Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Yaz sıcak geçecekmiş

Yaz sıcak geçecekmiş

Meteoroloji uzmanları, bu yazın, son yüzyılın en sıcak yazı olacağını rapor etmişler.

Ben bir başka iddiada daha bulunayım ama, bu siyasi bir öngörü olacak. Bu kış da çok soğuk geçecek..


Şubat soğuğuna dikkat. Kuzeyden ve Batı’dan gelecek soğuk hava dalgası yanında Güney’den, Irak ve Suriye üzerinden gelecek kum fırtınalarına dikkat etmek gerek. Ve İsrail üzerinden gelen hava basıncını da hesaba katmak gerek. Biliyorsunuz Van’dan, Erzurum, Erzincan, Zonguldak üzerinden İstanbul’a, oradan Çanakkale’ye uzanan bir fay hattı var. Bu fay hattına dikkat etmek gerek.


Bütün bunları jeofizik ve toprak hareketleri açısından söylemiyorum, ben işin siyasi tarafındayım..


Batı’da Ege fay hattına dikkat. Bu hat Kıbrıs üzerinden Mısır deltasına uzanıyor. O fay hattı ve Türkiye’ye doğru uzayan Doğu Akdeniz sahillerini takip eden sınır çizigisine dikkat.


Ve tabii Ürdün’den Hatay’a doğru, Lut kavminin helak olduğu fay kırığına da dikkat etmek gerek.


Amanoslar’ın önünden o hat, tam da Gavur Dağı ve Gavur Gölü Vadisi’nden Adıyaman üzerinden, GAP’ın altından Van’a doğru uzanır.. Bu hatta da hareketlilik olabilir..


Daha uzun bir süre bu vadide sular durulmayacak. Kurt ulumaları duymaya devam edeceğiz..


Yeşil’le ilgili son gelen haberleri okurken “Abovvv” der gibi “Babaaaa!” demek geçti içimden..


Ve Yeşil’e “Baba” üzerinden ulaşıldı. Yeşil yaşıyor.. Saçları ağarmış.. Yeni adı Hasan Kütük.


İki derin aile: Koç ve Demirel.. Faili meçhullerin izini sürenler “Yeşil’in ayak izlerini takip edin” diyorlardı. Bu izler Demirel’in kapısına götürdü.. Şimdi sıra “Baba’nın kızı”nda..


“Nurlu Süleyman” diyordu kimi, kimi “Morisson Süleyman..” Kimine göre “Çoban Sülü” idi.. Şimdi “Yeşil Sülo” çıktı karşımıza.. Eymür’ü filan değil, Baba’yı almak gerek içeri. Ölmeden, hafızasını kaybetmeden. Baba’yı iyi korumak gerek. Çoban Sülü, tek başına bir “kara kutu”, “kozmik oda” kadar önemli bir “kozmik adam!”


“Eymür ‘derin devlet’in derin kadrosunu açıkladı” diyorlar.. Derin devletin örgüt şemasını da vermiş bir iddiaya göre.. Derin devlet davası yeni başlıyor demektir bunun anlamı..


Balyoz, Ergenekon, bunlar çerez gibi bir şey.. Bu iş askerlerden ibaret bir yapı da değil.. Bu işin içinde hacısı da var, hocası da. Şeyhi de var, fahişesi de. Patronu da var gazetecisi de, sanatçı geçineni de. Politikacısı da var, bürokratı da..


Özal suikastından Eşref Bitlis’e, Muhsin Yazıcıoğlu’ndan Cem Ersever’e, Çatlı’ya kadar soruşturulacak daha bir çok konu var. 28 Şubat da soruşturulacak, 12 Eylül de..


Soğuk bir kış ve sıcak bir yaz bizi bekliyor. Tedbir alın, hazırlıklı olun yoksa Çin, Rus gribi, Suriye kolerasına, alerjik astıma yakalanabilirsiniz.. Bu derin devletin adamlarına bakıyor musunuz, Kaddafi’den ya da Saddam’dan, Esad’dan, Bin Ali’den ya da Mübarek’ten ne farkı var bunların?..


Gözleri var görmüyor, kulakları var duymuyor, kalpleri var hissetmiyorlar. Oysa herkesi fişliyorlar. Herşeyden haberdar olduklarını sanıyorlar, ama hiçbir şey bilmiyorlar. Akılları da, vicdanları da yok bunların..


Esad, Türkiye’nin kendine açtığı kapıdan çıkarak ülkesini ve kendisini bugün yaşanan acılara mahkum edecek bir yola sapmamalı idi ama, bu olmadı.. Bizim Ergenekoncular da aynı kafada.. Bu kadar direnmemeli idiler. Bu işler bu kadar genişlemeden, belki bir genel afla geçiştirilebilir mi idi? Tabii ki, geriye dönük ihtimal hesapları çok da mantıklı değil.. Ama düşünselerdi, akletselerdi, bu işlerin bu şekilde devamının başlarına ne işler açacağını tahmin edebilirlerdi.


Bazan öfke ve siyaset, aşk gibi gözleri kör edebiliyor..


Mesela, İran, devrimden hemen sonra Humeyni’nin akıllı siyaseti ile İslam dünyasında nasıl bir saygınlık kazanmıştı.. Her yerde İran devrim şarkıları söyleniyordu. Peki ya bugün! Ahmedinejad’ın Suriye politikası ile İran ilk kez Sünni dünyasında bu kadar yalnızlaştı ve Şia tartışmanın odağına oturdu..


Sonunda her şey olacağına varıyor.. Derin siyasetin kodları bazen insanın aklını karıştırabiliyor..


Soğuk savaş sonrası Batı kendi içindeki soğuk savaş yapılarını bir ölçüde tasfiye ederek yeniden yapılandırdı ve sorunu çözdü. Bugün Türkiye’de o yapının devamı olan kontrol dışı unsurların tasfiye süreci yaşanıyor. Bu derin yapı, media, mafia, sermaye, siyaset, STK ve bürokrasi içinde örgütlü, masonik bir yapı. Tasfiye olmak istemiyorlar ama süreç başladı.. Bu süreç bugün Arap dünyasında da yaşanıyor. 2. Dünya Savaşı sonrası oluşan derin iktidar yapıları tek tek çözülüyor.


Bu arada Batı’nın paradigması çöktü. Kavram ve kurumları ile yıkılan bir değerler sistemi var. Bana kalırsa batı dünyası deprem yaşıyor. Binaları sağlam gibi gözükse de insanları, hem değer yargılar, ruh dünyası, aile yapısı ve biyolojileri ile çok çürük.. Alkol, fuhuş, hedonizmin fay hattında yaşıyorlar..


Sonunda Doğu’su ile, Batı’sı ile, görünen ve görünmeyen devleti ile dünya olarak bir kavşak noktasında duruyoruz.. Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi