M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Depremler Ülkesi Türkiye

Depremler Ülkesi Türkiye

ÜLKEMİZ, oldum olası bir depremler ülkesidir. Şu andaki topraklarımızın yüzde 95'i depremli bölgedir. Bildiğimiz depremin yanında bir de sosyal, siyasî, kültürel depremler vardır. Bunların birkaçını sayayım:

Sultan Abdülaziz'in, Serasker Hüseyin Avni Paşa çetesi tarafından tahttan indirilmesi, birkaç gün sonra Ortaköy Fer'iye sarayında feci şekilde şehid edilmesi. Sultan 5'inci Murad'ın delirmesi.

1877 Osmanlı-Moskof savaşında yenilmemiz.

1909'da Sultan Abdülhamid'in Masonlar, Dönmeler ve Jön Türkler tarafından tahttan indirilmesi.

1911'de İtalyanların Trablusgarb vilayetimize (bugünkü Libya) saldırmaları.

1912'de Balkan harbinin patlaması, Rumeli'yi kayb etmemiz.

1914'te Birinci Dünya savaşına girmemiz.

1918'te yenik olarak Mondros mütarekesini imzalamamız.

1922'de altı yüz küsur yıllık Osmanlı devletinin sona erişi.

1924'te son Halife Abdülmecid bin Abdülaziz Han'ın ve bütün Hanedan mensuplarının yurt dışına sürülmesi ve perişan edilmesi.

Bunlar hep yakın tarihimizin büyük depremleridir.

Cumhuriyetin ilanından sonraki bazı depremler:

Şeriata arka çeviriş. İsviçre Medenî Kanununun (bazı tercüme yanlışlarıyla) kabul edilişi.

İtalyan Ceza Kanununun kabul edilişi.

1928'de bin yıllık millî yazımızın yasaklanıp Latin harflerine geçiş.

İslam medreselerinin kapatılması, bir gecede 40 bin talebe-i ulûmun sokağa atılması.

Müslüman kadınların açılıp özgürlüğe kavuşturulması.

Takrir-i Sükun kanunu.

İstiklal Mahkemeleri.

İskilipli Âtıf efendinin idamı.

Şeyh Said isyanı.

İdamlar, katliamlar, yargısız infazlar.

Dersimde Alevilerin soykırıma tabi tutulması.

Müslümanların sindirilmesi.

Millî kimlik ve kültürün yerine Moiz Kohen Tekin Alp'in ideolojisinin kabulü depremi.

Dünyanın en zengin dili olan Osmanlıcanın darbelenip yerine Agob Martayan'ın uydurduğu öz, yeni, duru, sade suya tirit yeni Türkçenin ikamesi.

Tarihimizin faşist rejim tarafından tahrifi depremi.

On yılda on milyon genç yarattık depremi.

Millî Şef rejimi.

6-7 Eylül yağma ve terörü.

27 Mayıs darbesinden sonra Başbakan Adnan Menderes ve iki bakanının asılarak idamı.

Bir kısım Müslüman hocaların, şeyhlerin, dindarların kamplara doldurulması.

12 Mart darbesi depremi.

12 Eylül depremi.

28 Şubat depremi.

Büyük hırsızlıklar, soygunlar, yolsuzluklar depremi.

Yaygın, yoğun, genel kokuşma depremi.

Haram rantlar depremi.

İslamî kesimdeki depremler.

Eski mücâhidlerin müteahhit olup voliyi vurmaları depremi.

Din sömürüsü depremleri.

Yardım paralarıyla ilgili depremler.

Sarsılmaz bir birlik ve beraberlik içinde tek bir ümmet olması gereken Müslümanların bin parçaya ayrılıp bölünmeleri ve birbirine düşmeleri depremi.

Genel bedevîleşme depremi.

Türkiye halkının halklara dönüştürülmesi depremi.

1984'ten beri müzmin şekilde süregelen PKK depremi.

Terörün gölgesinde, tozu dumanı içinde yürütülen uyuşturucu kaçakçılığı.

Evet ülkemiz bir depremler ülkesidir.

Sosyal, siyasal, kültürel, hukukî depremler A'dan Z'ye her şeyi bozmuş, her çiviyi yerinden oynatmıştır.

Van'da çadır yağması olduysa bu depremlerin neticesidir.

Toplumda genel bir dağılma, çözülme, çürüme varsa hep bu depremlerdendir.

Türkiye Ortadoğu'nun Japonya'sı olamadıysa hep bu depremlerdendir.

Türkiye Edirne'den Kars'a, Sinop'tan İskenderun'a devamlı depremlerle sarsılmaktadır.

Siyaset kirlenmiş, çığırından çıkmıştır.

Medya depremi ülkeyi, halkı, devleti temellerine kadar sarsıp titretmektedir.

Yoğun müstehcen yayınlar, şehvet ve seks depremleri.

Lüks, israf, sefahat depremleri.

Pompei Herculanum, Sodom Gomore depremleri.

Ülkeyi kasıp kavuran haram rant depremleri.

Haram, kara, kirli, necis, uğursuz servetler depremi.

Nifak şikak fısk fücur isyan tuğyan depremleri.

Ehliyetsizlik, sorumsuzluk, liyakatsizlik, nepotizm, partizanlık depremleri.

Van depreminin yaraları inşaallah sarılacaktır ama bu saydığım depremlerin yaraları nasıl sarılabilecek mi?

* (İkinci yazı)

Tek Hak Din İslam'dır

KUR'AN çok açık, çok seçik, çok kesin birşekilde, Allah katında İslam'dan başka hak, makbul (kabul edilen), geçerli din olmadığını beyan ve ilan ediyor.

Peygamberimizin (Salat ve selam olsun ona) sahih hadîsleri de bu gerçeği bildiriyor.

1400 senedir Ashab, Tâbiîn, Tebe-i Tâbiîn, eimme-i müctehidîn (müctehid din önderleri), Sâdat-ı Kiram, ulema ve fukaha, bütün evliyaullah, sülehâ ve bütün Ümmet-i Muhammed bu gerçeğe iman etmiştir.

Siyonistler, Haçlılar, Evangelistler bu hükmü kabul etmezler.

Onlara göre İslam hak din değildir, Kur'an ilahî hak kitap değildir, Muhammed aleyhissalatü vesselam hak peygamber değildir.

Son yıllarda Türkiye'de bir fırka türedi, onun mensupları da İslam'ın tek hak din olduğu inancına zıt şeyler söylüyor.

"Zamanımızda bir değil, üç hak ibrahimî din vardır.

Bunların üçünün mensupları da ehl-i necattır (kurtulacaktır).

Bunların hepsi de ehl-i Cennet'tir..." bozuk inancını kabul ediyorlar.

Açıklamayla bile lüzum yoktur ki, bu inanç bozuktur, Kur'ana aykırıdır, Hz. Muhammed'in tebligatına zıttır.

Avrupa Birliğinin bazı sözcüleri geçmiş yıllarda, Cuma günlerinde minberlerde okunan hutbelerde "Allah katında tek hak din İslam'dır" mealindeki ayetin okunmasına çok sinirlenmişler, karşı çıkmışlar, okunmasın diye baskı yapmışlardı.

Bizde de öyle aykırı ilahiyatçılar zuhur etmişti ki, Kur'anı re'y ve heva ile tefsir ederek Hz. Uzeyr'e ve Hz. İsa'ya Allah'ın oğludur diyenleri de ehl-i hak olarak kabul eden yorumlar yapmışlardı.

Diyanet İşleri Başkanlığımızdan ve bütün Ehl-i Sünnet ve Cemaat cami hocalarımızdan önemle rica ediyorum:

Cuma hutbelerinde, İslam'ın Allah katında tek hak din olduğunu beyan eden ayeti okusunlar... Senede 52 kez okusunlar.

Temel inançlar, esas, usûl itibarıyla başlangıçtan bu yana tek bir hak din olagelmiştir. Bütün peygamberler (aleyhimüsselam) temel inançlarda aynı şeyleri söylemiştir.

Bütün Peygamberler Tevhid inancı üzere idiler.

Onların hepsi Allahı kemal sıfatlarla sıfatlamış ve noksan sıfatlardan tenzih etmiştir.

Hz. İbrahim Efendimiz Yahudi ve Nasranî değil, hanif ve müslimdi.

Hz. Musa'ya ve Hz. İsa'ya, Hz. Muhammed'den önceki devirlerde tevhid ve tenzih inancı üzere iman etmiş olanlar elbette kurtulmuştur.

Hz. Muhammed Mustafa'nın risaletini ilanından ve İslam Şeriatını tebliğinden sonra eski şeriatların hükmü kalmamıştır, onlar nesh edilmiştir.

H. Muhammed'den sonra, mü'min olabilmek için mutlaka ona iman etmek gerekir.

Artık zamanımızda üç hak İbrahimî din yoktur; bir tek İbrahimî din vardır, o da İslam'dır. Türkiye Müslümanları Avrupa Birliğinin baskılarına boyun eğmemelidir.

İslam'ın tak hak din olduğu temel inancı cami minberlerinden ve kürsülerinden Müslümanlara ve dolaylı olarak insanlık alemine çok açık ve seçik şekilde bildirilmelidir.

Din konusunda ikrah (=zorlama) yapılamaz ama dinin temel gerçekleri de asla gizlenip saklanamaz.

Hz. Muhammed'den sonra, İslam'dan başka hak, makbul, geçerli din olduğuna inanan kimse zaruriyat-i diniyeden çok önemli bir hükmü inkar etmiş olacağı için dinden çıkmış olur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi