Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Kendilerini üstün görenler eşitliğe razı olur mu?

Kendilerini üstün görenler eşitliğe razı olur mu?

YENİ anayasa yapılması konusunda iyimser olmadığımı bu köşede birkaç kez ifade ettim. Bunu söylerken yeni anayasa yapılmasına karşı olmadığımı, yeni bir anayasanın gönülden savunucularından birisi olduğumu söylemeye bile gerek yok. Bunu söylerken yeni bir anayasa yapıldığı takdirde ülkemizde yıllardan beri sürüp gelen bir takım kamplaşmaların, bu ülkede kendilerini üstün görenlerin varlığını ortadan kaldırmayacağını da biliyorum. Sanıyorum yeni anayasa konusunda iyimser olamayışımın esasını da bu oluşturuyor. Yani kendilerini toplumun büyük çoğunluğundan üstün gören, büyük çoğunluğu yönetilmesi, değiştirilmesi, medenileştirilmesi ve bunun da ancak kendileri gibi bir avuç azınlığın gerçekleştirebileceğine inananlar var olduğu sürece bu ülkede yeni bir anayasa uzlaşma ile yapılamaz. Yapılsa bile istenen sonuç alınamaz. Çünkü, bu kesim çatışmadan besleniyor, barış ve uzlaşma ortamını kendileri için bir yok oluş, toplumda barışın sağlanmasını kendi üstünlüklerinin yok olması olarak görüyorlar.
Hayatın hangi kesimine bakarsanız bakın statükoya dönük en ufak bir değişiklik onlar için felaket anlamına geliyor. Çünkü, hayatın hangi alanında olursa olsun statükodaki ufak bir değişiklik onların hakimiyet alanının daralmasına yol açıyor. Bu ülkede yıllarca yüksek yargı devlet benim diyen anlayışın sahiplerinin kontrolü altındaydı. Bunun içindir ki halkın seçtiklerine karşı mücadele bayrağı açabiliyorlardı.

Devlet benim diyenler beğenmedikleri bir siyasi hareket yükseliyorsa hemen tehlike çanlarını çaldırmaya başlayarak, bir takım güçlerin devreye girmesini istediler, hatta bu güçleri zorladılar. Bu güçlerin devreye girmesini isterken adaletin tecellisini istiyor değillerdi. Çünkü onların anlayışında kendileri gibi düşünmeyen herkes rejim için tehlike oluşturuyordu ve kafalarının ezilmesi gerekiyordu. Kısacası devlet içinde kinci bir devlet oluşturmuş olan bu çevreler asli görevi ülkeyi dış tehlikeye karşı korumak olan TSK'yı bile iç tehlikelere karşı uyanık olmaya zorlamışlar, her dönemde adı farklı olsa da bir takım iç tehditler icat etmişlerdir. Böyle olunca devletin emniyet güçleri ve yargısı bu haliyle tehditlerle meşgul olurken gerçek tehlikeler gözden kaçmıştır. Söz gelimi yargı için adaletin tecellisinden çok bir takım ideolojik mücadelelerde taraf olmak birinci görev haline gelmiştir. Sözü uzatmanın anlamı yok. Devlet kurumları asli görevlerini bir kenara iterek bir takım ideolojik saplantıların peşinde koşmaya, kendileri gibi düşünmeyenleri ezmekle meşgul olunca ülkede işler sarpa sarmıştır.
Eğer terör 30 yıldır önlenemiyorsa bunda devlet organlarının dikkatlerini hep bir takım ilgisiz noktalara yoğunlaştırmalarının rolü olmuştur.
Bu arada devlete paralel oluşturulan ikinci yapılanma toplumu kendi değer yargılarından kopartarak Batıya uydurmayı benimsemiş ve tüm dikkatini ve enerjisini bu noktaya yöneltmiştir. Halkın direnişi ile karşılaşınca da tepeden inme bir takım eylemlerle halk üzerinde baskılar oluşturulmuş, daha doğrusu var olan baskılar yoğunlaştırılmış, halka zorla bir takım dayatmalar yapılmıştır. Denebilir ki bu sakat anlayış geride kaldı. Bundan böyle artık darbeler dönemi kapandı. Yeni anayasa yapıldığı takdirde tüm olumsuzluklar bir anda giderilmiş olacaktır. Bu yaklaşıma hemen evet diyemiyorum. Çünkü, bu ülkede yıllar yılı sürdürülen toplumun büyük bir kesimine baskı o kesimde de fikri yamulmalara ve uzun yıllar devam eden baskı ve zulüm ister istemez karşı tepkiye yol açmıştır. Artık bu ülkede bende varım ve ülke yönetiminde hak sahibiyim. Benim dediğimin de dikkat alınması gerekir demektedir. Bu duruş kendilerini bu ülkenin asli unsuru sananları tedirgin etmektedir. Böyle olmasaydı demokrasi ve insan hakları konusunda bir uzlaşma sağlamak bu kadar zor olur muydu?
Çünkü bu ülkede bir kesim kesinlikle adalet ve özgürlük istemiyor. Adalet ve özgürlüğü sadece kendileri için istiyorlar. Bu anlayış değişmeden özgürlükçü yeni bir anayasanın uzlaşma ile yapılması mümkün olabilir mi? Dileyim ki yapıldı, hayata geçirmek sanıldığı kadar kolay olabilir mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi