M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Türkiye Sünnîleri Cezalarını Çekiyor

Türkiye Sünnîleri Cezalarını Çekiyor

Yakın tarihimizde Türkiye Sünnîleri çok acılar çektiler, çok zulme ve haksızlığa mâruz kaldılar, öz vatanlarında ikinci sınıf vatandaş, köle, parya, sömürge yerlisi statüsünde yaşadılar. Nice Sünnî hocalar ve şeyhler asıldı, nice Müslüman zindanlarda çürüdü, mahkemelerde süründü.

Başlarına gelenlerde Sünnîlerin hiç mi, suçu, ihmali, gafleti yoktu?.. Olmaz olur mu?.. Onlar kendi hatâlarının cezasını çektiler.

Bu hatâlardan bazısını saymama izin veriniz:

1. Sünnî kesim en parlak, en imkanlı, en zeki, en kabiliyetli, en istidatlı, en vasıflı oğullarının yeterli miktarını subay ve öğretmen yetiştirmedi. Müslümanlığa zıt kadrolar oluştu ve sonunda Sünnîler cezalarını çektiler.

2. Sünnîler birlik ve beraberlik içinde olamadılar. İslam düşmanlarının ana prensibi şuydu: Böl, parçala ve hükmet... Sünnîler bu tuzağa düştüler.. Şu andaki halimize bakınız: İrili ufaklı belki de binlerce Sünnî hizip, fırka, cemaat, grup, klik var... Bunlar arasında üniter bir hiyerarşi yok. Hepsi bağımsız, birbirinden kopuk. Müslümanlar ne federasyon, ne de konfederasyon oluşturuyor. Yine yazacağım: Mübarek Ramazanlarda, beş yıdızlı şaraplı lüks lokantalarda bazı Müslümanlar papazlar, patrikler, hahamlar; monsenyörler, zangoçlar ve pastörlerle birlikte neş'e ve muhabbet içinde bir araya gelebiliyor ama şu anda kadar çeşitli İslamî cemaatlerin, tarikatların, grup ve hiziplerin önemli şahsiyetlerinin bir araya geldiği görülmemiştir. Bendeniz böyle tenkitler yapınca bazı mutaassıplar ve holiganlar "Sen münafıksın!..." diye çamur atıyor. Söyleyin haksız mıyım?

3. Sünnî Müslümanların çok büyük noksanlarından biri bedevî ve kırsal kesim kültürü bataklıklarına düşmüş olmalarıdır. İslam bedevî ve a'râbî dini değildir, medeniyet dinidir. Sünnî Müslüman kesim edebiyatta, Şeriatın izin vermedikleri dışındaki her çeşit sanatta, mimarlıkta, dekorasyonda, kılık kıyafette, serpuşta, ilmî araştırmalarda ülkenin en vasıflı, en üstün, en güçlü zümresi olmalıdır. Taşra, gecekondu, köylü kültürü ile bir yere varmak mümkün değildir.

Sünnî Müslümanlar son kırk elli yıl içinde kırk bin yeni cami inşa ettiler, bu sahada yekunu yüz milyarlarca dolara varan harcamalar yaptılar ama sanırım bu yeni camilerin ancak (bilemediniz) yüz tanesi mimarlık sanatı bakımından geçer not alabilecek mahiyette oldu.

4. Sünnî Müslümanların baskıları karşısında İmam-Hatip mektepleri açtı ama onlar Ehl-i Sünnet ve Cemaat İslamlığına uygun örnek İslam okulları olmadı.

Listeyi burada kesiyorum...

Sünnî Müslümanlar kurtulmak istiyorlarsa aşağıdaki teklif ve temennileri düşünmelidir:

1. En zeki gençlerin bir kısmı askerî okullara verilmelidir.

2. Yine zeki gençlerin yeterli kısmı öğretmen yapılmalıdır.

3. Bugünkü resmî ideolojik eğitim sistemi iflas etmiş olduğu için ona paralel alternatif bir eğitim sistemi kurulmalıdır.

4. Bütün Sünnî Müslümanları kapsayacak bir hizmet ve faaliyet plan ve programı yapılmalıdır.

5. Bütün cemaatler, tarikatlar, hizip ve fırkalar, gruplar bir federasyon çatkısı altında birleşmeli ve başlarına ehliyetli ve sâlih bir İmam-ı Müslimîn seçerek ona biat ve itaat etmelidir.

6. İçimize, bünyemize sızmış olan ajanlar, casuslar, provokatörler, arivistler, din soyguncuları, zekat uğruları, münafıklar, İbn Sebe'ler, reformcular, holiganlar ayıklanmalıdır.

7. İslamî hizmet ve faaliyetler Ümmetin en bilgili, en kültürlü, en bilge, en ahlaklı ve faziletli, en tecrübeli ve birikimli, en ihlaslı, en mürüvvetli, en sabırlı seçkinlerine ve âqillerine tevdi edilmelidir.

8. Korkunç boyutlara ulaşmış olan din ve mukaddesat sömürüsü mutlaka önlenmelidir.

9. İyi niyetli olsalar da zeka özürlüler, yetersizler, humeka-i kiram hizmet sahasından dışarıya itilmeli, kaydırılmalıdır.

10. Kitapları 100 lisanda yüz milyonlarca nüsha basılan Yahova Şahitlerini de geride bırakacak bir İslamî dâvet, tebliğ, propaganda, irşad, bilgilendirme, uyarma, aydınlatma seferberliği başlatılmalıdır.

Bendeniz bazı teklif ve temennilerde bulunuyorum; bazı yapıcı tenkitler beyan ediyorum... Bazı dar kafalı holiganlar bunlara karşı "Sen münafıksın!" diye bağırıyor. Ya Rabbi ne hallere düştük...

(Memlekete biraz hürriyet gelince bir kısım Sünnîlerin ne korkunç zokalar yuttuklarını, nasıl hıyanet ettiklerini hep birlikte seyrediyoruz. Eskiden bu düzen bozuk diye haykıran sahte mücahitlerin bir kısmı şimdi mücahitlik postunu attılar ve düzenin haram rantlarına saldırdılar. Ne acıklı, ne ibretli, ne dehşetli manzara...)

* (İkinci yazı)

Bir Tıp Talebesine

Selamün aleyküm... Cenab-ı Hak'tan sıhhat, afiyet ve hayırlı başarılar dilerim.

Artık başlamışsınız, devam edeceksiniz ama keşke tıbba gitmeseydiniz derim.

Tıp çok uzun ve yorucu bir tahsil gerektiriyor. Bazen hazırlık sınıfıyla yedi yıl tahsil görüyor diploma alıyorsunuz ve bitmiş olmuyor. Ardından ihtisas.

İslamiyet'e muhlisen lillah hizmet etmek istiyorsanız kültür ve sanat açısından merhum Dr. Süheyl Ünver gibi bir doktor olmanızı tavsiye ederim. Tabiî din dışı kültürden ve sanattan önce asıl dinî kültür gelir. O konuda Ehl-i Sünnet ulema, fukaha, mürşid ve velilerine tâbi olunuz.

İslam'ı bilerek yaşamanız gerekir.

Sahih bir itikada sahip olmalısınız.

Beş vakit namazı dosdoğru kılmalısınız. Kendinizi kurtaracak kadar ilmihalinizi bilmelisiniz.

Şehirli ve medenî bir Müslüman olmalısınız.

Kur'an, Peygamber, İslam, Selef-i Sâlihîn ahlakı ile mütehalli (süslenmiş) olunuz.

İleride muayenehane açarsanız haftada bir gün fakir hastalara ücret almadan bakınız. Bazen çok yoksul ve miskin kişilerin ilaç parasını, kimseye göstermeden büktüğünüz reçetenin içine koyunuz.

Aklınız fikriniz para, zenginlik, yeme içme, lüks israf, gösteriş olursa, hizmetten geçtim, Müslümanlığınız bile tehlikeye girer.

Unutmayın:

Profesör Dr. Süheyl Ünver hoca hakkında Prof. Dr. Ahmed Güner Sayar hocanın yazdığı değerli kitabı alınız. (Ötüken yayınları). Dikkatle okuyunuz. Kültür ve sanat bakımından merhum Süheyl bey gibi bir doktor olunuz.

Bu arada sakın namazı bırakmayınız.

Din konusunda Hüccetülislam İmamı Gazalî hazretlerini imam ve önder kabul ediniz. İhyau Ulûmiddin başucu kitabınız olsun.

Bu kitabtan her gün dikkatle bir miktar okuyun.

Okuduklarınızı iyice öğrenin, sakın unutmayın.

Öğrendiklerinizi hayata uygulayın.

Gençsiniz, bir yol ayrımındasınız.

Bir tarafta Mevla'ya gider yazıyor, öbür tarafta belaya gider...

Siz Mevla'ya giden yolu seçiniz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi