M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Van'da Zelzele Sınavı

Van'da Zelzele Sınavı

ERCİS'te Van'da zelzele oldu. İnsanlarımız öldü, yaralandı, evler binalar yıkıldı. Ölenlere rahmet, acılı ailelerine sabır diliyorum. Devlet, hükümet, belediyeler, halk, Kızılay, diğer hayır kurumları yardıma koştu, komşularımızdan, dış dünyadan da yardım geldi. Hepsine teşekkürler, minnetler.

Bu son zelzeleden çıkartılacak dersler, alınacak ibretler:

1. Bundan on iki sene önceki 17 Ağustos zelzelesinden, halk, sorumlular, vazifeliler, idareciler olarak gerekli dersleri almadığımız açıkça meydana çıkmıştır.

2. Van'a, Erciş'e gönderilen yardımların bir kısmının (Kaçta kaçının?) yerine varmadan önce veya dağıtım yerinde yağmalandığına, kargaşa içinde kapışıldığına dair haberler okudum. Bunlar çok üzücüdür.

3. Zelzeleden sonra bir ekmeğin 2,5 liraya satıldığını medya yazdı. Bu haber doğruysa toplumsal ahlakımızı çok düşüren bir nottur.

4. 17 Ağustos depreminden sonra da çürük binalar yapılmıştır. Bu, bir cinayettir. Bunlara izin verenler, göz yumanlar, bu çürük binaları yapanlar katildir.

5. Bazı önemli kişiler "Van bir milyonluk bir şehrimizdir, onun yaralarını sarabiliriz ama İstanbul'da bu şiddette bir zelzele olursa yaraları sarmaya gücümüz yetmez ve Türkiye yere serilir" mealinde beyanlarda bulundular. Maalesef İstanbul'un çürüklüğü Van'dan bin beterdir.

6. Türkiye'nin yüzde 95'i zelzele bölgesidir ve her yerde durum Van'da, Erciş'te, İstanbul'da olduğu gibidir.

7. Yapılaşma çılgınlığı, rant hırsı, denetimsizlik, sorumsuzluk, beyinsizlik ülkemizi sanki binlerce, hattâ on binlerce atom bombasının üzerindeymiş gibi bir hale getirmiştir.

8. Japonya'daki son faciadan sonra bütün medenî ülkeler yeni atom santralleri projelerinden vaz geçer, eski santraları kapatmak için hazırlıklar yaparken biz, üstelik tam fay hattının üzerinde ilk nükleer santral projemizi hayata geçirmekte kararlıyız.

9. Japonya'daki son zelzeleden ve tsunamiden sonra felaketzede halkın sabrı, disiplini, vakarı, metaneti, sebatı, yüksek ahlakı ve karakteri bütün dünyayı hayran bırakmıştı. Bir tek yağma hareketi olmamış, afetten sonra, yıkıntılar arasında peyderpey bulunan 70 küsur milyon dolar yekunundaki para, sahipleri bulunup onlara verilmek üzere devlete teslim edilmişti. Bizde böyle bir disiplin ve ahlak var mıdır?

Yukarıda dokuz madde yazmış bulunuyorum.

Bunların yalan, iftira, gerçeğe aykırı olduklarını ispat eden çıkarsa çok mahcup olup özür dileyeceğim.

Felaketler insanlar ve toplumlar için en büyük dersler, imtihanlardır.

Felaketlerden ders alan, imtihanı başarı ile veren fertler (bireyler) ve toplumlar olgunlaşır.

İstanbul'da yüz binlerce mesken ve işyeri binası çürük çarıktır ve ilk büyük zelzelede bunların bir kısmı yassıkadayıf gibi, bir kısmı yana yatarak, kısmen çökerek büyük facialara sebebiyet verecektir. Devletin ve belediyelerin böyle binaları tahliye ettirmeleri gerekmez mi?

En azından sahiplerine ve içinde oturanlara yazılı olarak resmen "Bu bina çökecektir, en kısa zamanda boşaltınız" denilmesi gerekmez mi?

Ben belediye başkanı olsam, 7 ve üstü şiddetinde bir zelzelede yıkılacağı uzmanlar tarafından tespit edilmiş binaların dış cephesinin görünür bir yerine "Bu binada oturanlar ilk büyük zelzelede enkaz altında kalacaktır" şeklinde bir levha astırırım.

17 Ağustos zelzelesine benzer bir zelzele Japonya'da, Tayvan'da olsaydı bizdeki kadar bina yıkılır ve insan ölür müydü? ( 17 Ağustos zelzelesinin gayr-i resmî ölü sayısı 40-50 binmiş!)

Başka yerleri bilmiyorum, İstanbul'da belki de yüz bin kaçak bina bulunmaktadır.

Orijinali üç kat iken, üzerine iki kat daha kaçak olarak çıkılan binaları çıplak gözle fark etmek mümkündür. İki kaçak katın üzerine bir de kaçak çatı katı. Gelsin kiralar, gelsin yıkım...

Geçmiş yıllarda, böyle binalar için defalarca imar affı çıkartanlar katildir.

Bundan elli sene önce tuzlu deniz kumu ile yapılan binalara izin verenler katildir.

İlk büyük zelzelede yıkılacağı kesin olarak bilinen çürük binalarda halkın oturmasına izin veren, göz yumanlar da katildir.

Dünya adaleti onları cezalandırmasa bile, ilahî adaletten yakalarını kurtaramayacaklardır.

Ahir zaman alametlerinden ikisi bina ve zinadır.

Çılgınca bir imar, yapılaşma, bina faaliyeti içindeyiz.

Gökdelenler.

Zina mı daha yaygın, bina mı?

Yeni Ceza Kanunu'nda zinayı suç sayan ve cezalandıran bir madde yok artık.

Bu konuda Atatürk, İnönü, Celal Bayar, Cemal Gürsel, Kenan Evren devirlerini geride bıraktık.

Onların ceza kanunlarında zina suçtu.

Hadiste bildiriliyor:

Her sabah bir melek dünya semasından insanlığı şöyle nida edermiş: "Ey bugün doğacaklar, ölmek üzere doğunuz!.. Ey bugün yapılacak binalar, yıkılmak için yapılınız!.."

Van'da zelzele olmuş. Vanlılar çok ağlıyor... İstanbullular da üzgün ama Vanlılar kadar değil... İstanbul'un çok ağlama sırası ne zaman?..

* (İkinci yazı)

Çocuklarımızı, Gençlerimizi Nasıl Yetiştireceğiz?

M. KEMAL Paşa'nın ölümünden sonra fabrike edilen Kemalizm ideolojine bağlı eğitim sistemimiz çok bozuk. Bu eğitimle, Türkiye'yi yükseltecek vasıflı elemanlar yetiştirip vasıflı kadrolar kurmak mümkün değildir.

Düzen, Müslümanların İslam okulları açmasına da izin vermiyor.

Özel okul açabilirsin ama müfredatı, eğitim programını ben yapacağım diyor.

Korkunç bir açmaz içindeyiz.

Çocukların ve gençlerin hiç olmazsa bir kısmını kurtarmaya çalışmalıyız.

Paralel ve alternatif eğitim vermeliyiz.

En azında yüz çocuk ve gençten birini (Yekun olarak 700 bin kişi eder) yüksek kültürlü, yüksek ahlak ve karakterli, sanat ve estetik boyutuna sahip Türkiyeliler olarak yetiştirmeliyiz.

700 bin gencimiz, klasik Türk edebiyatının en büyük şairi Fuzulî'nin divanını orijinal Osmanlıca metninden kolayca okuyup, manasını anlayacak, metin şerhi yapabilecek, bu kıraatten haz ve zevk alacak derecede okuyabilmelidir.

Shakespeare'siz bir İngiltere düşünülebilir mi?

Goethe'siz bir Almanya?

Cervantes'siz bir İspanya?

Şirazlı Hâfız'sız bir İran?

Düşünülemez.

Fuzulî'siz bir Türkiye de olmaz.

Olursa işte böyle bugünkü gibi olur.

Güçlü yazılı ve edebî Türkçe olmadan güçlü Türkiye olmaz.

Çocuklarımıza Osmanlıca öğretelim.

Yazılı ve edebî Türkçe öğretelim.

Mantık öğretelim.
Sanat tarihi ve kültürü öğretelim.

Doğru dürüst gerçek tarih bilsinler.

Bu saydıklarım bugünkü ideolojik Kemalist eğitim sistemi ile olmaz.

Hiç olmazsa çocuk ve gençlerimizin yüzde birine özel paralel alternatif eğitim verilmelidir.

Sağlıklı din kültürü de çok önemlidir.

Çocuk ve gençlerimizi aktivist cereyanlardan korumalıyız.

Çocuk ve gençlerimizi her türlü popülizmden korumalıyız.

Çocuk ve gençlerimizi ucuz İslamcılıktan korumalıyız.

Türkiye'de gerçek İslam mektepleri olsa, bütün talebelerinin vakit namazlarını okul camiinde okul imamının ardında cemaatle kılmaları gerekir. Sultan Abdülhamid zamanında Galatasaray Sultanisinde bile namaz böyle kılınıyordu.

Çocuklarımızı namazlı ve cemaatli Müslümanlar olarak yetiştirelim.

Çocuk ve gençlerimizi sahih itikatlı Müslümanlar olarak yetiştirelim.

Sağlam kültürleri olsun.

Sağlam ahlak ve karakterleri.

Sağlam edebî bilgileri.

Gönül arzu eder ki, en az yüz bin liseli çocuğumuz merhum şehid şeyh Erbilli Esad efendi hazretlerinin ateş redifli gazelini ezbere okuyabilsin.

Daha bunun gibi binlerce referans.

Bu hizmetleri kimler, hangi cemaatler yapacak?

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi