Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

İnsan düşmanı medeniyet ve medeniler!..

İnsan düşmanı medeniyet ve medeniler!..

Medeniyet ile insan düşmanlığının yan yana getirilişi ilk bakışta bir çelişki gibi algılanabilir. Ancak, bugün Batı Medeniyeti olarak tanımlanan bir anlayışın uygulamalarına baktığınızda gerçek anlamında insan düşmanı bir medeniyetle karşı karşıya olduğumuz açıkça görülür. Söylemlerin ötesine geçip uygulamaya dikkat ettiğimizde söylemlerin işin dünyayı kandırmaya yönelik yüzünü sergilediğini uygulamada dünyanın hemen her köşesinde milyonlarca insanın bir takım iddialı sözlerin ardından katledildiğini görürsünüz.

Soğuk savaş yıllarında dünya iki kutba ayrılmıştı. Bir taraf insanlığı vahşi kapitalizme karşı koruma iddiasını ileri sürerken öbür taraf insanlığı, insan hak ve özgürlüklerini dışlayan komünizme karşı koruduğunu ileri sürerek kan döktüler. Halbuki netice itibariyle her iki anlayışta sömürgeciciğin iki farklı çehresinden ibaretti. Hatta denebilir ki bu iki farklı sömürgeci anlayış dünyayı aralarında nüfuz alanlarına ayırmış, her ideolojinin motor gücü ülkeler kendi alanları içinde kalan ülkeleri sömürüyorlardı. Bu sömürü sadece maddi ve ekonomik değil aynı zamanda kültürel ve manevi alanda da devam ediyordu.

Dünyanın hemen her köşesinde sürüp giden savaşlar sebebiyle insanlık emperyalistlerin iki farklı yüzünün hedefi oluyor, netice itibariyle milyonlarca insan hayatını kaybediyor ve bir tarafa sığınmak zorunda kalıyordu. İster kendilerini hür dünya olarak takdim edenler ister yer yüzünde sosyal adaleti tesis etme iddiasında olanlar olsun netice itibariyle nüfuz alanları içine hapsettikleri ülkeleri sömürüyorlardı.

Bu noktada gerek sosyalist ya da komünist anlayış gerek kapitalist ya da demokrat anlayışın Batı kaynaklı olduğunu, aynı kaynaktan neşet ettiklerini hatırlatmakta yarar vardır. Birinci Dünya Savaşının sonlarına doğru dünyanın iki kutupluluğu netleşmeye başlamış 20.yüzyılın sonlarına doğruda bu kutuplardan birisi çözülmüş, dünya tek kutuplu hale gelmiştir. İster iki kutuplu ister tek kutuplu dünyada olsun hakimiyet aynı medeniyetin kontrolü altındadır. Aslında ikisi de materyalist anlayışın ürünü olan bu görüşlerin temsilcileri insanlığa mutluluk ve özgürlük vaat etmelerine karşılık dünyanın büyük bir kısmı iki kutup arasında sıkışmış, sıkıştırılmış ve çatışmalarda milyonlarca insan hayatını kaybetmiştir. Bu bakımdan diyorum ki Batı kaynaklı tüm düşünce ve ideolojiler ne söylerlerse söylesinler insanlık düşmanı uygulamaları sahnelemişlerdir.

Geçmişe dönük olayları şöyle bir hatırlamaya çalıştığımızda Çin, Kore, Vietnam, Filipinler, Kamboçya gibi Uzakdoğu ülkeleri iki ateş arasında kalmış, buralarda iki emperyalist insan düşmanı ideoloji hakimiyet savaşı vermişlerdir. Ne söyledikleri pek fazla önemli değildir. Özgürlük vaat edenler ile sosyal adalet vaat edenlerin netice itibariyle insanlığa reva gördükleri tek şey ölüm olmuştur.

Uzak Doğu ülkelerinde ABD ve yandaşları ile Rusya ve yandaşlarının mücadelesinde yaşananlar insanlık için yüz karasıdır. Vietnam'da ABD askerlerinin milyonlarla ifade edilen babasız çocuk bırakarak çekildiklerini hatırlatmak bile bu medeniyetin nasıl insanlık düşmanı olduğunu göstermeye yeter. Bu arada dünkü bazı gazetelerde yer alan bir haberi kısaca aktarırsam sanıyorum derdimi daha rahat anlatmış olurum. Haberde Vietnam'da savaştan geriye kalan silahların kazayla patlaması sonucunda 42 bin kişinin öldüğü belirtiliyordu. Yani savaştan sonra sadece savaş artıkları 42 bin kişinin ölümüne yol açmış. Buna karşılık ABD'nin Hanoi Büyükelçisi David Shear ülkesinin, 'Bu acı verici mirasla' başa çıkabilmesi için Vietnam'a 62 milyon dolar yardımda bulunduğunu açıklıyor. Yaşananlarda hiçbir dahli olmayan 42 bin kişi savaş artıklarından hayatını kaybediyor ve ABD bunu 62 milyon dolar ile kapatmaya çalışıyor. Böyle bir anlayışa insan düşmanı medeniyet demek ağır olmaz sanıyorum.

Bu insan düşmanı medeniyetin son marifeti Libya'da sergilendi. Demokrasi ve özgürlük şarkıları ile Libya'ya saldırdılar. Sonunda muhaliflerin devriminin gerçekleştiği ileri sürüldü. Neyin devrimi? Libya halkının mı yoksa emperyalist güçlerin devrimi mi? Herne ise lafı uzatmanın anlamı yok... Kaddafi'nin devrilmesinin ardından kurulan yeni Libya Hükumeti'nin Yaralılar ve Şehitler Bakanı Abdurrahman El Kisa'nın şu açıklamasını dikkatiniz sunuyorum:

"Ülke genelinde her geçen gün yeni toplu mezarların bulunması nedeniyle tam ölü sayısını belirleyemedik. Ancak çatışmalarda ölenler ile hâlâ kayıp olanların sayısı 50 binden fazla, yaralı sayısı ise 25 bin"

Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Ama gerek yok. Sadece Batı kaynaklı anlayışların maddeperestliğini, bu anlayışın insanı öne çıkarmasını beklemenin yanlış olduğunu görmek durumundayız.

Çare insanlığın ve İslam dünyasının kurtuluşunun kendi medeniyetine dönmesi ve sahip çıkmasıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi