Faruk Köse

Faruk Köse

Yeni anayasa ve özgürlük

Yeni anayasa ve özgürlük

Özgürlük o kadar önemli ki, ideolojilerin insafına, türlü yönlerden angaje olmuş bireylerin ve hele de politikacıların insafına bırakılamaz.

İnsan için en önemli değerlerin başında “özgürlük” yer alır. Hatta insan, eğer “özgür” ise, ancak o taktirde diğer önemli değerlerini de koruyabilir. İnsanın en önemli özgürlüğü ise, “din” ve “inanç”, “akıl” ve “vicdan”, “fikir” ve “duygu” özgürlüğüdür.
Özgürlükler bakımından bütün insanlığın büyük bir tasallut ve tahakküm altında olduğunu görüyoruz. “Küresel egemen güçler”, baskıya, zora, sindirmeye, ezmeye ve sömürüye dayalı bu tahakkümlerini sürdürebilmek için, işte insanın bu en önemli özgürlük alanlarını kısıtladılar ve bu alanlarda tam olarak nüfûz sahibi oldular.
Küresel egemen güçlerin bu tasallutunun ülkemizdeki uzantısının, bugünlerde deşifre olan ve adına “Ergenekon” denilen yapılanma olduğunu biliyoruz. Aklı tutsak, kalbi esir eden bu illegal yapılanmaya karşı yürütülen hukuki, siyasi ve idari mücadele elbette çok önemli; ancak mücadelenin selameti ve başarıya ulaşması için, uzun yıllar “aklı tutsak edilmiş, düşünce ve özgür tavır koyma melekeleri dumura uğratılmış toplum”un da, artık silkinip kendi özgür iradesini harekete geçirmesi lazımdır. Her birey ve her toplumsal küme, kendi ilgi ve etki alanında neyi yapabiliyorsa, onunla bu “özgürlük mücadelesi”ne katkıda bulunmalıdır.
İşte, yeni anayasa çalışmalarını yürütürken kesinlikle dikkate alınması gereken esas yaklaşımlardan biri, “özgürlük” olmalıdır diye düşünüyorum. Hatta “gerçek özgürlük”ü sağlamak, yeni anayasanın esas niteliği olmalı. Cebir ve şiddete başvurmamak kaydıyla, düşünceyi ifade etmenin her türlü yolu açık bırakılmalı ve hiçbir kayda, şarta veya sınırlamaya tâbî tutulmamalı.
Bu köşede, 16.10.2011 tarihli yazımda anayasa çalışmaları bakımından “Müslümanca duruş”a dair düşüncelerimi ifade etmiştim. Anayasa çalışmalarına ilişkin süreç devam ediyor ve Türkiye yeni anayasasını yapmaya çalışıyor. O halde sürecin doğru yönetilmesi bakımından katkıda bulunmak amacıyla düşündüklerimi dile getirmeye devam etmek istiyorum. Ancak şunu hususen vurgulamadan da geçemeyeceğim: Anayasa çalışmalarına ilişkin olarak bundan sonra söyleyeceğim her şeyi, işte sözünü ettiğim tarihteki yazının ekseninde ve kapsamında, o yazıya dayalı ve nitelik bakımından o yazıyla uyumlu olarak ifade ediyorum; lütfen sizler de öyle anlayınız. Bu kapsamda, “özgürlüğe dayalı bir anayasal yapılanma”nın olmazsa olmazları arasında yer alması gerektiğini düşündüğüm şu hususları sıralamak istiyorum:
Yeni anayasa; bireysel ve toplumsal aklın ve vicdanın, kalbin ve beynin özgürlüğüne dayanmalı. Bu kapsamda insanların aklının ipotek altına alındığı, düşüncenin denetim altında tutulduğu, hakların gasbedildiği, özgürlüklerin kısıtlandığı, adaletin idame edilmediği ilkel yapıya son vermeli.
Yeni anayasa; sosyal kümeler üzerindeki her türlü baskıyı kaldırmalı, bireylerin ve sosyal kümelerin belli bir zümre, ideoloji, anlayış ve şahsiyet monarşisi tarafından güdülmesine son verebilmeli. Bunun için, topluma yabancı bir ideoloji ve kültürel kimlik değerleri dayatılmamalı; dayatmayı kabul etmeyen kişi ve sosyal kümelere karşı da amansız, acımasız, hukuksuz bir yok edici veya “sürü”leştirici faaliyet yürütülmesi önlenmeli.
Yeni anayasa; başta eğitim olmak üzere insana ve topluma ait ne kadar özgürlük varsa önünü açabilmeli; bunların yasaklanmasını, böylece insanlar üzerinde kişilik zaafiyeti ve güvensizlik oluşturulmasını önlemeli.
Yeni anayasa; “devlet”i, milletin kimlik ve kişilik değerlerine yabancı bir “kadro sınıfı”nın tahakkümünden kurtarmalı.
Yeni anayasa; insanları huzursuzluğa, ümitsizliğe, gerginliğe, geleceğe güvensizliğe sevk edecek unsurlar taşımamalı.
Yeni anayasa; ülkeye ve topluma karşı hiçbir sorumluluk taşımayan, hiçbir yükümlülük altında olmayan; fakat topluma ait bütün kaynakları kendi çıkarı için kullanma yetkisini haiz kişi, kurum ve mercilere hayat hakkı tanımamalı. Bu kapsamda; tahammül edilemez, gizemiyle yaşanamaz, şüphelerle taşınamaz hale gelen, ismi yok fakat kendisi var, yasada yeri yok fakat devleti yöneten, hiçbir sorumluluğu yok fakat bütün yetkiler elinde, hiçbir konuda yükümlülük taşımayan fakat her konuda o karar veren, kimseye bir şey vermeyen fakat herkesin her şeyi üzerinde hak iddia eden tahakkümcü derin yapılara son vermeli.
Yeni anayasa; gerçekten “ilahi adalet”e dayalı “hukuk”un hakim olduğu, hakların tanındığı ve yaşandığı, “adalet”in hayat bulduğu bir sistem getirmeli.
Yeni anayasa; devleti, toplumuyla mücadele eden değil, toplumuna hizmet eden bir niteliğe kavuşturmalı. Bu kapsamda “devlet”i baskıcı yapıdan kurtarmalı.
Yeni anayasa; milli ve itikadi değerleri dejenere eden unsurların ayıklanmasını temin edebilmeli, kavram kargaşası oluşturarak insanları yönlendirip fikri-itikadi yozlaşmaya yol açan unsurlara son vermeli.
Yeni anayasa; toplumun asli kimlik ve kişilik değerlerinin kökenindeki esas unsurlara dayanmalı.
Evet; bunlar, bireysel ve toplumsal özgürlüğün sağlanabilmesi için olmazsa olmaz niteliklerden bazıları. Eğer yeni yapılacak anayasada bunlar bulunmayacaksa, yapılmasın daha iyi. Hiç değilse insanlar, yeni değişikliklerle daha iyi bir ortama kavuştukları zannına kapılmazlar da, sükût-u hayale uğramazlar.
Unutmayın. Bu toplum Müslüman bir toplumdur ve yeni anayasa yapılırken bu hesaba katılmayacaksa, “yanlış hesap” katlanarak ve pekiştirilerek sürdürülecek demektir.
“Doğru hesap” için Müslümanlar harekete geçmeli değil mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Köse Arşivi