M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

Cübbeli

Cübbeli

Önce belirteyim ki, ne Cübbeli’nin cemaatindenim, ne de tavrını savunanlardan.
Ama medya dünyası Cübbeli hoca lakaplı Ahmet Ünlü’yü konu mankeni gibi kullanmaya başlayınca endişelendiğimi söylemeliyim.

Sonuçta, epeyce kalabalık bir cemaatin hocası kimliğine sahip bir kişi var karşımızda.

Bu ilgi ve şöhret, bu kişinin başına bir gün iş açacak ama bakalım nasıl, diye beklerken aniden bir gözaltı, ardından tutuklama ve cezaevini boylayıverdi kimse bir şey anlamadan!

Hepimiz biliyoruz ki, suçu ispat edilinceye kadar herkes masum yani suçsuzdur.

Basına sızan suçlamalardan herhangi birini, hoca olarak bilinen birinin yapabilmesi kabul edilebilir bir şey değil! Ancak, kusur, suç ve günahın insanoğlu için her zaman mümkün olduğunu da unutmamak lazım!.

***

Önce, bu olay karşısında nasıl bir tavır alacağımıza bakıp şu ayeti hatırlayalım:

”Ey İman Edenler! Zandan çok sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını araştırmayın. Birbirinizi gıybet de etmeyin. Hiç sizden biriniz ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi? Tabii bundan tiksinirsiniz. O halde Allah’tan korkun. Çünkü Allah tövbeleri kabul edicidir, esirgeyicidir.”(Hucurat,12.)

Cübbeli’nin cemaati elbette hocasına sahip çıkacaktır, ama taşkınlık yapmadan, süreci sabır ve soğukkanlı biçimde takip ederek. Aksi halde hem kendilerine zarar verirler, hem mensup oldukları cemaate. Sokak gösterileri yerine, bol dua etmeleri kendilerine daha çok yakışacaktır.

Nitekim, “hepimiz cübbeliyiz” diyerek tarikat usûlünce hocaları için “Kuran tilavet etmeleri”, “4444 tefriciye çekmeleri”, bilmem kaç bin adet “salavat dağıtmaları” bunlardan bir kaçı…

Malum medyaya gelince, daha düne kadar reyting uğruna hocayı ekranlarda göstermek için birbiriyle yarış eden televizyonlar ve boyalı basın, mal bulmuş mağribi gibi habere atlayıp hocayı “Cübbe düştü, kel göründü”... “Cübbeli, Beyaz Kadın Ticareti Yapmaktan Tutuklandı”... “Cübbelinin Cariye Keyfi”…vs. şeklinde hemen alaycı, karalayıcı, mahkum edici haberlerle “Cilveli Ahmet hoca karikatürleri” çizerek gerçek niyetlerini ortaya koyuverdiler…

Hatta, bizzat kendisinin sürekli programa çıktığı televizyon kanalı bile, Cübbeli Hoca’yı yerden yere çalan haberlerde ön sıralardaydı.

Din adına konuşanlar için bu tezgah ve tuzaklar, aslında yeni bir şey değil!..
Umarız bu olay, bu hizmetleri yapan herkese son bir ders olur.

***

Tarih tekerrürden ibarettir, derler.

Bir zamanlar da, Müslüm Gündüz vardı hatırlarsınız.

Gündüz ve adamları, aylarca açık oturumlara, haftalık TV programlarına çıkıyorlardı.

Programlar reyting rekorları kırıyor, TV kanalları bol para kazanıyorlardı.

Bu adamlar medya tarafından iyice kaynatılıp köpürtülünce, peşlerinde binlerce taraftar da toplanınca birden Fadime Şahin diye bir kız çıkıverdi ortaya.

O anlattı, biz dinledik. O ağladı, biz ağladık. Herkes, her akşam oturup bu kızın ağıtını dinliyordu.

Kılığı kıyafetiyle ne kadar da temiz ve nasıl da masum görünüyordu!…

Ama sonra, bütün bunların önceden planlı, hain bir tuzak olduğu ortaya çıktı.

Ve ardından geldi 28 Şubat.

Acaba diyorum, böyle bir tuzak yine sahnelenmiş olmasın?!

Bilemiyorum, olmayabilir de. Ancak, ihtimal dışı da görmüyorum.

Böyle bir haber karşısında Müslümanın tavrı şu ayetin hükmünce olmalıdır kuşkusuz:

“Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de, sonra yaptığınıza pişman olursunuz.”(Hucurat,6.)

***

Koca bir cemaatin hocası olan birine, iğrenç bir suç isnadında bulunuluyor.

Doğru mu, yalan mı bilmiyoruz. Yalansa eğer, iftira atanları Allah kahretsin!

Utanç duyulacak, hayasızca karikatürleri çizenlere ve bunları sayfalarında, ekranlarında, sitelerinde yayınlayanlara da yazıklar olsun!

Henüz olayın doğruluğu ispatlanmadığı ve mahkeme sonuçlanmadığı halde, hocaya ve onun şahsında dine ve dindarlara çirkin sözler sarf edenlere, hakaretler yağdıranlara yuh olsun!

Konuşmalarında zinanın kötülüğünden bahseden, Gölcükte fuhuş ve zina yüzünden deprem olduğunu savunan bir hoca, eğer bilerek fuhuş ve zinaya bulaşmışsa ona da yazıklar olsun!

Peygamberler bile hataları sebebiyle ilahi ikazla uyarılmışken, “Benim şeyhim hata etmez.., Ne dediyse doğrudur.., Yaptıklarında bir hikmet vardır…, Mürşidimize sorgu sual olunmaz…, O bir nurdur…” vs. gibi safsataları söyleyip de buna inanan ve tabi olduğu bir faniyi putlaştıranlara da yazıklar olsun!

Her zaman söyleyip yazdığımız tekrar edelim:

Kaynağımız Kur’an, Rehberimiz Hz.Muhammed aleyhisselam’dır.

Hocamız da hacımız da, mürşidimiz de, müridimiz de, alimimiz de cahilimiz de, hepimiz insanız ve hepimiz imtihan ediliyoruz.

İftiraya uğramışsak ve düşmüşsek bir tuzağa eğer, asla keder yok, sabrederiz imtihanı kazanırız,çünkü Allah bizimledir.

Ama, hata işlemiş ve günaha girmişsek eğer, bu kez de özür ve istiğfar kapısı açıktır. Allah, tevvab ve gafûru’r-rahim’dir ve dahi erhamürrahimin’dir. Tevbekâr olursak eğer, Allah yine bizimledir.

***

Cübbeliyi seviyor veya sevmiyor olabiliriz, ama bir Müslüman olarak bu olay karşısında şu anda dilimize mukayyet olmak imanımızın bir gereğidir.

Özellikle, bu olayı bahane ederek dine ve dindarlara saldıranları görüp onların tuzağına düşmemek gerekir.

Allah hepimizi hidayet üzere daim ve sırat-ı müstakimde sabit kılsın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. Emin Parlaktürk Arşivi