Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Darbenin gazetecileri...

Darbenin gazetecileri...

Andıç metnini sorgusuz sualsiz gazetesinin manşetine taşıyarak meslektaşlarını suç örgütlerine hedef gösteren (ve bir insan hakları sözcüsünün kurşunlanmasına neden olan) ünlü genel yayın yönetmeniyle, ‘Alçakları tanıyalım’ yazısının müellifi ünlü başyazar hakkında, bugüne kadar, hiç yazmadıysam, en az 100 yazı yazmışımdır.

İkisi de, o günlerde, neredeyse darbenin lojistiğine koşulmuş durumdaydı.

Hiç utanmıyorlardı.

Hiç nedamet göstermiyorlardı.

Neyse ki, aynı zamanda kıymetli bir dostum olan başyazar daha sağduyulu çıktı. Bir süre sonra, utangaç bir biçimde de olsa, nasıl kandırıldıklarını, ‘devletin dolduruşuna’ nasıl geldiklerini yazdı ve belgeyi tahrif edilmiş bir halde sızdıranlara verip veriştirdi.

Belge ‘tahrif edilmeden’ sızdırılsaydı durum ne olurdu?

Bilmiyorum.

Muhtemelen farklı bir tepki gösterir ve belgeyi düzenleyenlerin yanında yer almayı tercih ederdi. çünkü, karşımızda, ‘Anayasa Mahkemesi’nin kararı anayasaya uygun değildi ama, olsun, iyi oldu’ diyen sivil ve bağımsız bir gazeteci var.

öteki (yani genel yayın yönetmeni) hiç oralı olmadı.

Uzunca bir süre sustu.

Kendisine, ‘Andıç’tan dolayı ne zaman özür dileyeceksin? Ne zaman pişman olduğunu yazacaksın?’ diye soru yöneltenlere de, ‘yaygaracılar’, ‘azgın azınlık temsilcileri’, ‘mahallede racon kesen kabadayılar’ diyerek hakaretler yağdırdı.

Sonra, ne olduysa oldu, utangaç bir özürle işi geçiştirdi.

Risk ortadan kalkmış, inisiyatif sivil siyasete geçer gibi olmuştu.

Tam özür de değildi; ‘Biz de zamanında bazı yanlışlar yaptık’ diyerek, ortadaki yanlışın sorumluluğunu ‘zamana’ yükledi.

Şimdi aynı arkadaş, Genelkurmay Başkanlığı’nın varlığını inkar edemediği ‘Bilgi Destek Eylem Planı’nı eleştiriyor.

Eleştirmiyor aslında...

Bu planı deşifre edenlere kızıyor.

Mesela şu satırlar: ‘Gizlilik esasına göre çalışması gereken bir kurumun belgelerinin ortalığa saçılması üzerinde de dikkatle düşünmeliyiz.’

Demek istiyor ki, ‘Madem böyle çalışmalar yapıyorsunuz, bunun sızdırılmasının önüne neden geçemiyorsunuz?’

Böyle bir ‘dikkate’ sahip arkadaş, siyaset sahnesindeki bazı gelişmelerin ‘Eylem Planı’nda yazılanlarla paralellikler arz ettiğine nedense hiç dikkat kesilmiyor. Bazı meslektaşların mahut plana uygun davrandıklarını ise hiç görmüyor.

Kendilerinden, ‘TSK lehine kamuoyu oluşturması’ istenen gazeteciler kimler?

Bunlar daha çok hangi mevkutede yer alıyorlar?

Bugüne kadar kimlerin canını yaktılar?

Kaç kişiyi hedef gösterdiler?

Bu gazeteciler ‘Ergenekon’ örgütünün neresindeler?

Madem hiçbir yerinde değiller. Neden ‘Ergenekon’ yahut ‘darbe yapılanmaları’ hakkında tek satır yazmıyorlar?

Neden sivil siyasete yönelik celadetli çıkışlarını, demokrasiye kasteden güçlerden esirgiyorlar?

Neden darbe girişimlerine açıkça karşı çıkamıyorlar?

Demek ki, ‘Eylem Planı’ yürürlüğünü koruyor.

Ben de en çok şunu merak ediyorum:

Darbe hayırlısıyla savuşturulur da, yönetim bir gün ‘demokrasi’ye el verirse, kalemini ve ruhunu satmış ‘kazurat takımı’ ne yapacak?

İnsan içine nasıl çıkacak?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi