Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Topyekun savaş

Topyekun savaş

28 Şubat’ın yıldönümü bu gün..
97’den 2012’ye 15 yıl olmuş.

Kudüs için Sincan’da yapılan toplantı bahane edilmişti. Susurluk sonrası zaten bir şeyler bekleniyordu.. Sonunda beklenen oldu. 1000 yıl süreceği söylenen postmodern darbe gerçekleşti..

Şimdi darbenin şahinleri yargılanacakları günleri bekliyorlar..

Aslında Susurluğa bakmadan önce.. Refah-Yol hükümeti nasıl kuruldu ona bakmak lazım.

Mesela yolun sonuna gelindiğinde Erbakan-Çiller görüşmesinde Muhsin Yazıcıoğlu da vardı..

Yazıcıoğlu “Türkiye İran olmayacaktır” diyenlere, “Suriye de olmayacaktır” derken, “namlusunu halka dönmüş tanka selam durmam” derken aslında kime hangi mesajı vermek istiyordu..

Bir yandan Çatlı, Yazıcıoğlu, Erbakan çizgisine, öte yandan Sedat Bucak, Mehmet Ağar, Çiller çizgisine bakmak gerek..

Hüseyin Kocadağ, Mehmet Özbay, Gonca Us bu işin neresindeydiler..

Mesela, Çiller ABD’nin mutemedi, siyasi komiseri olarak bu işin içine dahil edilirken, aslında Erbakan hükümetinden beklenen, bu gün, Ergenekon, Balyoz davasında olduğu gibi, ABD’nin kurup, eğittiği, silahlandırdığı ve parasını verdiği özel harb içindeki control dışı unsurların tasfiyesi için kapı aralanmış olabilir mi?

Çatlı da perde gerisinde, “söz dinlemeyen ve silaha sarılan unsurlar”ın infazı ile görevlendirilmiş olabilir mi?

NATO’nun soğuk savaş sonrası tehdidin rengini kızıldan yeşile çevirirken, bunu fırsat bilen, batıya yönelik tehditlere karşı tedbir alması ve mücadele etmesi istenen BÇG, bunu fırsat bilerek, irticaya karşı topyekun savaş silahına sarılarak, tasfiye edilmek unsurları çevresinde toplayarak batının yeni müttefiklerine karşı bir operasyon başlatmış olamaz mı?

Ve sonuçta bu karşı atak Çatlı ve ekibini tasfiye etti. Sonra da tasfiye edilmesi istenen derin devlet yapılanmasına karşı harekete geçemeyen iktidar tasfiye edilmiş oldu..

AK Parti’nin önü bu yarım kalan işi tamamlaması için açılmış olmasın o günki şartlarda.. Ve tabi ABD’nin bu yeni oluşumdan başka beklentileri de vardı. Irak konusunda askeri destek. Ama tezkere geçmeyince, Irak konusunda ciddi bir siyasi kriz yaşansa da, süreç sürdürüldü..

ABD kesinlikle Türkiye’deki büyük toplumsal değişim sonucu, eski müttefiklerinden kurtulup yeni müttefikleri ile yola devam etmek istiyordu. Sopa değil havoc politikası izlenecekti. Askerler yerine sivil toplum, laikler yerine ılımlı islamcılarla işbirliği yapılacaktı..

ABD’liler şunu görmüşlerdi: Biz İslami kesimle karşı karşıya gelerek bölgedeki çıkarlarımızı ve güvenliğimizi koruyamayız. Onlar da bize rağmen iktidar olamadıklarını gördüler. Bir orta yol bulunması ve Türkiye’nin bölgedeki yeni yapılanma için batıya tehdit oluşturmayan, siyaset ve yaşam tarzı olarak batı değerler sistemi ile uyumlu bir model oluşturması gerekir.”

BÇG direndi ve direnmeye devam ediyor.. Derin devlet hesaplaşması da bütün şiddeti ile sürüyor..

Ancak Kemalist laik kadrolar artık yolun sonuna geldiler.. Resmi ideoloji ve ona dayanarak siyaset yapan, servet edinen kadrolar da yolun sonuna gelmiş gözüküyorlar.

28 Şubat’ın kadroları bu gün sanık sandalyesine oturtuluyor.. Bu kadroların, Media, Mafia, Sermaye, siyaset, bürokrasi, STK’lar içindeki uzantıları de tek tek deşifre oluyor. Yargıdaki uzantıları soruşturuluyor bu günlerde.

1000 yıl sürecek dedikleri süreç 15. Yılında çöktü..

Aslında terör de ekonomik kriz de bu çetelerin işi idi.. “Büyük sermaye” büyük ölçüde örtülü KİT gibi çalışıyordu.. Birileri bu şekilde aynı ülkenin çocuklarının kanları ve gözyaşları, çalınan alın terleri üzerinden kendilerine iktidar ve servet üretiyordu..

28 Şubat, bu gün artık bir lanet ve öfke günü. Çevik Bir’ler, Karadayı’ların sesleri çıkmıyor.. Balanlı, Çetin Doğan, Hurşit Tolon, Fırtına gibi isimlerin pek sesleri duyulmuyor.

Aslında oturup bekledikleri yok.. Amerika’daki, İsrail’deki lobiler çalışıyor.. Batı’da bunların önemli müttefikleri var. Localar arkalarında durmaya devam ediyor.. Eminim bunlar doğrudan ve dolaylı olarak, içeride ve dışarıda gizli açık görüşmeler yapıyorlardır..

Ama artık görünen o ki, millet bazı gerçeklerin farkına vardı ve bu süreci geri döndürmek mümkün değil. Şimdi asıl sorun, içeridekileri ikna etmek ve süreci durdurmak. Çünki süreç devam edecek olursa control altındaki unsurların da deşifre olmaları sözkonusu.

Bir de tasfiye edilen kadroların yerini alacak kadrolar sorunu, bir başka sorun..

Hele 28 Şubat davası bir açılsın, bizim davaların perde arkası ile ilgili bir çok bilgi de gün yüzüne çıkacaktır herhalde. 312 General’den, Erkaya davasına, yeniden görülmesi gereken o kadar çok dava var ki.

Selam ve dua ile..





Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi