Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Tavşana kaç, tazıya tut mu?

Tavşana kaç, tazıya tut mu?

PKK kim tarafından nasıl kuruldu? Bu soruya herkes farklı bir cevap veriyor. Kimine göre Apo bir MİT görevlisi idi. PKK devlet tarafından kuruldu.. Saçma bir iddia gibi gelebilir.. İddia sahiplerine göre bölgede Kürtçülük yayılıyordu ve birçok Kürt örgütü kurulmuştu. Devlet kendisi bir Kürt örgütü kurdurarak Kürtleri birbirine kırdırtmak istedi..

Bu tartışmada Apo’nun kayınpederi, Kesire, pilot Necati, daha birçok kişinin adı geçiyor.. Birinci aşamada plan düşünüldüğü gibi işlemiş. İkinci aşamaya geçilmiş. PKK ötekileri tasfiye ederek Kürt hareketinin tek örgütü haline geldiğine göre ya tasfiye edilecekti, ya da yeni bir görev verilmesi gerekiyordu.. PKK’lıların eline silah vererek şiddet eğilimi taşıyanlar ve ayrılıkçıları kontrol altına almak mümkün olabilir mi idi? Dahası bu konuda ileri gidenleri, öne geçenleri infaz etmek için bu yol denenebilir mi idi.. “Kontrollü bunalım stratejisi” dedikleri şey..

Türkiye 12 Eylül sonrası stratejik açıdan MOSSAD-CIA-MI5 üçgeni içine hapsedilmişti. NATO içinde ABD-AB ayrışmasından sonra, dolara karşı euro ortaya çıkınca, MİT içinde de Hiram Abbas’ın öldürülmesi ile sonuçlanan bir ayrışma yaşandı.. Bu ayrışma aşamasında Amerikancılar, Avrupacılar, İsrail yanlıları, milliyetçiler, liberaller, oportünistler ayrışmaya başladılar.. PKK da o zaman bu aşamada merkezi yapıdan uzaklaşarak ABD-İsrail eksenine kaydı. PKK içindeki ve PKK projesine destek veren farklı grublar farklı kamplara ayrıldılar..

PKK Suriye’de iken, hem Muhaberat, hem de MOSSAD ile iç içeydi aslında. Ankara’daki derin yapı ile de dirsek temasları sürüyordu.. Kimileri PKK ve Apo’nun ortadan kaldırılması gerektiğini düşünürken, kimileri PKK’ya yeni roller yükleme, projeyi 3. aşamaya taşıma çabasında idi..

ABD’nin Irak’ı işgalinin ardından bir Kürdistan realitesi ortaya çıkmıştı.. Özal’ın da yakın durduğu projeye göre Türkiye, Irak Kürdistanı’nı kendine bağlamalı idi. PKK ve Apo üzerinden Irak Kürdistanı üzerinde Türkiye belirleyici bir rol üstlenebilirdi. Böylece Musul petrolleri üzerinde de söz sahibi olabileceğimiz gibi, Kerkük de bu şekilde Türkiye’ye bağlanmış olurdu.. Apo ve PKK bu senaryoda Türkiye’yi Irak’a taşıyacak olan bir vesile/sebeb oluşturacaktı. “Bir koyup 3 alacaktık!”

Bu plan hayata geçirilemeyince Apo ve PKK ortada kaldı ve örgüt kendini destekleyenlerin elinde kaldı. Daha sonra örgütün tasfiye edilmesi sözkonusu olunca, sistem Apo’yu Türkiye’ye teslim etti. Ama bu arada hem örgütün militanları ve hem de Kürt halkı üzerinde birtakım pazarlıklar sözkonusu oldu ve bu tartışma hâlâ bir şekilde devam ediyor..

Gelinen noktada ne PKK eski PKK, ne Apo, eski Apo..

Madem Kürt kartı yeniden masada, Apo örgütün ve Kürtlerin geleceğini konuşurken, kendi geleceğini de pazarlık masasına getiriyor.. Bana kalırsa MİT-PKK buluşmasının arkasındaki asıl sebeb bu.. Apo yakalanıp teslim edildikten sonra uyanınca uçakta söylediği sözleri hatırlayın.

Asıl sorun artık tek bir PKK yok.. Bu işin Türkiye dışında İran, Irak, Suriye, Avrupa ayağı var.. MOSSAD ayağı var, CIA ayağı var, Muhaberat ayağı var, eski KGB ayağı var. Bu işin içinde Almanya, Fransa, İtalya, Yunanistan, Bulgaristan, Ermenistan, hatta Azerbaycan ayağı var. Mafia ayağı var. Kürt Ergenekonu var, işin asker içindeki ayağı var.. Korucu ayağı var..

Bu işi tek başına Apo bile çözemez.

Bu bir proje idi.. Gerçekler tümü ile ortaya çıkar mı bilmem ama, ortaya çıktığı ölçüde birçok asker, politikacı, bürokratın başı yanar.. Faili meçhuller konusunda Ağar, Çiller, Akşener, Demirel, Çevik Bir, Yirmibeşoğlu konuşursa GERÇEK ORTAYA ÇIKAR. Gerçekler ortaya çıkarsa, birileri bir daha toplum içine çıkamaz. Sahi Çiller niye “Kurşun yiyeni de, kurşun sıkanı da” selâmlamıştı!

Birileri bizim kanlarımız ve gözyaşlarımız üzerine kendilerine iktidar ve servet üretiyor aslında.. İşin bir başka yanı da bu. Ne MİT gerçeği söylüyor, ne Apo.. Bu kirli bir oyundu. İçinden çıkılması zor bir savaşa dönüştü.. Ve hâlâ can almaya devam ediyor. “Bebek katili” söylemleri ya da Apo’ya uygulanan tecrit her şeyi açıklamaya yetmiyor.. Birilerinin gerçeğin ortaya çıkmasını istemediği muhakkak.. Gemlik’te MHP’lileri sokağa dökenlerle, Diyarbakır’dan Gemlik’e gitmek için yola çıkanlar aslında aynı davaya hizmet ediyorlar bir yerde.

Apo’ya tecrit; devletten çok, belki de örgütü fiilen yönetenlerin işine daha çok geliyor sanki.

Apo’nun örgütü avukatları aracılığı ile yönettiğini bilmeyen yok..

Birileri tavşana kaç diyor, tazıya da tut.. Ben ilk günden beri hep aynı şeyleri söylüyorum: Bizim birbirimize karşı kazanacak bir zaferimiz yok, birlikte kazanacağımız tek bir zafer var. Bu kavga da devlet de, örgüt de masum değil.. Devlet kendi derin gerçeği ile yüzleşmeyi kabul ederken, açılım ve anayasa reformu ile yanlıştan dönmeye çalışırken, örgütün buna yanaşmaması, hatta devletin bu yaklaşımını engelleyici bir tavır içine girmesi de dikkat çekici.

İnkâr da, kavga da çözüm değil. “Kürt sorunu” dedikleri şey, aslında bir “derin devlet sorunu”. Her iki tarafta bu işte masum değil. Taraflar aynı yanlışın iki ucunda. Barış öbür tarafta.

Selâm ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi