Kötülerden iyilik öğrenmenin dayanılmaz ağırlığı

Kötülerden iyilik öğrenmenin dayanılmaz ağırlığı

Hayatta sadece iyi ve güzel olanların değil, kötü ve çirkin olanların da insanlara birtakım şeyler öğretebileceği çok görülmüştür.
Napolyon’un “Ben ahlakı ahlaksızlardan öğrendim” dediği söylenir.
“Para para para” sözüyle de ünlü Fransız imparatorun, ahlaksızlara bakarak ne kadar ahlaklanmış olduğu ayrı bir konu ama gene de söylediği sözün doğruluk payı büyük.
Sadece iyiyi gösterip “böyle ol” diyen bir eğitim eksiktir çünkü.
Bazen kötüyü gösterip “böyle olma” demek de gerekebilir.
örneğin bendeniz, Reha Muhtar’ı, haber bülteni sunduğu zamanlarda, fırsat buldukça izlemeyi yeğlerdim.
Onu izlerken hem bir komedi oyununda bile zor rastlanacak birtakım mizahi tatlarla eğlenir, hem de bir medya çalışanı olarak bir haber bülteninin nasıl olmaması gerektiği konusunda çok ciddi bilgiler öğrenirdim.
Her ne kadar o olumsuzlukları size izletenlerin böyle bir niyeti veya beklentisi olmasa da, eğer belli bir bakış ve yorumlama bilincine sahipseniz, olumsuz görünen şeylerden bile, azıcık da olsa fayda devşirme imkanınız, her zaman var yani.
Ne var ki, içinde yaşadığımız bu güzel ülkede, olumsuzluklar çok ama çok fazla.
Yağıyor...
Fışkırıyor...
öyle ki, insan ibret almak için ya da tersinden bakarak kendisine çekidüzen vermek için çabalarken, bir de bakıyor ki, aşırı derecede yorgun ve bitap düşmüş!
Hani iyinin ve güzelin örnekliği de hiç değilse kötünün ve çirkininki kadar çok olsa, neyse.
Böylece, en azından zihin kablolarını fazla tahrip etmeden ruh sağlığını bir şekilde yerinde tutabilirsin.
Ama değil!
Böyle olunca da ahlaksızlara bakarak ahlak öğreneyim derken, tam bir “eğitim komasına” girebiliyorsun!
Düşünün;
İşadamlarına bakarak bir işadamının nasıl olmaması gerektiğini öğreneceksin.
Sanatçılara bakarak bir sanatçının nasıl olmaması gerektiğini öğreneceksin.
Hukuk adamlarına bakarak bir hukukçunun nasıl davranmaması gerektiğini öğreneceksin.
Seçip iş başına getirdiğin siyasetçilerin haline bakarak bir siyasetçinin nasıl davranmaması gerektiğini öğreneceksin.
Gazetecilere bakarak gazeteciliğin, bankacılara bakarak bankacılığın, spor adamlarına bakarak sporculuğun, okur yazarlara bakarak aydın olmanın, eğitimcilere bakarak eğitimin, bir kısım ilahiyatçılara bakarak dindarlığın nasıl olmaması gerektiğini öğreneceksin.
Hortumcuya bakarak helal kazancı, rüşvetçiye bakarak dürüstlüğü, iffetsize bakarak namusluluğu, rezilliklere bakarak erdemi, ikiyüzlülüklere bakarak samimiyeti, insafsızlıklara bakarak merhameti, ayrımcılara bakarak birleştiriciliği, nefret saçanlara bakarak sevgiyi, kendi halkının oryantalisti olmuş kimi romancılara veya müzisyenlere bakarak “yerli” olmayı öğreneceksin.
öğren babam öğren!
Hani “Aslolan iyidir, kötü ancak iyiye nispetle kötüdür” denir ama günümüzde aslolan kötü.
İyi ise ancak kötüye nispetle iyi!
Kendi sahasında iyi ve güzeli temsil edenleri elbette tenzih ederim ama kötü örnekler gerçekten de o kadar çok kuşatmış ki dört bir yanımızı, kime bakarak hangi dersi alacağını şaşırıyor insan!
Bazen de hayıflanıyor; “yahu ben bu dersi daha önce defalarca almamış mıydım” diye?
Evet, Napolyon’un taktiğini uygulayarak ahlak sahibi olmak isteyenler için inanılmaz elverişli imkanlar sunuluyor bu ülkede.
ülke değil, “açık hava mektebi” adeta.
Nasıl, bu yazıyı beğendiniz mi?
Beğendinizse mesele yok.
Ama beğenmedinizse, sakın “gözlerimi boşuna yordum” diye üzülmeyin.
çünkü okumakla, en azından size göre bir köşe yazısının nasıl yazılmaması gerektiğini öğrenmişsinizdir.
Fena mı?



Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi