Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Bana kalırsa

Bana kalırsa

Türkiye garip bir ülke. Bir tartışma bitmeden yenisi başlıyor. Sonra bir yenisi daha.. Birinin kahraman ilan ettiğini bir başkası hain ilan ediyor.. Bugün KCK ve MİT’i konuşuyoruz değil mi, Yazıcıoğlu suikastı davası açılsın bunu unuturuz..

Bana kalırsa, şu derin devlet ve çete yapılanması ile ilgili davada tutuklananların %25’i serbest bırakılsa, bu davalar daha kolay görülür ve kamu vicdanı daha çok tatmin olur.

Ortalama %25 demiyorum. Böyle bir adalet taksimi olmayacağını biliyorum, ama yaklaşık o civarda yapılan tutuklamaların çok da hukuki olduğunu düşünmüyorum..

Bu iş biraz da Kayseri’deki “Kahrolsun İsrail” davasına benziyor..

Daha önce AFP foto muhabiri Mustafa Özel’in durumuna değinmişim.. Mustafa tek örnek değil.. KCK davasından tutuklanan Sarp Kuray’ın kızı ile ilgili tartışmaları da bir kenara not etmek gerek. Hani şu gazeteci/terörist tartışması var ya, o konu da hayli ilginç. Mesela Ragıp Zarakoğlu’nun tutuklanmasına bir bakalım. Ragıp’ı tanıyorum.. Bugün Ragıp’ı bırakın, yarın Ermenicilikten, öbür gün de İslamcılıktan tutuklayabilirsiniz.

Ha, şunu da söyleyeyim, Ragıp’ı mesela Ermenistan’da Türkçülükten tutuklayabilirler. Ya da Irak Kürdistanı’nda tutuklamak için bir bahane bulurlar.. Ragıp da kendini tutuklamaya gelenlere, kendi aleyhine istediklerinden daha fazla bilgi ve belge verebilir.. Üstüne üstüne gider iddia sahiplerinin..

Ben 12 Eylül öncesi Dev-Yolcularla da, Dev-Solcularla da görüşüyordum. Abdulkadir Özkan da bilir bunu, Yeni Akit yazarı olan Lütfi Oflaz’la az hatıramız yoktur. O zaman o Aydınlıkçı idi.. Mesela TKP’lilere konferans verdim ben 1990 öncesi o rüzgarın sert estiği günlerde. O gün orada baskın yapsalar herhalde beni TKP’lilerle toplantı yapmaktan suçüstü yaparlardı..

Polislerin sorguda psikolog danışman bulundurması kadar, sorgu yapanların da psikolojik olarak sorguya hazırlanması gerek.. O yıldırıcı, caydırıcı baskı tekniği her zaman istenileni vermez.. Çoğu zaman geri teper..

Birileri hâlâ eski kafada.. Mesela Mustafa Kaplan’ı kim niye tutukladı?

Hasan Mezarcı’ya ne oldu? Kaplan’ın suçu neydi? Mirzabeyoğlu davasında verilen kararın arkasındaki irade kimin iradesi idi? Başbağlar’ın sanıkları nasıl kurtarıldı, Sıvas olayının arkasındaki sır perdesi ne zaman açılacak? Hâlâ tutuklu 12 Eylül mağduru ülkücüleri, kim, niçin içeride tutuyor.. Bu davaların ileriki aşamasında bunlar da gündeme gelecek..

Birileri, bu dava sürecinde siyasi rakiplerini sindirmek için operasyon düzenleyerek bazı kişileri tutuklatıyor iddiası son derece can sıkıcı..

Türkiye bir fırsat yakalamış. Darbeciler, çeteciler içeri atılmış. Birileri küçük hesaplar uğruna bu süreci sabote etmemeli.. Sap ile saman birbirinden ayrılmalı.. Mesela Zarakoğlu çok aykırı, sert şeyler söylemiş olabilir, ama eline silah almamışsa, başkalarını cinayet işlemeye teşvik etmemişse onu suçlayamazsınız. Mesela Kürt hareketine ilişkin radikal çözüm önerileri olabilir. Bazı militanlara insan hakları çerçevesinde Kürtlerin yaşadıkları sorunlara ilişkin akıl da vermiş olabilir.. Bu da o kişinin suçlanmasını gerektirmez..

Silah mı taşımış? Uyuşturucu mu taşımış? Bomba mı atmış? Örgüt içinde görev mi almış?..

Bir teröristin anlattığı acı bir hikayeyi yazı konusu etmek, teröre ya da teröriste yardım ve yataklık etmek anlamına gelmez ki! Suçluların da insan hakkı vardır. O kişiyi suça iten şartların bilinmesi için bu bilgilere ulaşmak gerek.

Kürtçe serbest olsun demek, teröre ve terör örgütüne yardım ve yataklık etmek değil ki! Aksine terörü bitirmeye yönelik bir çabadır.. Cumartesi annelerini bir örgüt kullanıyor olabilir. Ama o annelerin acıları bir gerçek. Faili meçhulller davası bu mücadelenin sonunda açılıyor. Elbette PKK herkesi, her şeyi kullanmaya çalışacaktır. Bazı şeyler birilerinin işine yarıyor diye onu yok sayamazsınız..

Tutuklulardan kaçma şüphesi olmayanlar, emir komuta içinde bu işi yapan birileri, dolaylı olarak bu işlere bulaşanlar, o günki hava içinde rutin olarak bu işe karışanlar neden tutuksuz yargılanmasın ki.. Bunlardan bazıları hakkında da, yeterli bilgi ve belge bulunmayanlar hakkında davanın düşürülmesi gerek.. Elbette suçlular tutuklanmalı, içeri atılmalı.

Bana sorarsanız içeridekilerden daha fazla dışarıda tutuklanması gereken adam var ve içeridekilerin yaklaşık %25’i ise gereksiz yere tutuklu bulunuyor.. Yanılıyor olabilirim ama, bu kanaatim duyduğum, okuduğum, bildiğim bazı olaylarla şekillendi.. Bu işle ilgili ilk sorumluluk emniyette. Ardından savcılıkta. Mahkemeler bu konuda son halka.. Mahkemelerin bu suçla ilgili zayıf halkalar konusunu önümüzdeki günlerde yeniden ele alması halinde yargıya ilişkin şüphe yaymak isteyen çevrelerin de çabalarını boşa çıkaracaktır diye düşünüyorum..

Bu davalar bir kan davası ve intikam ya da siyasi hesaplaşmaya dönüşmemesi gerek..

Adalet mülkün temelidir. Adalet herkes için lazım..

Selâm ve dua ile..




Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi