Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Uygun zaman ne zaman!

Uygun zaman ne zaman!

Hep münasib bir zaman, münasib şartlar bekledik. Münasib bir eş beklerken kocayan çocuklara döndük.. Kaç yıl geçti ya hu? Moiz Kohen’i Tekin Alp yaptık ve onun adına bir resmi ideoloji uydurduk. Adına Kamalizm dedik.. Dinde reform yapmaya kalktık..
Geçen gün Tv Net’te yaklaşık 70 yıl önce Hamdullah Suphi Tanrıöver’den Serdengeçti’ye, ondan da Hasan Külünk’e devredilen, zaman ve zemin müsait olduğunda, kamuoyuna açıklanması gereken bir sır açıklandı.. Aslında bu, tarihe meraklı herkesin bildiği bir sır.. Daha fazlasını söyleyeyim, bir esrarkeşin cinayeti bahane edilerek onlarca insan idam edildi. Yetmedi, duruşmaya getirilemeyenler ya da yolda hastalananlar odukları yerde infaz edildi. Bu da Muğlalı’nın henüz hesabı görülmeyen bir başka cinayeti..
Yeni ortaya çıkan bilgi şöyle: Serdengeçti’nin 1930’ların sonlarında Hamdullah Suphi Tanrıöver’den aldığı sırrı, bir emanet olarak 1973 yılında devraldığını anlatan Hasan Külünk, bu tarihi sırrı şöyle açıkladı: “Osman Yüksel Serdengeçti bana, ‘Hasan sana bir şey anlatacağım. Bu bir emanettir. Türkiye şartları müsait olduğu zaman sen bunu devredersin’ dedi. Bir gün Ankara’da Türk Ocakları’nda bulunduğu sırada Hamdullah Suphi Tanrıöver onu bir kenara çağırır ve ‘Gel sana özel bir şey anlatayım’ der. ‘Bu Menemen olayı var ya, onu biz yaptık. Kabakçı taifesine (zamanın esrarkeşleri) üç beş kuruş verdik. Bir nümayiş tertipledik. Fakat kontrolden çıktı, zavallı Kubilay kurban oldu. O bizim günahımızdır. Osman bunu sana söylüyorum, münasip bir zamanda, münasip bir yerde neşredersin. Şimdi günü değil.’ Artık günü gelmeye başladı sanırım.
Ne demişler: Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste! Zulm ile abad olunmaz.. Hani Muğlalı’nın cinayetlerine alıştık da, yıllarca bu cinayeti kutsayan, cinayet işledikleri yetmiyormuş gibi kendi cinayetlerini bahane edip Müslümanlara hakaret edenlere, meydan okuyanlara ne demeli..
Olay 23 Aralık 1930’da meydana geldi. Bir ay içinde 145 kişi için iddianame hazırlandı. Bunlardan bazıları Bursa’dan ve yurdun başka yerlerinden getirildi ve çoğunun ifadesi bile alınmadan sanık sandalyesine oturtuldu.. General Mustafa Muğlalı başkanlığında kurulan Divan-ı Harp Mahkemesinde 24 Ocak 1931 günü iddianame okundu ve 29 Ocak 1931 günü mahkeme 36 (ölmüş olan bir sanık ile 37) kişinin idama mahkûm edilmesine, 40 kişinin sorumsuzluğu nedeniyle salıverilmesine, 27 sanığın beraatine, 41 kişiye çeşitli hapis cezaları verilmesine hükmetti ve karar Meclis’in onayına sunuldu. İdam hükümlülerinin 6’sının yaşı küçük olduğundan, onların ölüm cezaları ağır hapse çevrildi. TBMM Adalet Divanı ayrıca iki idamlığın cezasını 2 yıl hapse çevirdi. Kalan 28 sanık, 3 Şubat 1931 gecesi Menemen’de idam edildi. Bazıları Kubilay’ın başının kesildiği yerde asıldı. Mahkumlardan biri idam sehpasının önünden kaçtı. İki hafta sonra yakalandı ve ertesi gün idam edildi.
Günde 8 saatlik mesaiye göre net 5 saat yargılama yapsanız, 25 saat yapar. 25 saati 145’e bölün kişi başına 10 dakika düşer.. Peki iddianameyi ne zaman okudunuz, ne zaman tanıkları dinlediniz? Baştan sona düzmece bir olay.. CHP Ergenekon’un avukatlığını yaptığı gibi, Dersim’in ve Menemen’in avukatlığını yapmaya devam edecek mi?
Güya bu admalar şeriat ve hilafet için isyan etmişlerdi ama, asılanların arasında bir de Yahudi vardı.. Gariptir, şapkaya karşı çıkıp şeriat ve hilafet ilan etmeye kalkan bu insanlar nedense İstanbul, Ankara, Konya’da değil de Menemen’de isyan bayrağı açıyorlar ve hedef olarak da bir yedek subayı seçiyorlar!
5 gün süren yargılamadan 37 idam kararı çıkıyor.. Kubilay’ın intikamını almak için 36 kişiyi idam edenler, bugün Dink cinayetini azmettirenleri korumak için ne yapıyorlar?. Yargılama 5 yıl sürüyor ve sonuç ortada.. Kubilay’ın kanı da bizim kanımız, orada öldürülen masumların kanı da. Birileri kızım sana söylüyorum, gelinim sen dinle kabilinden halka aba altından sopa göstermek istemiştir. Birileri bu ülkenin çocuklarının kanları ve gözyaşları üzerine kendilerine iktidar ve servet üretme çabasındadır ve bugün yaşanan Özel Harp, Ergenekon, JİTEM, Balyoz, BÇG, çete faaliyetleri, darbeler bu ihanetin günümüzdeki devamıdır..
Dün, Menemen olayının ardından Menemen’den Hayimoğlu Jozef’i idam edenler bugün İstanbul’dan Hrant Dink’e kurşun sıktırdılar.. Alın size bir başka hukuksuzluk örneği daha. Alaşehir’den Esat’ın oğlu Mehmet Ali, Şeyh Esat çok yaşlı olduğu için onun yerine idam edilmiştir. Erbilli Şeyh Esat ise 65-70 yaşlarında idi ve ayakta zor duruyordu. Şeyh Esad Efendi 17 yaşındaki, önce idama mahkum edilen ve sonra yaşı küçük diye 24 yıl hapis cezası verilen Manisa’dan Giritli Küçük Hasan ile birlikte zindana atıldı. Esad Efendi de zaten çok geçmeden hapiste vefat etti. Bu zalimler, bu zulmü kınamak yerine Menemen’i kendi cinayetlerini kutsamak için bir agoraya çevirdiler. Ve bu zulümlerini, bir başka mazlum olan Kubilay’ın cesedi üzerinden sürdürdüler..
Aradan bunca zaman geçti. Bu zulüm, bu yalan, bu kan, bu gözyaşı bitsin artık. Yetti artık!
Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi