Hayrettin Karaman

Hayrettin Karaman

İslam ötekini öldürmez

İslam ötekini öldürmez

Laiklik konusunda yazmak için biraz daha bekleyeceğim. Şimdi bir okuyucunun mektubu ile ilgileneceğim.

H. S. Toprak diyor ki:

"İslam öldürmez, diriltir" baslıklı yazınızla alakalı bir sorum olacaktı. Yazıda: "Müslümanlar güçlenince Ehl-i kitab'a ya İslâm, ya cizye; yarımada müşriklerine ise "ya İslâm, ya bölgeyi terk veya ölüm" teklifi gelmiştir. "Savaş ve barışın güç, fayda ve meşru amaç esaslarına göre yürütülmesi, bu konuda Ehl-i kitap ve müşrik farkının gözetilmemesi" hükmünün uygulamasına ilk halifeler döneminde de devam edilmiştir." deniliyor.


Biz "İslam, cizye veya savaş" teklifini bir savaş sebebi olarak değil, tam tersi bir savaş şartları oluşması durumunda savaşa başlamadan önce son bir çıkış arayışı olarak değerlendiriyoruz. Yazınızda sanki Müslümanların güçlü olması durumunda bu teklif doğrudan gündeme gelir şeklinde anlaşılıyor. Bunu biraz daha açıklar mısınız? "Zamanı gelince Müslümanlar savaş açıp bu şartları size dayatacaklar" diyerek Batılılara korku pompalayan odaklar var. Bu konuda düşüncelerinizi lutfeder misiniz?"

O yazıda bu sorunun cevabı var; arada kaldığı için fazla dikkat çekmemiş olabilir. Şöyle demiştik:

"Bu anlayışa karşı Ebû Bekir İbn el-Arabî'nin (II, 875 vd.) ve Cessâs'ın (III, 68) dile getirdikleri ikinci görüş şöyledir: Nerede bulunurlarsa öldürülecek olan müşrikler Arabistan kıtasında o zaman yaşayan ve müslümanların kökünü kazımaya azmetmiş bulunan müşriklerdir. Âyetlerin devamlı olan hükümlerinin bunlarla alâkası yoktur. Savaş ve barış müslümanların güçlerine, menfaatlerine ve dînin amaçlarına bağlıdır; buna göre savaşmak, teklif ederek veya karşı tarafın teklifini kabûl ederek barış yapmak, barış karşılığında bir şey almak veya vermek câizdir. Âyetler birbirini neshetmemiş, duruma göre nasıl hareket edileceğini göstermiştir.

"(Bu) İkinci anlayışın doğru olduğu, Hz. Peygamber'den (s.a.v.) beri örnek devirlerde görülen uygulama ile ortaya çıkmıştır; çünkü hiçbir devirde savaş, müslüman olmayanları zorla İslâm'a sokmak veya öldürmek için yapılmamıştır.(Tenkitsiz olarak rivayet edilen bazı olaylar ya çizgiden çıkanlara aittir veya aslı yoktur.) İslâm'ın savaştan amacının ne olduğu, meâli yukarıda verilmiş olan âyetle (Enfal:8/61) açıklanmış olmaktadır: Zulmü ve saldırı ihtimâlini ortadan kaldırmak, meşrû savunmada bulunmak. Bu zarûretler yüzünden başvurulan savaş, karşı tarafın zulümden ve saldırıdan vazgeçerek barışa yönelmesi ile gereksiz hale geleceği için buna müspet cevap verilmesi, barışmak isteyenle barışılması emredilmiştir."

Bu ifadelerden çıkan sonuç apaçıktır: Müslümanlar güçlendikleri zaman başka dinden olanları ortadan kaldırmak veya bağımsızlıklarına son vererek kendilerine tabi kılmak için savaş açmazlar. Savaşın vicdani, hukuki, ahlaki sebepleri oluşunca savaşırlar. Bugün Nato -sözde olsa bile- üyelerine bir dış tecavüz vaki olduğunda derhal savaş durumu alıyor ve tecavüzcüyü yola getirinceye kadar onunla savaşıyor. İslam toplumu ise Müslüman veya üye olup olmadığına bakmaksızın -imkanı ve gücü varsa- mazlum ve mağdurun yanında yer alıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hayrettin Karaman Arşivi