D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Güney batıdan kuzey doğuya Türkiye

Güney batıdan kuzey doğuya Türkiye

Bir ay içinde Anadolu’nun dört vilayetini görme fırsatım oldu.
2011’in kar görmemiş sonbaharında, Antalya’nın Kumluca ilçesinde, Isparta’da, Antakya’da Mehmet Âkif ve dil konularında konferanslar verdim. Son olarak da Kars’da “Kars Şehrengizi” toplantısında “âşık edebiyatı” üzerine konuştum. Bu toplantılar vesilesiyle yurdumuzun çok farklı özellikleri ve güzellikleri olan şehirlerini tanıma fırsatım oldu.
Bu şehirlerin hiç birine ilk defa gitmiyordum. En az bildiğim yer Kumluca idi. Bu kasaba ile ilgili hafızamda ilk iz, bir lise arkadaşımızın, Atilla Osmançelebioğlu’nun ilk kaymakamlığını burada yaptığı idi. 1970’li yıllara rastlayan bu kulak âşinalığı, 1987’de Adnan Tekşen’le, Antalya’dan başlayıp Muğla’dan çıktığımız, yine güz aylarına rastlayan seyahat sırasında durmadan geçtiğimiz bir kasaba olarak belli belirsiz bir göz aşinalığına dönüştü.
Neredeyse 25 sene önceki Kumluca ile bugünkü Kumluca arasında çok büyük farklar var. Zaman Kumluca için hayli hızlı akmışa benziyor.
Kumluca, son 15 yılın sıçrama yapan tarım merkezlerinden. Antalya ilçeleri ekseriya turizm dolayısıyla tanınıyorlar, Kumluca bunlardan çok farklı. Onun tanınmışlığı ve kısa sürede kaydettiği gelişmenin kaynağı tamamen tarım.
Kumluca Türkiye’nin sera merkezi. Yüksek bir yerden baktığınızda, güneyin deniz manzarası yerine, deniz gibi sera manzarası görüyorsunuz. Biz gördüğümüzde, sera üretiminin geçiş dönemi idi. Şu sıralar artık Kumluca mahsülleri manavları, marketleri, pazarları doldurmaya başlamıştır.
Kumluca, Antalya’nın yeni kazalarından. Elli küsur yıllık geçmişi var. Elbette daha önce de bu bölgede yerleşmeler var. Fakat Kumluca kazası Demokrat Parti dönemine tarihleniyor. Belediye bu yeni kazanın tarihinin araştırılmasını sağlayarak güzel kitaplar yayınlamış. Osmanlı arşiv belgelerine dayanılarak yapılan çalışmalar, bölgenin tarihine gerçek bir katkı olmuş. Antik dönemle ilgili şehir harabelerinin ortaya çıkarılması çalışmalarına belediyenin destek verdiğini de kaydetmemiz lâzım.
Kumluca, son on yılda nüfusunu 30 binin üzerine çıkaran bir gelişme yaşamış. Şehir merkezi 30 bini aşan nüfusuyla, ilçeler arasında önemli bir sayıya ulaşmış. Kumluca’dan sonra gittiğimiz Isparta ise, nüfusu 200 bini aşan bir şehir merkezi haline gelmiş.
Isparta Anadolu’da sık uğradığımız şehirlerden biri. Bu son görüşümüzde şehrin hem nüfus hem de bayındırlık itibarıyla bir hayli gelişme gösterdiği hemen fark ediliyor.
Güneyde son şehrimiz, Antakya. Antakya nisbeten geç gördüğümüz bir şehir olmakla birlikte, bu sınır şehrimizin de son yıllarda kaydettiği gelişmeler gözle görülebiliyor.
Güney’in ekseriye yağışlı, bazen bulutlu günlerinden sonra, kuzey Doğu’da Kars’a düşüyor yolumuz. Bir gün yağmurlu, bir gün pırıl pırıl bir gökyüzü ile karşılaşıyoruz. Güneşli gün bir fırsatını bulup daha önce bir türlü göremediğimiz Ani harabelerini geziyoruz.
Kars, köklü bir yerleşme merkezi. 19. Yüzyılda şimdikinden daha yüksek nüfusa sahip bulunduğu dönemler olmuş. 19. Yüzyıldaki Rus işgallerinden sonra Bolşevik devriminin ardından Türkiye sınırları içine alınan Kars, “serhat şehri” tabirini yüzde yüz ifade eden bir yapıda. Türkiye’nin sınırı orada bitiyor, fakat Kafkasların sınırı orada başlıyor. Buna rağmen şehir Kafkaslara geçiş için hiç bir imkâna sahip değil. Çünkü bütün sınırları Ermenistan’la. Ermenistan’la sınırların açılma ihtimali de yakın zamanlar için görünmüyor.
Kars gördüğümüz il merkezleri içinde en az nüfusa sahip olanı. İlçe merkezi olan Kumluca’nın ise neredeyse iki katı nüfusu var.
Kars dışındaki şehirlere kara yolu ile gittik. Türkiye’nin artık otoyollar, bölünmüş yollar ülkesi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Hele Torosları aşan Kırk Geçit tünelleri ve kuru köprüleri (viyadük) karayolu ulaşımında aldığımız mesafeyi bütün berraklığı ile gözler önüne seriyordu.
Kars’da ise bir tesadüf, bizim toplantıyla içiçe Karayolları Bölge müdürlüğünün açılış töreni vardı. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım oradaydı; onun anlattıkları, geleceğin Türkiyesi’nin can damarı olacak kara, hava ve demiryolu ulaştırmasının bütün boyutlarını gözlerimizin önüne serdi.
2011’in karsız sonbaharında güney batıdan kuzey doğuya gördüğümüz, madden, iktisaden gelişen bir Türkiye resmi idi. Bu resmin arkaplanında olması gereken manevi gelişme, insan unsurunun bu gelişmeye paralel yetiştirilmesi ile ilgili konular ise, doğrusu ayrıca üzerinde durulması gereken, şüphesiz daha önemli bir bahis olarak zihnimizdeki yerini koruyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi