Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

İşbirlikçiler birbirine düşerken

İşbirlikçiler birbirine düşerken

Irak'ta ABD'nin çekilmesinin hemen ardından yönetim kadroları arasında sürtüşme başladı. Bu sürtüşmenin kısa zamanda çatışmaya dönmesinin şaşırtıcı bir yanı olmaz. İşgal güçlerinin sağladığı ortamda bir takım koltuklara yerleşenlerin şimdilerde yönetimi tek başlarına ele geçirme hamlesi yapmaları, bununda ister istemez çatışmayı gündeme taşıması kaçınılmaz görünüyor.

Irak'ın işgalinin arkasından bu köşede çeşitli kereler Irak halkının Diktatör Saddam'ı aramaya başladığına dikkat çekmiştim. Bununla maksadım Saddam'ı övmek değil, işgalcilerden hiçbir ülkeye hayır gelmeyeceğine dikkat çekmekti. ABD'nin çekilmesi gündeme geldiğinde yakılmış, yıkılmış, milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine sebep olan bir çatışmanın açtığı yaraları geride bırakarak işgalcilerin gitmesinin gündeme iç çatışmaları getireceğini de yazmıştık. Bunları hatırlatmaktan maksadım kesinlikle 'Ben dememiş miydim bencilliği' değildi. Görmek isteyenler için açıkça görünen bir gerçeğe dikkat çekmeye çalışmıştım... Benzer değerlendirmeleri Arap Bahar olarak nitelendirilen ayaklanmalar sırasındada yapmış, işgalcilerin bir ülkeye acıdan başka bir şey getirmeyeceğine/getiremeyeceğine, işgalcilerden özgürlük ve insan hakları getirmesini beklemenin saflık olacağına dikkat çekmiştim.

Kısacası şu ayda bu şekilde Irak'ta oluşturulmuş bir dengenin işgalciler tarafından yıkılmasının sebebi kesinlikle hak ve adalet ölçülerine uygun yeni bir denge oluşturmak olarak düşünülmemişti. Bunu Libya için de, bir başka Bahar beklentisi (!) içinde olan ülkeler için de düşünmek yanlış olmaz. İşgalciler Irak'ta sadece varlıklarını ve hakimiyetlerini kalıcı hale getirebilmek için bir takım işbirlikçilerle elele vermişlerdi. Kısacası karşılıklı bir çıkar ilişkisi içinde herkes elde ettiği ile yetinir görünüyordu. Şimdi kendilerini belli makamlara getirenlerin çekilmesinin ardından o makamlara kendi güçleri ile geldiklerini sananların Irak'a tek başlarına hakim olma kavgası başlıyor ki, korkarım bu iç çatışma uzun yıllar sürecek, Irak üzerinde dış güçlerin hakimiyeti bu yolla kolayca devam ettirilmiş olacaktır. Çünkü, içeridekiler ayakta kalabilmek ve tek başlarına Irak'a sahip olabilmek için ister istemez dış destek arayacaklardır. Bu arada yıllardır hayalini kurdukları devlete ulaşanlarında durumu sanıldığı kadar kolay olmayacaktır. Kendilerini devlet sahibi yapanların verdiği imkanları diğer kesimlerin kabul etmesi mümkün olmayacağından bir başka çatışma sebebi olacaktır. Kısacası ister istemez etnik ve mezhep çatışmaları Irak'ta sürüp gidecek, korkarım Iraklılar yeni bir Saddam arayışına çıkmak zorunda kalacaklardır.

Karakolda doğru söyler mahkemede şaşar !..

Gündemdeki bir diğer konu ise milletvekili emeklilerine yapılan zam. Daha doğrusu hatırı sayılır zam. Bu konudaki düşüncelerimi önceki gün ifadeye çalıştım. O yazımda Meclis çalışmalarının işleyişine ve bu işleyiş içinde bir partinin Meclis'ten geçmiş yasal düzenlemeden haberleri olmadığını, oyuna getirildiklerini söyleme haklarının olmayacağını ifade etmiştim. Birbirini takip eden açıklamalarda gösteriyor ki, bugün Cumhurbaşkanı'nın yasayı veto ederek geri göndermesi telaşına düşenlerin olaydan haberleri vardır.Yaşanan olay sadece 'Karakolda doğru söyler mahkemede şaşar' deyişini hatırlatmaktadır. Özellikle dünkü gazetelere yansıyan Meclis Başkanvekili MHP'li Meral Akşener'in sözleri bu gerçeği hatırlatıyor. Emekli milletvekillerinin aylıklarını artıran önerenin verildiği Meclis oturumunu yöneten Meclis Başkanvekili Akşener'in sözleri aynen şöyle:

"TBMM Başkanlık Divanı tarafından verilen önerge sonrası, ben de siyasi partilerin grup başkanvekillerine desteklerinin olup olmadığını sordum. CHP adına o esnada oturumda Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan bulunuyordu. Ve aynen; 'Sayın Başkan, biz de katılıyoruz' dedi. Sonraki süreci hayretler içerisinde izliyorum".

Doğrusu toplumda gelişmeleri hayretler içinde izliyor. Ve siyasetten soğutuluyor. Siyaset bu olmamalı diyor... Sayın Tarhan'ın dalgınlığına gelmiş, konuyu anlamamış olması mümkündür ama, kendi Başkanvekillerinin söylediklerinden sonra bile Cumhurbaşkanı'nın yasayı veto etmesini isteyen MHP'lilere ne demeli.

Konuyu Hüsnü Aktaş Hocamın bir sorusu ile noktalamak istiyorum.

Konu ile ilgili yazımın çıktığı gün arayan Hüsnü Aktaş Hocam telefonda, "Asilin emeklisi olur, vekilin emekliliği olur mu?" diye bir soru yöneltti. Ve ekledi. "Vekil asilin verdiği vekalete dayanarak belirli bir süre onu temsil eder.Vekillerin emekliliği asıl işleri ile ilgili olabilir"

Bende siz okuyucularıma aynı soruyu yöneltiyorum: Vekilin emekliliği olur mu?

Hemen belirteyim ki maksadım yeni bir tartışma açmak değil. Fikir çarpıştırmak!.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi