Taha Kıvanç

Taha Kıvanç

Aslanlı Kapı’dan geçen siviller

Aslanlı Kapı’dan geçen siviller

Eski defterler birer birer açılıyor. 28 Şubat’ın (1997) 15. yıldönümü vesilesiyle bilgiler ortaya dökülmeye başladı. Mehmet Ali Birand’ın 150’den fazla kişiyle görüşülerek hazırlanmış ‘28 Şubat belgeseli’ de pek çok gizin üzerindeki perdeyi kaldıracağa benziyor.


Önce ben kendi ‘Aslanlı Kapı’ maceramı anlatayım...


Henüz 28 Şubat’ın ‘akreditasyon’ uygulaması başlamadığı bir dönemde olmalı; belleğimin ön plana çıkardığı Aslanlı Kapı’dan geçilerek girilen Genelkurmay’da yaşanmış olayda ben de varım çünkü. Masanın etrafında öyle fazla kalabalık değiliz; ben diyeyim beş, siz deyin sekiz gazeteci... Yemekli bir davet bu ve masa başında davet sahibi olarak o zamanki rütbesinin ‘albay’ olduğunu sandığım Yaşar Büyükanıt oturuyor...


PKK’ya karşı savaşın şiddetlendiği bir dönem... ‘Asimetrik savaş’ kavramı yeni kullanıma girmiş; Büyükanıt da bizlere o kavramın nasıl anlaşılması gerektiğini anlatıyor... Anlatımının bir yerinde, kısa süre önce dağda ölü ele geçmiş bir militanın cebinden çıkan mektuba değiniyor. Sonra da içimizden birine dönüp “Size de göndermiştik mektubu” diyor nazikçe...


Genelkurmay karargâhının bazı yazışmalarının ‘dağıtım’ bölümünde o sıralar çok satan bir gazetede sütunu olan o yazarın da adı bulunduğunu anlıyorum. Anlıyorum, ama sütununda kendisine ancak MİT veya Genelkurmay’dan servis ediliyorsa öğrenilebilecek bilgilere yer verdiği için, hiç mi hiç şaşırmıyorum...



Tıpkı bugünlerde ‘28 Şubat belgeseli’nde anlatılmış bir anekdot üzerine kopan tartışmadan da şaşırmadığım gibi...



Manşetleriyle 28 Şubat darbesinin ‘post-modern’ tarzda olmasını sağlamış olan gazetenin yayın yönetmeniyle de konuşulmuş belgeselde... Onun anlattığı olay da Aslanlı Kapı’nın arkasında geçiyor... Karşılarında Büyükanıt yok, Çevik Bir var... Org. Bir Genelkurmay 2. Başkanı o sıralar... Gazete yönetimi ve yazarları olarak kendisini ziyaret ediyorlar...



Ziyarette, Genelkurmay’ın bazı yazışmalarının dağıtım listesinde olduğunu bildiğim yazar, yayın yönetmeninin belgeselde anlattığına göre, “Paşam, siz onu bunu bırakın da, darbe yapacak mısınız, yapmayacak mısınız?” diye soruyor... Muhatabının mukabelesi, “Siz ne diyorsunuz” hayreti oluyor...



Haberi dünkü Star’da vardı.



Soru sahibi bu anlatıma müthiş kızmış... İnternet siteleri aracılığıyla derhal ‘tekzip ettiği’ gibi, dünkü yazısını da iftiraya uğradığını anlatmaya ayırmış... Genelkurmay’a gitmişler; bu doğruymuş... Org. Çevik Bir’le siyasi konuları da konuşmuşlar... Kendisi soru da sormuş; ama “Darbe yapacak mısınız?” değilmiş sorusu... Ya neymiş? “Paşam” demiş soru sahibi, “Alınan bu 28 Şubat kararlarına direniş olursa, gerektiğinde silâh kullanır mısınız?”



“Darbe sözcüğü asla geçmedi” diyor; ‘silâh kullanma’ sözcükleri geçmiş... Zaten, ertesi gün, gazete “Gerekirse silâh bile kullanırız” manşetiyle çıkmış; çünkü Çevik Bir, sorusuna, “Gerekirse kullanırız” cevabını vermiş...



Anlatımı kulağa daha doğru geliyor da, iki ifade arasındaki farkı anlamakta sorunum var. ‘Silâh’ kullanılacaksa, ne için kullanılacak? Sarıkamış’ta ‘kararlılık’ tatbikatında mı, yoksa Ankara’da hükümeti devirmede mi? Hükümet devirme amaçlı silâh kullanımı ‘darbe’ değil midir? Gazetenin bir Genelkurmay yetkilisine atfen manşete çektiği “Gerekirse silâh bile kullanırız” tehdidini okuyanlar, o gün, ne düşünmüş olabilir?



Gazete 12 Haziran günü çekti o manşeti, iktidardaki Refahyol Hükümeti 30 Haziran’da (1997) istifa etti. Siyasiler de benim gibi algılamışlar demek ki...



‘Post-modern’ darbenin 15. yıldönümünde o dönemle ilgili dosya yargının ilgi alanına girdi.



Genelkurmay’da çalışan bazı sivil memurlar ifadeye çağrıldılar. Bazıları o kadar asker kişi dururken sivil memurların çağrılmasının sebebini anlayamadı. Oysa sebep gayet basit: Genelkurmay’ın Aslanlı Kapısı o dönemde en çok siviller tarafından ziyaret ediliyordu ve kayıtları da o memurlar tutuyordu.



Esas ‘belgesel’ malzemesi dava açılırsa çıkacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Taha Kıvanç Arşivi