Cemal Nar

Cemal Nar

Sabır Zordur Ama…

Sabır Zordur Ama…

Musibetler bazen öyle rahmetler getirirler ki, “daha evvel neredeydiniz?” diyesi gelir insanın.



Eğer Van depremi Türkler ile Kürtler arasında her iki tarafın ırkçılarının yok edip unutturmaya çalıştığı küllenen kardeşlik duygularını yeniden alevlendirir de iman yatağına döndürülebilirse, o mecradan akan sular sadece bu ülkenin de değil, topyekûn İslam Milletinin bağrındaki yangınları söndürebilir. 



Ne kadar güzel olur değil mi?



Bela ve musibet ile rahmet ve kurtuluş o kadar yan yana, o kadar yakın ki! Bıçak sırtı bir durum. Akıllı insanlar için büyük imkanlardır aynı zamanda büyük imtihanlar. Ama sabır ister. Özellikle de darbenin indiği ilk anlarda!



Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), (ölen) çocuğu için ağlamakta olan bir kadına rastlamıştı:



"Allah'tan kork ve sabret!" buyurdu. Kadın (ızdırabından kendisine hitab edenin kim olduğuna bile bakmadan):



"Benim başıma gelenden sana ne?" dedi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) uzaklaşınca, kadına:



"Bu Resûlullah idi!" dendi. Bunun üzerine, kadın çocuğun ölümü kadar da söylediği sözden dolayı (utanıp) üzüldü. (Özür dilemek için) doğru aleyhissalâtu vesselâm'ın kapısına koştu. Ama kapıda bekleyen kapıcılar görmedi, doğrudan huzuruna çıktı ve:.



"Ey Allah'ın Resulü, (o yakışıksız sözü) sizi tanımadan sarfettim (bağışlayın!)" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm:



"Makbul sabır, musibetle karşılaştığın ilk andakidir" buyurdu." (Buharî, Cenâiz 43, 7, 32, Ahkâm 11; Müslim, Cenâiz 14, (626); Ebu Dâvud, Cenâiz 27, (3124); Tirmizî, Cenâiz 13, (987); Nesâî, Cenâiz 22, (4, 22).)



Musibete sabır zor olabilir. Kim kolaydır diyor ki zaten?



Ancak insan Allah Teâlâdan sabır isterse ona sabır verileceğine dair müjdeler vardır. Bir kimse sabretmek isterse Allah ona sabır verir. Hiçbir kimseye sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir nimet verilmemiştir. İlk hadisi geçen yazılarımızda görmüştük. Yenileriyle beraber hatırlayalım:



"Mü'minin hali hayrete değer doğrusu. Zira her bir işi onun için hayırlıdır. Bu meziyet sadece mü'mine hastır. Çünkü o nimete kavuşsa şükreder, bu ise onun için hayırlıdır. Musibete uğrasa sabreder, bu da onun için hayırlıdır. Bu meziyet sadece mü'mine hastır. Çünkü o nimete kavuşsa, şükreder. Bu ise onun için hayırlıdır. Musibete uğrasa sabreder, bu da onun için hayırlıdır" (Burada zikri geçen bütün hadisler için bkz. İ. Canan, Kütübü Sitte, XVII. 149 vd.)    



"Pehlivan, insanları güreşte yenen değildir, bilakis, hiddet anında kendisini zabteden ve iradesine sahip olandır"  



"Bir kimse öfkesinin icâbını yapmaya kâdir olduğu halde öfkesini yenerse, Allah Teâlâ Kıyamet gününde halkın gözü önünde onu çağırır, huriler içinden istediğini seçmekte muhtar kılar."



Bir de sabredenlere Allah Teâlânın vereceği mükafatları bilme, sabredebilmenin en büyük yardımcılarındandır. Görüldüğü gibi ilim her yerde ve her zaman azizdir, değerlidir, kazançlı çıkarır.



Peygamber Efendimiz (aleyhissalatu vesselam) birçok hadislerinde ölen çocuklar için “önden gönderilmiş bir şefaatçidir ve ana babalarının ellerinden tutarak onları cennete götürürler.” Demiştir.



Şimdi Peygamber Efendimizin (s.a.v) o müjdelerinden bazılarını daha yazalım:



“Mümin kul, dünya halkı içindeki has sevdiği (evladı) elinden alındığı zaman sabreder ve mükafat umarsa, Allah onun için cennetten aşağı bir mükafata razı olmaz.” 



“Buluğa ermemiş üç çocuğu ölen hiçbir Müslüman yoktur ki, o çocuklar onu, cennetin sekiz kapısından karşılamasınlar. O bu kapılardan hangisinden dilerse cennete girer.”



“Allah düşük çocuğun baba ve annesini cennete sokacağı zaman, düşük çocuk Rabbi ile mücadele eder. Sonunda ona: “Ey Rabbine karşı gelen düşük, haydi ana babanı cennete sok” denilir. Bunun üzerine düşük çocuk onları göbek bağı ile çekerek cennete sokar.”



“Nefsim elimde olan Zatı Zülcelale yemin olsun ki, düşük çocuk ahirette annesini göbek bağından tutup cennete çekecektir. Yeter ki, annesi düşük sebebiyle sevap kazanacağına inanıp, sabretsin.”



Evet, bela ve musibete sabredenler “istirca” ile Allah Teâlâ’nın rahmetine sığınırlarsa, Allah Teâlâ’nın merhameti ile bu dünyada kaybettiklerinden daha kıymetlisi ile mükafatlandırılırlar. Ahiretteki durumları da hadislerde anlatılanlar gibidir. 



Vaziyet bundan ibarettir. Şimdi soralım; kayıp mıdır bunlar? Bu duruma hala “musibet” diyebilecek miyiz?


Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi