Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

İnsan haklarını Batı'dan öğrenmek isteyenlere acı bir ders !

İnsan haklarını Batı'dan öğrenmek isteyenlere acı bir ders !

Yıllardan beri her alanda insanımıza örnek olarak Batı gösterildi. Batı deyincede Avrupa akla geldi, bu sağlanmaya çalışıldı. Okula girdiğimiz ilk günden itibaren hayatımız boyunca sürekli olarak Batı uygar, ileri her türlü insan haklarının merkezi ve uygulayıcısı olarak sunuldu. Halbuki bu gerçek değil, Batı sömürgeci, kan dökücüydü. Bununla da yetinilmedi ulaşılması gereken ideal nokta olarak Batı gösterildi. Bu arada 1789 Fransız devrimi insanlara kutsal bir metin gibi takdim edildi. Kısacası bu topluma kendi medeniyet değerlerini terk ederek Batı medeniyet değerlerini özümsemediğimiz sürece çağdaş ve ileri olamayacağımız telkini yapıldı. Eh medeni olunamayınca insan olunamayacağı duygusuda farkına varılmadan insanlara enjekte edildi.

Batı'ya öylesine sevdalandık ki, bu sebeple Fransızlara karşı Cezayir bağımsızlık mücadelesini verenleri gazete ve radyolarımızda isyancı olarak nitelendirdik. Yani işgalciler alkışladık, bağımsızlık mücadelesi verenleri kötüledik.

Yine bu azat kabul etmez Batı yandaşlığı sebebiyle İsrail'i ilk tanıyan devletlerden birisi olduk. Hala da kendi medeniyet değerlerimizi araştırmak, öğrenmek yerine Batı değer yargıları ile yatıp kalkıyoruz. Kısacası Batı'ya benzemeye çalıştıkça biz olmaktan uzaklaştık, buna karşılık Batılıda olamadık. Çünkü, genlerimize işlemiş olan kendi medeniyet değerlerimizi terk edip bir başka medeniyetin değer yargılarını sindirmemiz sanıldığı kadar kolay değildi. Ortaya taklitçi bir toplum çıktı ve bugün bundan rahatsızız. Eğer rahatsız olmayanlar var ise zaten onlar işin başından beri bu toplumu Batı'ya her alanda yamamaya çalışanlardır.

Bu bakımdan Fransız Meclisi'nin kabul ettiği yasanın ardından kopartılan gürültüyü anlamakta güçlük çekiyorum. Sanki örnek kabul ettiğimiz bir ülkeden yediğimiz kazığı hazmedemiyor oluşumuzun tepkisi bu. Aslında hemen belirteyim ki Fransız Meclisi'nin aldığı karar benim için sürpriz olmadı. Fransız Meclisi'nin yasanın görüşülmesine 577 milletvekilinden karşı 50'sinin katılması ve evet oyu verenlerin 38 kişiden ibaret olması olayın içeriğini hafifletmez. Çünkü, böyle bir oylamaya katılmayarak geriye kalan milletvekilleri de yasanın kabul edilmesine destek vermişlerdir. Bu bakımdan Fransız Parlamentosu'nu aklamaya çalışmanın anlamı yoktur. Bu yasanın kabulü Fransız Parlamentosu'nun Türkiye'ye bakışının bir ifadesidir. Görüşmelerde az sayıda milletvekilinin hazır bulunduğunu ön plana çıkartarak toplumun kafasını karıştırmanın anlamı yoktur.

Bugün öfkeye kapılıp gelişigüzel konuşma zamanı değildir. Herkesin şapkasını önüne koyup uzun yıllar bize örnek gösterilen ve adeta putlaştırılan batı toplumu ve özellikle de tüm gençlerimize örnek olarak gösterilen Fransız devriminin bugünkü çocuklarının gerçek yüzünü görmeye çalışmak gerekiyor.Ondan sonrada Batı'nın bizim için ideal bir örnek olamayacağını kavramak ve kendi medeniyet değerlerimizi yeniden hayata hakim kılmanın yollarını aramak durumundayız.

Bu köşede sıkça dile getirmeye çalıştığım bir hususa bir kez daha temas etmek istiyorum. Aslında AB denen oluşumun genel mantığı ile Fransız Meclisi'nin mantığı arasında hiçbir fark yoktur.Çünkü, gerek AB'nin geneli gerek tek tek üye ülkeler için Türkiye ve Türler "karşı" grupta yer alıyor. Bu anlayışın değişmesini beklemek saflıktan öte bir anlam ifade etmez.Çünkü, AB ülkeleri hala Osmanlı karşısında düştükleri acıklı durumlarını hazmedememenin sıkıntısını yaşıyorlar ve her fırsatta üstünlük taslamak adına her türlü yola başvuruyorlar. Şunu da belirteyim ki çeşiti Avrupa ülkeleri ve ABD'de sıkça gündeme gelen Ermeni iddiaları aslında Hristiyan dünyasının Müslüman Türk toplumuna karşı oluşturduğu cephenin ifadesidir. Bizim onlara benzemeye çalışmamız falan bu gerçeği ve anlayışı değiştirmez. Kısacası hala Hristiyan dünya İslam dünyasına özelliklede Osmanlının varisleri olarak bizlere karşı kin ve öfke ile doludur. İslam ülkelerinin ortak hareketlerle işgal edilişini sadece petrol ile izah etmek meseleyi eksik almak anlamına gelir. Zaten Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından NATO'nun varlık sebebinin ortadan kaktığını fark eden üyeler yaptıkları toplantıda, düşmanı olmayan bir askeri ittifakın sürdürülmesinin anlamsız olacağını, bu bakımdan yeni düşmanı İslam olarak belirlemişlerdir. Elbette açıktan İslam demek yerine önce yeni düşmanın adını "Yeşil" renk olarak belirlemişler, arkasındanda radikal dinciler diye hayali bir tarif yaparak İslam dünyasını yeni düşman olarak ilan etmişlerdir. Ne var ki buna rağmen Türkiye yeni düşmanı İslam dünyası olan NATO'da üyeliğini sürdürmeye devam ediyor. Bugün gelinen noktada Fransız Meclisi'nin kararını anlık ve sadece seçimlerdeki oy hesabı ile izah etmek ve suçu tek başına Sarkozy'ye yüklemek gerçekçi bir yaklaşım olmaz. Bu farklı bir medeniyetin İslam dünyasına ve özelde de Türkiye'ye bakışının ifadesidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi