Mehmet Şeker

Mehmet Şeker

Biraz da reklâmlara bakalım

Biraz da reklâmlara bakalım

Harun kardeşimizin maşallahı var. Temiz yüzlü, işinin ehli, iyi kalpli biri.

Sabah erken vakitte motosikletine atlayıp gazetelerini tek tek dağıtıyor.

Görevini layıkıyla yerine getirdiği gibi, fazlası da geliyor elinden ve gönlünden.

Okula geç kalan öğrenciyi arkasına atıp derse yetiştiriyor.

O arada öğrencinin kafasına taktığı ikinci kaskı nereden bulduğunu ve daha sonra nereye sakladığını sormuyoruz; gereksiz bir merak olur.

Sabah dükkânını açan esnafla sıcak bir üslupla selamlaştığını görüyoruz.

*

Annesinin gönderdiği aşureyi üçlü sefer tasıyla Fatma Hanım Teyze'ye götürüyor ki duygulandırıcı bir sahne.

Fatma Hanım Teyze'nin kocası da duygulanıyor olmalı ki gazeteyi açıp arka sayfadan okumaya başlayınca, hemen Harun'a sesleniyor...

"Evladım benim aboneliğimi yıllığa çıkar."

Ne güzel.

Üstelik güzellik bu kadar değil.

Yol ortasında yuvadan düşmüş kuş yavrusu görünce, zınk diye durup usulca alıyor ve...

İşte buraya itiraz etmek zorunda hissediyorum kendimi.

Bizim şefkatli Harun kardeşimizin, o minicik kuş yavrusunu yuvaya öyle bir bırakışı var ki...

Tavlaya zar atar gibi.

Zavallı kuşcağız, debelenip duruyor kardeşlerinin yanında.

*

Her rastladığımda, o sahne yine çıkacak diye tedirgin oluyorum inanır mısınız?

Nasıl usulca aldıysan, yuvaya da öyle usulca bıraksana kardeşim!

Niye fırlatırcasına kurtulmaya çalışıyorsun yavrudan?

Bir de şu mesele var.

Anne kuşlar, bir yavrusuna insan kokusu sinmişse -ki bu el temasıyla olur- o yavruyu yabancı hisseder.

Ve kimi zaman reddettikleri, yuvadan attıkları görülmüştür.

Ama işin o tarafı konumuzun dışında sayılır.

*

Geçelim bir başkasına.

Evin içinde genç kızla delikanlı var.

Hanım kızımız yerde bir örümcek görünce, çığlığı basıyor.

Delikanlı hemen olaya müdahale etmek niyetiyle örümceğe yaklaşıyor ve elini uzatıyor.

Daha doğrusu parmağını.

Örümcek o kadar güçlü ki delikanlıyı kaptığı gibi savurup duvara çarpıyor.

Vay canına!

Sehpa kırılıyor, üstündekiler etrafa saçılıyor, her taraf dağılıyor.

*

Gerçek üstü bir sahne olduğunu kabul edelim de...

İnsan bir örümceği veya böceği yakalamak istediğinde tek parmağını mı uzatır Allah aşkına?

Ya bir kutucuk bulursun, kibrit kutusu gibi bir şey, ya mendil peçete ile tutmaya çalışırsın...

İlle elinle alacaksan da en az iki parmağını uzatırsın ki tutup bir kenara bırakma imkânı olsun.

Fakat kurgu başka.

Yazılan senaryoda örümceğin delikanlıyı kaldırıp duvara vurması gibi bir absürtlük olunca, ona uymak zorunda hissediyor demek.

İyi de yönetmeni falan yok mu bunun?

*

Bir başka husus da şu:

Bir insan, parmağının ucundan vinçle yakalansa bile o şekilde savrulabilir mi gerçekten?

Bunu denemekte fayda var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Şeker Arşivi