Mehmet Barlas

Mehmet Barlas

Zihinlerimizdeki elektronik kelepçeleri çıkartmalıyız...

Zihinlerimizdeki elektronik kelepçeleri çıkartmalıyız...

Amerikan polisiye dizilerinden bildiğimiz "Elektronik kelepçe"nin ne biçim bir şey olduğunu, ilk kez Suudi milyarder Adnan Kaşıkçı'nın (Kaşşugi) bacağında gördüğümde anlamıştım.
1990'ların başında Selim Egeli ile Manhattan'daki bir lokantaya girdik.
Kenardaki bir masada o dönemde "Dünyanın en zengin adamı" diye bilinen Adnan Kaşıkçı oturmuş, yemek yiyordu.
Turgut Özal'ın danışmanı olan Selim Egeli'yi görünce ayağa kalktı, "Hoş geldiniz" dedi.
Ona "Nasılsınız" diye sorunca da, pantolonunu dizine kadar sıyırdı ve dizine yakın bir yerde duran elektronik kelepçeyi gösterdi.
- İyiyim ama bu elektronik kelepçe yüzünden Manhattan'ın dışına çıkamıyorum, dedi.
Bir ucu Nikaragua'ya, diğer ucu İran'a dayanan uluslararası silah ticaretine adı karıştığı için, Amerikan yargısı onu elektronik gözaltına almıştı. Belirlenen alanın dışına çıktığında karakola uyarı sinyalleri gidiyor ve polis harekete geçiyordu.

Sanal elektronik kelepçeler
Elektronik kelepçelenen son ünlü kişinin, Londra'da yargılanması devam eden Asil Nadir olduğunu biliyoruz.
Geçenlerde bacağındaki elektronik kelepçeyi çıkartıp, alan dışına çıktığı için tutuklandığını okuduk haberlerde.
Geniş açıdan baktığımızda, Türkiye'de düşünce üreten ve bunları gazete ve televizyon kanalları ile kamuoyuna sunan hepimizin zihninde, birer sanal elektronik kelepçe bulunduğunu söyleyemez miyiz?
Hepimiz kendimizi, hem kitlelerin, hem de çevremizin gözünde bir belirli alana yerleştirmiş durumdayız.
Bazı konularda söylediklerimizden ya da yazdıklarımızdan farklı düşünsek bile, bunları seslendirirsek, sanal elektronik kelepçenin izin verdiği alanın dışına çıkabileceğimizden ötürü çekiniyoruz.

Osmanlı'dan Cumhuriyet'e
Bazı akılsızlar bu alanın "İktidar yanlılığı" veya "Muhalefet taraftarlığı" olduğunu sanıyor.
Oysa bu alan güncel siyasetin veya günlük kamplaşmaların çok ötesindeki boyutları içermekte.
Ayrıca bu durum bugün başlamış değil... Osmanlı'dan Cumhuriyet'e, sonra da çok partili demokratik yaşama aktarılan bir yaşam tarzı.
Zihinlerdeki bu sanal elektronik kelepçeler yüzünden, gerçekten özgür, özerk ve bağımsız aydınların seslerini duyurmaları pek mümkün değil toplumumuzda.
Temel hak ve özgürlükler de, hukuk da, farklı alanlarda düşünmeye mahkûm edilmiş sanal elektronik kelepçeli insanların zıtlaşmalarına, kavga etmelerine, birbirlerini aşağılayıp, birbirlerini suçlamalarına konu oluyor.
Sanki herkes ya "Ergenekoncu" ya da "Asker düşmanı" olmak zorunda.

Trajik ikilemler
Doğru olanı savunurken, mahkûm edildiğiniz düşünce alanına dayalı olarak yanlışı da savunmak durumundasınız.
Ya da yanlışı savunurken doğruyu da görmezden gelmeniz gerekiyor.
Her şey ya siyah ya beyaz sanki.
Oysa toplumların gerçekten özgür, özerk, bağımsız düşünce sahiplerine her zaman ihtiyacı vardır.
Kendi çevreleri veya çoğunluk bir konuyu onaylarken, onların "Bu yanlıştır" diyebilmeleri, toplumun düşünce sağlığının önünü açar.
Zihinlerimizdeki elektronik kelepçeleri çıkartmaya çalışmalıyız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Barlas Arşivi