M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Müslümanlar İslam İçin İyi Çalışıyor mu?

Müslümanlar İslam İçin İyi Çalışıyor mu?

Dindar bir Müslümanın vasıflı ve iyi bir Müslüman olup olmadığı onun namazından ve orucundan anlaşılmaz. Müslüman, dindar olmak için elbette namaz kılacak, oruç tutacaktır ama bunlar yeterli değildir. Kişinin ne mal olduğu parayla, şahsî menfaatle ile ilgili tutumundan anlaşılır.

Para, menfaat konusunda Kur'ana, Sünnete, Şeriata, İslam ahlakına uyan temiz bir Müslümansa ne âlâ; değilse o kişi namazına, orucuna rağmen kötüdür.

Hem namaz kılıyor, oruç tutuyor, hem de devamlı olarak haram yiyor; haram, kirli, kara, necis, nârî (Cehennemlik) servet ediniyorsa, o kişi bu yaptıklarına helaldir demezse elbette Müslümandır. Lakin kötü ve ahlaksız bir Müslümandır.

Dindarlık ile haram yemek, para ve menfaat konusunda katakulli yapmak bir arada olmaz.

Türkiye darülharbmiş ve darülahrpte haram yemek caizmiş. Böyle söyleyen halt etmiş. Bu söz, geçerli bir müdafaası ve te'vili yoksa söyleyeni küfre ve cehenneme götürür.

Müslüman her hâl ü kârda doğru, dosdoğru bir insandır.

Muhammedü'l-Emîn sallallahu aleyhi ve sellemin ümmeti olan kişi haram yemez, dolandırmaz, hortumlama yapmaz, ihalelere fesat karıştırmaz, bin türlü dolap, alavere dalavere ile menfaat edinmez, kara zengin olmaz.

Müslüman o kişidir ki, kendisine senetsiz sepetsiz bir ton altın emanet edilse, içinden bir gramını bile almamak şartıyla o emaneti hıfz eder ve zamanı gelince sahibine iade eder.

İslam'ın beş temel şartından başka şartları yok mudur?.. Elbette vardır ve onlardan biri doğruluktur, bir diğeri adalettir, bir üçüncüsü emanetlere riayettir, dördüncüsü emr-i mâruf ve nehy-i münkerdir.

Namaz kılan, oruç tutan, fakat aynı zamanda hilekarlık yapan, haram yiyen, para ve menfaat konusunda dolap çeviren Müslümanlar dindar Müslüman değil, sahtekar ve alçak Müslümandır.

Hazret-i Mevlana Celalüddin Rûmî kaddesallahü sirrehüssami efendimizin halifesi Selahaddin Zerkubî hazretleri dergah-ı şerife giderken, abdest suyunu yanında götürürdü. Dergahın suyu vakıftı, onu kullanmak istemezdi.

Devlet ve belediye bütçelerinde saçı bitmedik yetimlerin, şu soğuklarda tir tir titreyen fakirlerin, kut-i lâyemut ile yaşayan miskinlerin, ezilenlerin, mustaz'afların hakları vardır. Müslüman, bu bütçelerden bir kuruşu bile zimmetine geçirmez, israf etmez, suiistimal etmez. Eden haindir, merduttur.

Devletin malı deniz, yemeyen domuz diyen uğursuzlar, namaz kılsalar, oruç tutsalar da dindar Müslüman olamazlar.

Peygamberimizin eline büyük servetler geçmiş, bunların hepsini Ashabına, fukaraya, mesakine, kalpleri te'lif edileceklere dağıtmıştır. Bazen o kadar imkansız kalırdı ki, yiyecek bir şey bulamaz, aç sabahlardı.

Ashab-ı kiram (radiyallahu aleyhim ecmaîn) hazeratı, Ehl-i Beyt-i Mustafa, Selef-i Sâlihîn haram yemediler, her asırda gelen sâlih, veli, dindar Müslümanlar haram yemediler.

Hem dindar geçinen, hem haram yiyenler münafıktır.

Haram paralar ve Nemrudî servetlerle lüks, israf, azamet, şatafat, ihtişam, debdebe, tantana sergileyenler şeytanın kardeşleridir.

Dindar Müslüman zengin de olsa asla israf etmez.

Müzeyyen meskenlerle, lüks mobilyalarla, gösterişli arabalarla, saray gibi yazlıklarla, pahalı yemeklerle, her biri küçük bir servete mal olan gösterişli giysilerle iftihar eden, kibirlenen, gururlanan, caka satanlar beyinsizdir.

Komşusu aç gecelerken, kendisi tok sabahlayan haindir, merduttur.

Evet kişinin namazı ve orucu sizi aldatıp zarara uğratmasın. Siz onun para ve pulla olan muamelatına bakınız.

Muhalefet etmenin, vatanseverliğin elbette bir faturası olacaktır. Birtakım maddî ve şahsî menfaatleri kaybetmemek için muhalefet yapmayanların, hürriyet yokluğundan şikayet etmeye hakları olmaz.

* (İkinc yazı)

İnternetteki Terbiyesiz Fitne Mesajları

İnternetteki vatandaş mesajlarının hepsinin samimî ve gerçek olduğuna sakın inanmayın.

Bunların bir kısmı elbette samimî fikirler, duygular, görüşlerdir. Yüzde kaçı?..

Müslüman kesimde, çeşitli cemaatlerin, tarikatların içine casuslar, ajanlar, provokatörler sızmıştır. Bunları birinci vazifesi Müslümanları bölmek, birbirine düşürmek, fitne ve fesat çıkartmaktır.

Bu işi yaparken de koyu ve sofu Müslüman görünürler. Bir kısmı tavşana kaç derken öbür kısmı tazıya tut der.

Gerçek, samimî Müslümanlar, çok okumuş olmasalar da terbiyeli, insaflı, edeplidir.

Küfür edenler, ağır hakaretler savuranlar, edepsizlik sergileyenler bilin ki büyük ihtimalle provokatördür.

Takma isimlerle sövüp sayanların bir kısmı dengesiz, fanatik, holigan ve militan parça hastalarıdır.

Onların nazarında, parçayı översen iyisin, doğru da olsa tenkit edersen kötüsün.

Müslüman, kelamdan önce selam verir. Diyelim ki, bir fikri veya görüşü tenkit edecek, şöyle bir üslup kullanır:

"Selamünaleyküm... Efendim, yazınızdaki fikirlerinize katılmıyorum. Siz yanılıyorsunuz, bu konudaki gerekçelerim kısaca şunlardır..."

Hakikî şeyhler, hakikî İslam hocaları, hakikî Hocaefendiler, hakikî mürşidler kendilerine bağlı olan Müslümanların terbiyesizlik, edepsizlik, küstahlık yapmasına izin vermezler.

Bırakın terbiyesizliği, onlar en ufak nezaketsizliğe ve görgüsüzlüğe bile göz yummazlar.

Mürid ve derviş şeyhinden, hocasından, hocaefendisinden sorulur.

Kâmil mürşidlerin; hakikî şeyhlerin kemalleri (olgunlukları), ilimleri, irfanları, firasetleri dervişlere, muhiblere, müntesiblere, müridlere aks eder. Onlar güneş gibidir, etraflarında dönen ayları nurlandırır.

Bir derviş, bir bağlı, bir müntesib gıybet eder, mü'min kardeşinin gizli ayıplarını araştırır ve bunları ifşa ederse, o gerçek bir derviş ve mürid değildir, sahtesidir.

Gerçek şeyh ve mürşid, mü'minlerin ayıplarına karşı karanlık gece gibi olur.

Allah dostları ve onların talebeleri hiç gıybet ederler mi?

Onlar kendi ayıp, kusur ve günahlarına üzülmekten, başkalarınınkileri görmeye imkan ve fırsat bulamaz.

Olgun Müslümanlar hilm, sabır, afv mâdenidir.

Onların kalbinde kin yer tutmaz. İyi bilirler ki kin ile din bir yerde birlikte olmaz.

Benim şeyhim çok büyük, öteki şeyhler pek küçük...

Benim tarikatım veya cemaatim öteki tarikatların hepsini döver.

Benim şeyhim uçar da uçar.

Böyle laflar akıllı, firasetli, dengeli, makul, ârif, kâmil Müslümana yakışmaz.

Mürid veya muhib elbette kendi şeyhini çok sever, ona çok hürmet eder ama öteki şeyhleri asla küçümsemez, onlara saygısızlık etmez.

Sözün doğrusu şudur:

"Benim şeyhim veya hocaefendim çok muhterem bir zattır, kendisini çok sever ve sayarım. Öteki bütün icazetli ve gerçek şeyhler de muhteremdir, hepsine hürmet ederim..."

Müslüman, Şeriata aykırı sözü ve davranışı olmayan sûrî şeyhlere de saygısızlık etmez.

Sözü uzatmayayım... İnternetteki terbiyesizce, edepsizce, küfürlü, hakaretli imzasız mesajları yazanlar olgun ve efendi Müslümanlar değildir; onlar büyük ihtimalle ajandır, casustur, provokatördür.

Onlar gerçek şeyhlerin değil, İbn Sebe'lerin mürididir.

Lütfen bunlara kulak asmayalım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi