M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Türkiye'de ve Konya'da Durum Nasıldır?

Türkiye'de ve Konya'da Durum Nasıldır?

NİCE Müslüman iktisadî kalkınma ve refah ile dinî ve ahlakî durumu birbirine karıştırıyor. Vasıflı ve uyanık bir Müslüman için, bu iki konu birbirinden ayrıdır.

Gerçek Müslüman İslâmî, dinî, Kur'ânî, Nebevî, şer'î değer ve ölçüleri birinci planda tutar.

Türkiye'de bir İslâm devleti yoktur ama ülke ve halk Müslümandır. Müslümanlar, Türkiye'nin kalkınmasını İslamî ölçü ve kıstaslara göre değerlendirmelidir.

Ankara'dan Konya'ya hızlı tren yapılmış, akıllara hayranlık veren bir hızla, bir buçuk saatte birinden diğerine ulaşılıyormuş. Bu, teknik bakımdan gerçekten bir hârikadır lâkin İslâmî bir ölçü değildir.

Peki, İslâmî ölçüler nelerdir?

Konya'yı ele alalım:

*Genel soru: Konya halkının ve şehrinin dinî-islâmî durumu nasıldır? İyi midir, orta mıdır, zayıf mıdır, kötü müdür?

*Konya, eskiden olduğu gibi Ehl-i Sünnet İslâmlığının, sahih itikadın kalesi midir?

*Konya'da İslâm'ın ikinci şartı olan beş vakit namaz halkın büyük kısmı tarafından kılınmakta mıdır?

*Hür ve mukim erkekler farz namazları orada cemaatle kılıyor mu?

*Konya'nın Müslüman kadın ve kızları, tesettür farzını ve şartını yerine getiriyorlar mı? Yoksa Konya'da açıklık, saçıklık başlamış ve yayılmış mıdır?

*Konya'da Müslümanlar, İslâm'ın temel şartlarından olan istikamete (doğruluk ve dürüstlüğe) riayet ediyor mu?

*Konya halkını irşad edecek, bilgilendirecek, aydınlatacak, müjdeleyecek, uyaracak yeterli miktarda icâzetli ulemâ, fukaha, mürşidler mevcut mudur ve vazifelerini bihakkın yerine getiriyorlar mı?

*Konya'da Cuma ezanı okunduğu zaman iş ve ticaret hayatı duruyor, ahali-i muslime câmilere koşarak Allah'a ibadet ediyor mu?

*Konya'da muslüman şehir medeniyeti ve kültürü hâkim midir?

*Konya'da İslâm ilimlerini, İslâm irfanını öğreten medreseler var mıdır?

*Konya'da yüksek tasavvuf ve ahlâk var mıdır, çeşitli tarikatların tekkelerinde zikrullah ve sohbet yapılmakta mıdır?

*Konya'da hüsn-i hat, tezhip, ciltçilik, ebruculuk, el dokuması, kumaş üretimi ve daha 250 kadar geleneksel İslâm sanatı icra edilmekte ve bu ürünler bütün dünya tarafından hayranlıkla ve büyük hâhişle (istekle) satın alınmakta mıdır?

*Konya şehrine yetecek ve orayı tatlandıracak miktarda çelebi, beyefendi, hanımefendi, şeyh efendi, hazret, küçük bey, küçük hanım, derviş mevcut mudur?

*Konya, Molla-i Rûm Mevlâna Celaleddin hazretleri zamanındaki ilim, irfan, edeb nurlarına sahip midir?

*Konya'da bu devrin Şems-i Tebrizîleri, Selahaddin Zerkûbîleri, Veled Çelebileri ve diğer eazım-ı ulemâ ve gerçek sûfîler var mıdır, bu muhterem zevat Müslümanları aydınlatıp râh-ı necâta ve saadete sevk ediyorlar mı?

*Yoksul ve miskin bir Müslüman elinde hiçbir belge olmaksızın Konya'daki vakıf imarethanelerine giderek yemek yiyebiliyor, karnını doyurabiliyor mu?

*Konya'da şer'î konularda emr-i mâruf ve nehy-i münker yapılıyor mu?

*Konya'da Müslümanlar zekâtlarını Kur'âna, Sünnete, icmâya, Şeriata, fıkha uygun şekilde veriyorlar mı, bu zekâtlar yerli yerinde sarf ediliyor mu?

*Konya'da Allah'ın inzal etmiş olduğu ahkâm ile hükm ediliyor mu?

*Konya'da zina resmen suç mudur, değil midir?

*Konya'da KDV'li, resmî, TC vesikalı yasal fuhuş polisin koruması altında yapılıyor mu, yapılmıyor mu?

Yukarıda saydığım maddelerden ne demek istediğim anlaşılmıştır sanırım.

Şu aşağıda sayacağım şeyler, yukarıdaki şartlar yoksa kalkınma, iyilik, kerâmet sayılmaz.

* Göklere ser çeken apartmanlar, iş merkezleri, binalar yapılıyormuş.

* Konfor ve refah varmış. Fert başına düşen millî gelir çok artmış.

* Otoyollar, köprüler, viyadükler, barajlar, havaalanları, spor salonları... maddî kalkınma çok ilerlemiş.

*Sokaklardan, caddelerden otomobil selleri akıyormuş.

*Çok bolluk varmış. Bilhassa zengin tabaka yedikçe yiyormuş. (Hadis-i şerif meâli: "Mü'min bir mideyle, kâfir yedi mideyle yer.")

* Avrupai hayatın fısk u fücûrları gırla gidiyormuş. Şehir meyhanelerle, içkili restoranlarla, diskoteklerle, günah mekanlarıyla dolmuş. Müslümanların az kısmı camide namaz kılarken, sarhoşlar ve fâsıklar vur patlasın çal oynasın, yeri göğü inleterek eğleniyorlar, içiyorlar, şehvetlerine uyuyorlarmış.

* Evlerde deccal gözü cihazlar varmış ve bunların "musluklarından" Müslümanların harîm-i ismetlerine günah, fısk, fücur, zina, fuhuş, her türlü rezalet ve fezahat akıyormuş.

* Bir kısım Müslümanlar birbirinden kopuk sayısız cemaatlere, tarikatlara, fırkalara, hiziplere, gruplara, parçalara ayrılmışlar; ümmet şuurunu yitirmişler, bunların önemli bir kısmı birbirleriyle çekişiyorlar, birbirlerini sevmiyorlarmış...

1960'ta, Diyanet İşleri Başkanlığı'nda Fransızca mütercimliği yaparken resmî vazifeli olarak Konya Müslümanlarına bir müjdeyi ulaştırmak için oraya gitmiştim. Cuma günü değildi. Herhangi bir panayır, bayram da yoktu. Çarşıda gezerken birden öğle ezanı okundu. Halk arasında bir kaynaşma görüldü, dükkânlardan ellerinde ibriklerle çıkan Konyalı insanlar yol kenarlarında abdestlerini aldılar ve herkes yakındaki Aziziye Camii'ne seğirtti. Ben de yanımdaki dostlarımla birlikte gittim, o büyük camiin ayakkabılığında zor yer bulabildikti.

Namazdan sonra dostlarıma sormuştum: "Maşallah herhangi sıradan bir öğle namazında bu ne kalabalık..."

Şu cevabı vermişlerdi: "Allah her şehre bir nimet vermiş. Konya'ya namazı nasip etmiş."

Aradan 51 sene geçti. Acaba Konya'da yine böyle namaz kılınıyor mu? Bu sorunun cevabını bendeniz vermeyeyim. Çok sevgili, çok muhterem, çok aziz Konyalı Müslümanlar versin. (Büyük küçük hepsinin ellerinden öperim.)

Evet, sevgili Müslümanlar!.. Halkı Müslüman olan bir ülkenin kalkınması dinî durumuna bakarak değerlendirilir. Sadece hızlı trenlere, uçaklara, barajlara, lüks otomobillere, yüksek ve müzeyyen binalara (bina ve z...), eletronik ev eşyalarına, bilgisayarlara, fâhir elbiselere bakarak değerlendirilmez.

Müslüman bir ülkede ve şehirde maddi kalkınmanın, zenginliğin, refahın yanında İslâmî ve Şer'î kalkınma yoksa oradaki zenginlik bir keramet değil maalesef bir istidractır.


* (İkinci yazı)

İnsanlar Hem Eşittir, Hem Eşit değildir

İNSANLAR hukuk ve adalet önünde, bir tarağın dişleri gibi eşittir ama bu eşitlik genel ve mutlak değildir.

İnsanlar hem eşittir, hem eşit değildir.

İnsan olmak bakımından eşittir; lakin ilim, irfan, ahlak, fazilet, hikmet, zeka, akıl bakımından eşit değildir.

Mü'min ile kâfir hiç eşit olur mu?

Bilenlerle bilmeyenler eşit olur mu?

Âlim ile câhil eşit olur mu?

Bedevî ile medenî eşit olur mu?

Namaz kılan dindarlar bile namazda eşit değildir.

Namazı dosdoğru kılan muttaki ile tavuğun yerden tane toplaması gibi aceleyle yalap şalap paldır küldür kılan bir olur mu?

Nefs-i emmâresine mağlub kişi ile nefsini dizginleyip yüksek manevî makamlara çıkmış olan bir olur mu?

Kanaatkâr, mütevâzı Müslüman ile beyinsiz müsrif bir olur mu?

Muhlis ile münafık bir olur mu?

Said ile şaqi bir olur mu?

Ezelde Allah ile yapmış olduğu ahd ü misakı hatırlayıp gereğini yerine getiren ile unutup gaflete ve isyana dalmış kişi bir olur mu?

Muhammed Mustafa'ya (Salat ve selam olsun ona) biatli ve itaatli biriyle, itaat ve biat bağını kopartmış biri bir olur mu?

Ayık ile sarhoş bir olur mu?

Akıllı ile deli bir olur mu?

Herkesi her hususta eşit sanmak ne büyük bir sapıklıktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi