Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Soruşturma rapor haline gelmeden yayını başladı

Soruşturma rapor haline gelmeden yayını başladı

Ülkemizde yaşananları insan izahta güçlük çekiyor. Çünkü,yaşananlar hiçbir kurala uymuyor. Toplumu toplum yapan kuralların kaynağı bellidir. Bu kaynak ya dindir ya örftür ya da kanunlardır. Ancak, gelişmelere baktığımızda yaşadıklarımızı bu üç kaynakla da izah etmek mümkün değil. Söz gelimi kanunlarda her türlü adli soruşturmalarının yayınının yasak olduğu belirtilir. Ancak, bu yasak toplumun bir kesimine uygulanır da bir başka kesimine uygulanmaz. Diyelim ki polis bir şüphelinin evine baskın yaptı ve aramada bir takım deliller ya da delil olduğu iddia edilen döküman ele geçirdi. Polisler daha adliyeye varmadan bu elde edilen ya da edildiği ileri sürülen döküman bazı gazetecilere ulaştırılmıştır bile. Ertesi gün gazetelerde, olayın akşamı da televizyonlarda tefrika gibi yayınlanır.

Bu arada özellikle yüksek yargı mensuplarının siyasileri eleştirmesi daha doğrusu siyasete müdahale etmeleri yasaktır ama siz bir medya mensubu olarak onları eleştirmeye kalktığınızda hakkınızda açılan dava sebebiyle yıllar yılı mahkemelere gider gelirsiniz.

Yine demokrasinin varlığından söz edilen ve demokratik bir ülke olarak nedense her fırsatta İslam dünyasına örnek olarak gösterilen ülkemizde dinsizlik serbest olduğu gibi dinsizliği hakim kılma mücadelesi de serbesttir de buna karşılık dindar kişiler topluma birer öcü ve hain olarak gösterilir. Ne var ki bunun hesabı da sorulmaz, sorulamaz. Çünkü sorması gereken bir takım kurumlar dinsizliği topluma hakim kılmayı kendilerine hedef edinmiş kişilerin elindedir ya da oralarda ağırlıkları vardır.

Ortada bir suç varsa bu suçun delillerini toplama, toplanan delillere göre iddianame hazırlama ve karar vermekle görevli kurumlar bellidir. Ancak, buna rağmen bu kurumlar çoğu zaman ya bir kenara itilir ya da yürütülen bir kampanya ile baskı altına alınarak nasıl bir kararın verilmesi gerektiğine dair hava oluşturulur.

Kısacası toplumsal kuralların kaynağını teşkil eden en önemli unsur din afyon olarak takdim edilmiştir. Örf ise modası geçmiş bir alışkanlıktır, kanunlar ise hakim güçlerin isteğine hizmet etmek durumundadır. Böyle olunca da ortada toplumsal kural diye bir şey kalmaz. Çünkü bu kuraların kaynağı yok edilmiştir. Ortada kökleri olmayan adeta boşlukta durmaya çalışan bir toplum bırakılmıştır. İşin garip tarafı bu köksüzleştirilmeye toplumdan da gerektiği kadar bir tepkide gelmiyor. Galiba toplumu yönlendirenler köksüzleştirmenin peşinde olunca toplum sanki derin bir uykuya yatmış görüntüsü veriyor.

Sözün burasında dün gazetelere yansıyan iki habere atıfta bulunmak istiyorum. Birincisi; TBMM Uludere Olayını Araştırma Komisyonu'nun olay mahallinde yaptığı araştırmayı yapanlar daha Ankara'ya dönmeden, raporlarını hazırlama safhasına bile geçmeden bu komisyona verildiği ileri sürülen bir takım bilgiler medyada tefrikaya başlandı bile. Belli ki araştırma sonucunu TBMM Komisyonunun raporundan değil, medyadan öğreneceğiz. Peki böyle bir araştırmadan ciddi bir sonuç çıkar mı?

Diğer haber ise insanı derinden sarsan, isyan ettiren bir haberdi. Haberi Yeni Akit sürmanşetten vermişti. Haberin başlığını bile aktarmak sanıyorum öfkelenmek, çığlıklar atmak için yeterlidir. Başlık şöyle: "Dindar askeri komutanları infaz etmiş." Hemen belirteyim ki haberin detayını okumadan başlığa bakar bakmaz insan 'bu kadarda olmaz' demekten kendini alamıyor. Çünkü haberin içinde öyle iddialar var ki, dindar asker daha önceden tehdit edilmiş, dindarlığını sürdürdüğü takdirde yaşatılmayacağı söylenmiş. Şahsen böyle bir olaya inanmak istemiyorum.Aksi halde bu memlekette dinsizler meydanı boş bulmuş gemi azıya almış,hiçbir engel tanımadan karşılarına çıkanı ezip geçmişler demektir. Yani yıllardan beri verilen mücadele kesinlikle laiklik ya da Atatürk ilkelerini korumak falan değil, sadece dinsizliği hakim kılma mücadelesiymiş. Atatürkçülük ve laiklik maske olarak kullanılmış.

Bunlar tamam da böylesi olayların yaşandığı -eğer yaşandı ise- bir ülkede inanca ve insana sahip çıkacak kimse kalmamış mıdır? Çünkü böylesine bir olay 1994 yılından beri gizli kalmış... Beyler!.. Bu böyle gitmez,gitmemeli... Gitmemeli ama gitmemesi için herkese görev düşüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi