Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Okumak ve seyretmek

Okumak ve seyretmek

Bizim gençlik yıllarımızda gazeteler Ankara'ya bile geç gelirdi ama insanlar gazete bayilerinin önünde gazetenin gelmesini beklerlerdi. Şimdilerde özellikle büyük şehirlerimizde gazeteler sabahın erken saatinde bayilere ulaşıyor. Ancak, taşrada durum eski usulü sürdürüyor. Söz gelimi iç ya da dış gece maçlarının olduğu günün ertesi sabah pek çok taşra il ve ilçesine diğer günlere göre geç geliyor. Söz gelimi dün sabah bulunduğum ilçeye gazeteler saat 10.00'da gelebildi. Bu da taşra ile merkezin farkını gösteriyor. İnsanların okumak yerine seyretmeyi tercih ettiği bir dönemde gazete bayilerinin önünde kuyruk oluşturmalarını beklemek zaten düşünülemez. Sanıyorum görsel bilgi edinme yollarının çeşitli avantajları insanları okumadan seyre yöneltti. Çünkü okumak bir disiplin ve duruş ister. Halbuki televizyon seyrederken özel bir duruşa ihtiyaç duyulmaz. Böylece kitap ve gazeteden görsel yayınlara yönelen insanlar giderek gazetelerini de bu yolla okumaya başladılar. Neticede kitap ve gazete gibi yazılı kültür kaynakları traj kaybetmeye başladı. Elbette olayı sadece teknolojik gelişmelere bağlamak, yani bilgisayar ve televizyonların insan hayatını işgal etmiş olması ile izah etmek eksik olur. Bunda gazetelerimizin giderek toplum nezdinde güven kaybetmelerinin de önemli rolü olmuştur.

Gazete patronları bizim mesleği ilk girdiğimiz yıllarda genellikle gazetecilikten gelen insanlardı. Giderek meslekten gelen patronlar basından çekilmeye başladılar. Boşalan yeri ise işadamları doldurdu. Netice itibariyle gazeteciler öncelikli olarak patronun işaretini dikkate almak durumunda kaldılar. Bir bakma fikrin yerini bir takım çıkar hesapları aldı.

Son zamanlarda çokça tartışılan bazı gazeteciler ve köşe yazarlarındaki dönüşüm ve değişimin ortaya çıkardığı manzarada ister istemez okuyucuda gazetelere karşı bir güvensizliğin oluşmasına yol açtı. İktidarda kimin ya da hangi partinin bulunduğuna göre tavır alan gazete ve gazetecilerin çoğalması, güçlünün yanında olmak uğruna bindikleri dalı kesmeyi bile göze alanların bulunması, kısacası medyanın varlık sebebi olan demokrasinin rafa kaldırılmasına alkış tutulması medyanın sorgulanmasını gündeme getirmiştir.

Sadece iktidara göre değil, siyasi hayattaki muhtemel gelişmelere bakarak önümüzdeki dönemde hangi siyasi partinin yıldızının parlayacağını görmek ve ona göre baştan tedbir almak gibi omurgasız duruşlar bizim mesleğe sadece itibar kaybettirmekle kalmamış aynı zamanda gazetelerin traj kaybına yol açmıştır. Bazıları 25 yıl önceki gazete satışlarını baz alarak bir kaybın olmadığını ileri sürüyor olabilirler. Ancak, 25 yıl zarfında nüfus ve okur-yazar oranındaki artışı hesaba katmadan bir kıyaslama yapmak insanı gerçeğe götürmez. Gazeteci olayları topluma objektif olarak aktarması gereken kişi olması gerekirken gündem belirlemek adına olay icat ederek gerçekleri değiştirmek pahasına topluma ulaştırmaya başlamıştır. Hemen belirteyim ki bu anlayış bundan 40 yıl öncede medyada vardı ama bu kadar yaygın değildi. Haberin bazı özellikleri mutlaka taşıması gerektiğine dikkat edilirdi. Muhabir yazdığı haberde bazı özelliklerini atlamış ise ikaz edilir, haber yeniden yazdırılırdı. Kısacası haber ile yorum arasındaki farka dikkat edilmeye çalışılırdı. Geçen zaman içinde haber ile yorum birleşti.

Kısacası gazetelerin traj kaybının birinci sebebi güven kaybı ise ikinci sebep insanımızın zor olan, emek sarfetmek gerektiren okumak yerine kolay olan seyretmeyi tercih etmeye başlamasıdır.

Artık pek çok insan bilgisayarın başına geçip istedikleri gazete ve yazarları buradan takip etmektedir. Bu teknolojik değişime ayak uyduramayan ya da bilgisayar üzerinden gazete okumaktan zevk almayanlar ise geçmişte olduğu gibi sabah erkenden gazete bayiinde soluğu almaktadırlar. Şahsen gazeteyi elime alıp sayfalarını çevire çevire okumadan gazete okumanın zevkini alamıyorum. Bu arada benim gibi olanların sayısının giderek azaldığını da biliyorum. Bu arada gazeteler arasındaki korkunç rekabet gazete piyasasında çok sesliliği giderek azaltıyor ve gazeteler televizyonlarla bilirlikte belli ellerde toplanıyor. Büyük iş adamları sahip oldukları gazeteleri okuyucuya ekleri ile birlikte 60-70 sayfa ve 50 kuruşa ulaştırırken bir sermaye grubuna dayanmayan belli bir fikrin gazeteleri 20-24 sayfa olarak diğerlerinden daha pahalıya satmak zorunda kalıyorlar. Dolayısıyla yarışta geri kalıyorlar. Hemen belirteyim ki bayiden 40-50 kuruşa alınan bol ilaveli ve çok sayfalı gazetelere önden para kağıdını karşılamıyor. Bu yüzden başka yerlerden gazeteler finanse ediliyor ve bir güç olarak kullanılarak elde edilenlerle açık kapatılıyor. Fikir gazetelerinin böyle bir şansı yok. Fikir gazetelerinin tek şansı sadık okuyucuları.Bu arada fikir gazetelerine büyük şirketlerde çoğu zaman ilan, reklam vermezler. Çünkü iktidardan korkarlar. Bu şartlarda 40 yıldır yayın hayatını sürdüren Milli Gazete ve benzerleri aslında büyük bir iş yapıyorlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi