İbrahim Tenekeci

İbrahim Tenekeci

Ölmek, laikliğe aykırı mıdır?

Ölmek, laikliğe aykırı mıdır?

Medyanın önemli bir kısmı frikik peşinde koşadursun. Biz, olan biteni kritik etmeye devam edelim.

Bir insan, başka bir insanın gözüne girmeye çalışıyorsa, çöp olmayı peşinen kabul etmiş demektir.

Yazılı ve görsel medyada çıkan haber ve yorumlara bakıyorum. Ortalık çerçöpten geçilmiyor. Kimi başbakanın, kimi cumhurbaşkanının, kimi de işte o partinin gözüne girmeye çalışıyor. Ya elindekileri kaybetmemek ya da bir şeyler elde etmek umuduyla... Ola ki, başbakan onu da uçağına alır, gezmeye falan götürür.

Bu kadar çok çöpün olduğu yerden kötü kokular eksik olmaz. Nitekim olmuyor.


Kırım Türkleri, güzel Türkiye’miz için "Ak Topraklar" deyimini kullanır.

Sadece medyada değil, gittiğimiz her yerde Ak Toprakların ne hale geldiğini, getirildiğini görüyoruz. Bu topraklar ve bu toprakların üstünde yaşayan insanlar her geçen gün kararıyor, karartılıyor.

Mesela dünyanın en büyük Adalet Sarayı Tuzla’da inşa ediliyor. Buna karşılık, durumu hepiniz biliyorsunuz.

Anayasa Mahkemesi’nin malum kararı, her geçen gün bir yenisine şahit olduğumuz çifte standart vs.

Atatürk’ü değil de Humeyni’yi daha çok sevdiğini söyleyen bir hanım kızımız hakkında soruşturma açılırken; önderimiz S.a.v.’e saygısızlık yapan önder Sav, partisinin grup toplantısında yoğun ilgi görüyor, alkış alıyor.

Buna "laikçi terörü" dersek, herhalde abartmış olmayız.

Zincirlikuyu mezarlığının girişinde yer alan "her canlı ölümü tadacaktır" ayeti kerimesinin tartışma konusu olduğu günleri hatırlayın...

Neredeyse "ölmek, laikliğe aykırıdır" diye yaygara koparacaklardı.

Malum; ölüm, aynı zamanda dini ritüeller demektir.

Dualar, cenaze namazı, defin işlemleri...


Dini bütün bir müminin yaptığı kabahat, işlediği suç, uyduğu şeytan, vurgulu bir şekilde birinci sayfalara taşınırken; mesela şunu pek göremiyoruz: Gayrimüslim vatandaşlarımıza dadanıp akıl almaz cinayetler işleyen Tapu çetesi’nin reisi çetin Acar’ın Ermeni asıllı olduğunu kaç kişi yazdı?

üstelik kilisedeki rahiplerden, papazlardan, yani "içeriden" yardım almış.

İşte bunu yazdığınız zaman, ayrımcılık yapmış, halkı kışkırtmış falan oluyorsunuz. Ama hoca efendiyi, imamı, müezzini yazabilirsiniz.

Tam burada aklıma bir mesel geldi. Konuyla ilgili olsa da, olmasa da, anlatacağım:

Bir kervan sahibi, develerini satmaya karar vermiş.

Develerinin hepsini bir araya toplayıp sormuş: "Sizi satmaya karar verdim, bir diyeceğiniz var mı?"

Develer hep bir ağızdan şunu demişler: "Sen bizi aç ve susuz bıraktın, bundan dolayı hakkımızı helal ediyoruz. Ara sıra dövdün, bundan dolayı da hakkımızı helal ediyoruz. Bize gücümüzden fazla yük yükledin, buna da tamam. Fakat bir eşeği kılavuz diye önümüze koydun, işte bundan dolayı hakkımızı helal etmiyoruz!"

Bu meseli istediğiniz yere bağlayabilirsiniz.

Ben, bir sonraki yazımızda bağlamayı düşünüyorum...


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Tenekeci Arşivi