz, yapmayın dediklerini yaparlarsa,

Başlarına bir İmam-ı Kebir, bir Emirülmü'minîn seçip ona biat ve itaat etmezlerse,

Ezan okununca hür ve mukim erkekler farz namazları cemaatle kılmazlarsa,

Ümmet şuuruna ve birliğine sahip olmazlar; hizip, fırka, cemaat asabiyeti bataklıklarına saplanırlarsa,

Parayı, zenginliği, lüks meskenleri, lüks binitleri, lüks ve israflı bir hayatı Allah'tan ve Resulü yolunda yapılan cihattan daha fazla severlerse,

Doğudaki bir Müslümanın ayağına diken batınca Batıdaki Müslüman onun acısını yüreğinde hissetmezse,

Allah'a, Resulüne ve Müslüman emir sahiplerine itaat etmezlerse,

Komşusu aç iken kendisi tok olarak sabahlarsa,

Emr-i mâruf ve nehy-i münker yapmazlarsa,

Cahiller ve fasıklar Kur'an'ı kendi re'y ve hevaları ile yorumlarsa,

Resulallah Efendimizin (Salat ve selam olsun ona) Sünnetini ve hadîslerini hafife alırlar veya büsbütün terk ederlerse,

Kafirleri taklid eder, onlara benzer, onlar sıçan deliğine girse, taklitçi Müslümanlar da girerse...

Yukarıda sayılan kötülükler yapılırsa bilin, âgâh olun ki:

Nimetler zâil olur,

Emanetler elinizden alınır,

Zillete duçar olursunuz,

Esir ve zebun olursunuz,

Büyük şehir elinizden gider,

Küffar size galebe çalar,

Büyük mâbette ezan okunmaz, namaz kılınmaz...

Ey Müslümanlar!

İmtihan olunuyorsunuz.

Nimetlerin kıymetini bilmiyorsunuz.

Elde hürriyet, fırsat, imkan, para varken din, iman, Kur'an, Sünnet, Şeriat için dosdoğru ve hakkıyla çalışmıyorsunuz.

Sabah namazlarında camilere gidip cemaatle namaz kılmıyorsunuz.

Lüks otomobillerinizle keyif sürüyorsunuz ama o nimetlerin şükrünü, onlarla Allah'a ibadet etmeye giderek eda etmiyorsunuz.

Bol gelirler, zenginlikler, süslü ve lüks meskenler, lüks yazlıklar, lüks dabbeler, lüks sofralar, lüks giysiler nice Müslümanı dünya sarhoşu etmiştir.

Ayık olanlar sarhoşları ayıltmaya çalışmıyor.

Dünya sarhoşları "Durumumuz çok iyidir, istikbalimiz parlaktır, gelecek toz pembedir, hep iyiye gidiyoruz" diyor.

Gaflet gaflet gaflet!..

Uyku uyku uyku...

Şeriat elden gitmiş, din ve iman tehlikede, biz oh kekâh keyfimize bakıyoruz.

Günah, isyan, tuğyan, fısk ve fücur ayyuka çıkmış, aldırdığımız yok.

Dini bozma, yeni bir İslam türetme sapıklıkları almış yürümüş, bize ne...

Bu uyku, bu rüyalar bir gün bitecek, ölüm gelip çatınca herkes uyanacak.

Lakin o zaman iş geçmiş olacak.

Müslüman!

Uyan uyan uyan...

*(İkinci yazı)
Kısa Zamanda Ünlü Olmak İçin

Kısa zamanda meşhur olmak isteyenlerin yaptıkları:

* Dinî bir konuda saçma sapan, delice bir iddiada bulunur, mesela "1400 senedir Müslümanlar yanıltıldı, aldatıldı, İslam'da Teravih (=Ramazan'da kılınan gece) namazı diye bir namaz yoktur, Peygamber bunu yasaklamıştır" diye bir hezeyan savurur. Selanik medyası bu haberin üzerine mal bulmuş magribî gibi atlar ve bizim naylon müctehid bir günde meşhur olur.

* Yahut mübarek Ramazan günü bir iki şişe berbat şarap alırlar, bir ayyaşın kabrine giderler. Peylenmiş fotoğrafçılar hazır beklemektedir. Yalancıktan ağlayarak şarap şişelerini açarlar ve "Ey yoldaş, mezarından kalk da memlekete ne hale geldi bak" diyerek şarapları kabrin üzerindeki küçük oluklara dökerler. Flaşlar patlar, bir gün sonra Selanik gazeteleri ve tv'leri haberi verir. Bir yığın alkış, bir sürü tepki ve lanet. Gelsin şöhret-i kâzibeler.

* On dokuz yaşındaki bir genç kız kısacık daracık küçücük şortu ile otobüse biner, bir yığın provokasyon yapar ve sonra kendini mağdur gösterir. Neymiş gericiler bu kıyafeti protesto etmiş, çıplaklık ve seksîlik hürriyetini engellemiş. Yalandır ama senaryo Selanik medyasının yaygaraları sayesinde tutar ve bizim kısa şortlu çok terbiyeli ve iffetli kızımız bir anda hem ünlü olur, hem münlü olur. Ünlüyü anladık da münlü ne demektir? Ne siz sorun, ne ben söyleyeyim.

* Adam profesördür. İlim, irfan, araştırma, ciddî kitap konusunda ortaya fazla bir şey koyamamıştır. Yeterli üne sahip değildir. Nihayet canına tak eder ve bir gün "Ey Müslüman ahali! İslam'da kader yoktur, şefaat yoktur, Buharî'de mevzu hadîs vardır. Sizin inandığınız ilmihal İslam'ı hurafedir. Ben size Kur'an İslam'ını anlatıyorum. Benim peşime düşünüz" diye öyle bir haykırır ki, yer yerinden oynar, Bütün Selanik medyası adamı alkışlar, saçmalıklarına büyük yer verir. Otuz yılda ilim yoluyla elde edemediği şöhrete birkaç gün içinde sahip olur.

Böyle adamların bir kısmı sadece şöhret-i kâzibe elde etmekle kalmaz aynı zamanda para ve imkana da kavuşur.

Meşhur olmanın, dikkatlerini üzerine çekmenin çeşitli yolları vardır. Bunlardan biri de Zemzem Kuyusuna işemektir.

"Bevval-i çeh-i Zemzem'i lânetle anar halk,

Sen kendini Kâbe gibi hürmetle benâm et."

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi