Abdurrahim Karakoç

Abdurrahim Karakoç

Demokrasi dedikleri yalancı dolması

Demokrasi dedikleri yalancı dolması

Çok tartışıldı çook!
Demokrasi ile İslam’ın bir arada olamayacağı soruldu.
Evet, bu iki beynelmilel görüş asla beraber yürümediler...
Bundan sonra da yürüyeceklerine inanmam ben...
Demokrasi öyle bir dolma ki, tarifesi de yalanla iç içe.
Ve sonra, bu dolmanın laiklik reçetesi ile de yakından öte, uzaktan bile akrabalığı yoktur...
Benim ülkemde ne kadar üçkâğıtçı, altı kâğıtçı, dokuz kâğıtçı varsa hepsi demokrasi adına yalancı şahitlik yaptılar...
İnandırdılar korkanları...
Tıpkı “ikna odaları” gibi, özel imalat geliştirdiler...
Hele bir de: “Atatürk en büyük demokrattı” demeleri yok mu, adamı enayi yerine koymaktır...
Mustafa Kemal Paşa hiçbir yerde, hiçbir zaman, “Ben demokratım, siz de demokrat olunuz” dememiştir...
Peki nedir bu “Atamızdan bize miras kalan demokrasi” yalanı...
Ölmüş bir insanı ille de demokrat göstermenin kime ne yararı var?
Mustafa Kemal Paşa tarif edilen demokrasi ile fiilen yakınlık kurmamıştır...
Eğer söyledikleri gibi olsaydı “Atatürk’ü Koruma Kanunu” çıkmazdı...
Kimden koruyacaksınız?
Ve ölmüş insanı dirilerden koruma saçmalığı irtikab edilmezdi...
Sevip sevmeme konusu isteğe bağlı değil mi?
Yani cebren sevdirme muamelesi hangi demokrasilerde vardır?
Atatürk, Cumhuriyet’i demokratik bir usul ile mi kurdu, tek başına öyle istediği için mi?
Ha, şu da apayrı bir açıklık getiren icraat:
Koca bir millete şapka giydirmek, giymemekte ısrar edenleri idam sehpalarına göndermek midir demokrasi?
Mesele, Mustafa Kemal Paşanın demokrat olup olmadığı değildir... Paşa devlet idaresini fiilen eline alınca elbette en münasip gördüğü sistemle idare edecektir...
Siz bunları ka’le almayıp, Mustafa Kemal (Atatürk) olmasaydı Türkiye demokrasi ile tanışmazdı, derseniz, kimseyi inandıramazsınız...
Meclis’in ilk açıldığında ve bazı ilkeler ikame edildiği zamanlarda “Beyler bu inkılaplar yerine getirilecektir, aksi halde bazı kelleler gidecektir” mealindeki görüş kimin demokrasisinde kayıtlıdır?
Her mesele gününde ve şartları muvacehesinde değerlendirilir...
Türk milletinin kullandığı, yazılı eserlerine annelik yapan alfabesini değiştirip, halkı bir gecede topyekûn cahil bırakmak demokrasi icabı mı, içinde başka sebep ve saikler de var mı?
“Atatürk Demokrasisi” diye bir demokrasi örneği yoktur... Olamaz da, çünkü siz dahili meselede “Atatürk milliyetçiliği” uydurması yapabilirsiniz, fakat Atatürk demokrasisi dediğinizde gülünç duruma düşersiniz.
Olmaz öyle bir dolma...
“Atatürk laikliği” de ayrı acayiplik...
Aradan 70 seneye yakın bir süre geçmiştir, Türk milleti laikliği benimsedi diyemeyiz... Bütün zorlamalara karşı, laikçi CHP seçimlerde rağbet görmüyor...
Çünkü, CHP demokrasi dolmasını çok sevdi amma, ille de Fransız yağı, Fransız pirinci, Fransız eti ile yapılması elzemdir, derse ki öyle diyor, laiklik dolmasını ancak ve ancak azınlık tercih ediyor...
Esas gayesi başkadır bazı kesimlerin...
MHP eski milletvekili, yazar, tarihçi Nevzat Kösoğlu bir gazeteye verdiği röportajda /Atatürk’ü kalkan yapıp kalkan kafaya vuruyorlar/ iddiasında bulunuyor... Gerçek değil mi?
Solcu bir parti halk desteğini alamayınca ifrit oluyor... Halkın ne cahilliği, ne gericiliği kalıyor...
Atatürk’ün kurduğu parti teveccühe mazhar olmuyor.
Bunda Mustafa Kemal’in (Atatürk) hiçbir taksiratı yoktur... Atatürk adına yarışa katılan topuğu kıllı, yük beygirindedir yarışta nal toplamak...
Demokratı da, Müslümanı da, laikçisi de, azınlıkçısı da, istismardan, şeytandan kaçar gibi kaçsalar, zannımca daha hayırlı olur...
Bırakılsın ne var şu yalancı şahitlikler...





İnanır mısınız ki bir şey söylesem size
PKK Yahudiden bin beter düşman bize
Ve ayrıca darbeci, Ergenekoncu zevat
Keskin hançerler sokan milli birliğimize.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahim Karakoç Arşivi