Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Rakamlarla yalan söylemek !..

Rakamlarla yalan söylemek !..

Hemen belirteyim ki bu yazımın hedefi ekonomik göstergeleri açıklayanları yalancılıkla suçlamak değil. Yapılan resmi açıklamaya dayanarak dünkü gazetelerin hemen hepsinde yer alan bir hususa dikkat çekmek istiyorum.

Haberin özü şu; Geçen sene en zenginlerin oluşturduğu yüzde 20'lik dilim ile en fakirlerin oluşturduğu yüzde 20'lik dilim arasındaki fark sadece 8 katmış. Güler misin ağlar mısın diye sormayı bile abesle iştigal olarak görüyorum.

Bir defa bu yüzde 20'lik dilimleri kim neye göre belirlemiş? İkincisi bu yüzde 20'lik dilimlere girenlerin gelirlerini kimler hangi ölçülere göre belirliyor? Yani demek istediğim o ki en zenginler ile en fakirlerin arısında 8 katlık bir fark olduğunu söyleyenlerin önce bu soruların cevabını açıklamaları gerekiyor. Çünkü bende diyorum ki en zenginler ile en fakirler arasındaki farkı belirlemek için tek haneli rakamlar yetmez. Bu ülkede bir tarafta parasının, daha doğrusu mal varlığının hesabını bilmeyenler varken öbür tarafta insanlar çocuk çocuğunun ihtiyaçlarına cevap verebilmek için banka kartlarına yükleniyorlar. Bir süre sonrada batağa saplanıyorlar.

Bu arada eğer bazı devlet kurumaları ile sendikaların yayınladıkları aylık açlık ve yoksulluk sınırını gösteren rakamlar doğru ise bu ülkede toplumun büyük bir kesimi açlık sınırının, geriye kalanların büyük bir bölümü de yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Bu bakımdan öncelikli olarak açıklanan bu açlık ve yoksulluk sınırı rakamlarının yeniden gözden geçirilmesi ve revize edilmesi gerekiyor. Açıklanan bu rakamların yanlışlığı topluma izah edilmeden en zenginler ile en fakirlerin mukayesesini yapmanın ciddiye alınması mümkün olmaz.

Çünkü, bir yanda asgari ücretin bin liraya çıkartılması talebine "Böyle bir durum iş adamlarının iflasına sebep olur" cevabı veren Maliye Bakanı, öbür yanda en zenginler ile en fakirler arısındaki farkın 8 kat olduğu iddiasının bir arada olması mümkün değildir. Kaldı ki bugün eline ne kadar para geçiyor olursa olsun en az 15 yıllık uzman bir doktor emekli olduğunda eline 2 bin lira civarında emekli aylığı geçmek durumundaysa, göreve yeni başlayan memurların, buna öğretmen ve polisler dahil ellerine geçen çıplak maaşları ortadayken bu ülkede en zenginler ile en fakirleri yan yana getirmek bile normal değildir.

Elbette ülkemizde açlıktan ölen yoktur. En azından kamuoyuna yansıyan bir durum yoktur. Bunun çeşitli sebepleri vardır. Başta, aile fertleri arasındaki dayanışma böyle bir durumu engelliyor. İkincisi insanlar arasındaki yardımlaşma geliyor. Bu arada devletin Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği aracılığı ile muhtaçlara yaptığı yadımlar ile belediyelerin bölgelerindeki yardım faaliyetleri açlıktan ölümleri engelliyor. Ancak, bu durumun sağlıklı olduğunu söylemek mümkün değildir. İnsanlar daha ne kadar yardıma muhtaç hayatlarını sürdürecekler, ne zaman alan el olmaktan kurtularak veren el haline gelecekler? Esas olan alan değil veren el olabilmek değil mi? Çünkü bizim inancımızda alan değil veren el övülüyor. Elbette alan el aşağılanmıyor, kötülenmiyor. Zaten insanları alan el olmaya mahkum eden genellikle sistem ya da kötü yönetimlerdir.

Sıkça kişisel kusurları gündeme getirmekten çok sistemi yargılamamız, tartışmamız gerektiğine dikkat çekiyorum. Bu ülkeye uzun yıllardan beri dayatılan sistem aslında tüm aksaklıkların ve hastalıkların sebebidir. İktidarda bulunanları eleştirmek, yanlışlarını hatırlatmak gereklidir ama toplumun dikkatini sisteme çekmeden, sisteme karşı toplumu uyandırmadan iktidara kim gelirse gelsin sonuç değişmeyecektir. Bu bakımdan yapılanları eleştirirken eleştirenlerin sisteme dönük bir teklifleri var mı ona bakmak gerekiyor. Sistemi kabul edip, aynı sistem içinde ülkeyi yönetmeye çalışanları eleştirmek bu ülkeyi yanlışlardan kurtarmaz. Bir takım rakamsal hokkabazlıklarla günlerimizi geçirir gideriz.

Bu bakımdan insanımızı gelir seviyesine göre 5 eşit dilime ayırarak bu dilimlerin gelir seviyelerini mukayese etmek soruna çözüm bulmaz. Sadece sorunların üzerini örtmeye yarar. Ayrıca dilimlere dahil ettiklerimizin gelir seviyelerini neye göre belirliyoruz? Söz gelimi en zengin ilk yüzde 20 içine katrilyon geliri olanlar ile 200 bin lira geliri olanlar dahil edilmiş ise buna bakarak en zenginler ile en fakirler arkasındaki farkı bulmak mümkün olabilir mi? Bu arada en az geliri olan son yüzde 20'lik dilim içine kimler giriyor? Bunu kimler neye göre belirliyor? Ayrıca hiçbir geliri olmayan sadece aile içi ve bir takım kuruluşların yardımları ile geçinenler bu dilimlerden hangisine dahildirler? Eğer bunlar en az gelire sahip olanlar içine konulmuş ise bilinmelidir ki en zenginler ile en fakirler arasındaki farkı tek haneli rakamlarla ifade etmek kesinlikle mümkün olmaz.

Bu bakımdan artık şu Batıcılık hastalığından kendimizi kurtararak kendi medeniyet ölçülerimiz içinde hayatımızın her alanını yeniden şekillendirelim ve özellikle de insanları yardımlarla hayatta kalmaya alıştırmak gibi bir çirkinlikten kurtaralım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi