Akif Emre

Akif Emre

Neden Gazze şimdi?

Neden Gazze şimdi?

Aralarındaki farklılıklar yok olmasa da Filistinli grupların en azından çatışmayı azaltacak, siyasal bölünmüşlüğe son verecek çabalarının belli bir noktaya gelmesinin birilerini rahatsız edeceği belliydi. Batı Şeria-Gazze ayrımı kimin haklı haksız olduğundan bağımsız olarak Filistin davasını parçalayan bir durum. Ne el-Fetih ne Hamas bu parçalanmışlık görüntüsünden galip çıkar... Hele hele Filistinlilerin hiç de kazançlı olmayacağı çok açık.

Filistinli gruplar içinde hala İsrail'i tanımayan, barış yapmayan, silahlı mücadele dahil her türlü mücadeleyi sürdürmekten yana olan Hamas bile dünyaya daha ılımlı mesajlar verip el-Fetih'le beraber iktidarı paylaşma noktasına geldiği, Batı nezdinde şer ekseni sayılan Suriye'den siyasi merkezini bile taşıdığı bir süreçte İsrail'in tepkisi merak ediliyordu. İşte beklenen hamleyi yaparak geçen hafta Gazze'de suikast saldırısı düzenledi ve karşılıklı roket saldırılarını ateşlemeyi başardı! Şimdiden 20'den fazla Filistinli katledildi, birkaç İsrailli yaralandı.

Hamas içinde bile silahlı mücadeleden çok farklı yöntemlerin tartışıldığı, hatta bu nedenle bölünmüşlük izlenimi verdiğinin dillendirildiği bir ortamda İsrail Gazze ateşini neden yeniden alevlendirmiş olabilir?

Tarihsel olarak bakıldığında İsrail barışı da, savaşı da Arap dünyasının en zayıf olduğu, bölgede kaosun hüküm sürdüğü zamanlarda devreye koyuyor. Hem barışa hem savaşa benzer ortamlarda başvurulması paradoksal gibi görünse de aslında en olumsuz şartları bile değerlendirme stratejisinin bir parçası olarak değerlendirilmeli.

Geriye doğru olayların gelişim seyrine bakıldığında İsrail'in barış adına en önemli adımı soğuk savaş sonrası birinci Körfez krizinde attığı görülür. Oslo süreciyle başlayan barış anlaşması İsrail'in savaşı sürdüremez hale gelmesi bir yana Arap dünyasının en fazla parçalanmışlık sergilediği bir ortamda gerçekleşti. Kuveyt işgali sonrası Amerikan operasyonuyla Araplar gerçek anlamda paramparça idi ve Filistinlilerle bu ortamda anlaşma masasına oturmayı seçti.

İkinci İntifada sonrası barışın bozulmasına giden süreçte, özellikle Arafat sonrası vücudu taşamayacak kadar zayıflayan Filistin yönetimine karşı Oslo sürecini çöpe atan, Filistinlilere topyekun savaş açan İsrail'in zamanlaması da manidardı. 11 Eylül sonrası süreci müthiş bir PR çalışmasına dönüştürerek, 11 Eylülün psikolojik ortamını çok iyi değerlendirerek adeta Filistinlileri ezmek için kullandı. Saddam sonrası Irak'taki işgal gücünün askeri ve politik baskısı altında kendi rejimlerinin, sınırlarının tehdit altında olduğunu düşünen ve ittifaktan çok uzaklaşan bir Ortadoğu görüntüsü vardı. Bu süreç hem coğrafi olarak hem de siyasi olarak Filistinlilerin bölündüğü, el-Fetih ve Hamas'ın 'düşman kardeşler' durumuna düştüğü dönemdir.

Bu baskı dönemlerinde artık Siyonist sömürgeciliğin sona ermesini, işgalin kaldırılmasını talep etmek bile imkansız hale gelmiş; Gazze ve Batı Şeria birbirinden bağımsız iki ayrı siyasi yapı haline dönüşmüştü.

Benzer durum bugünler için de geçerli: Suriye krizi bu şekilde devam ettiği müddetçe Ortadoğu'daki parçalanmışlığın daha da derinleştireceğinde kuşku yok. Daha kötüsü, etnik ve mezhep eksenli ayrışmanın bu bölünmüşlüğü daha da derinleştirme riskini artırması. Felaket senaryoları (inşallah) gerçekleşmese bile Suriye etrafında kendi meseleleriyle baş etmeye uğraşan Ortadoğu ülkeleri ve Arap dünyasıyla karşı karşıya olduğumuz ortada.

İsrail'in tam bu kaos ortamında, bölgenin kendisine çekidüzen vermeden evvel Filistin direnişine, halkına yönelik sistematik bir toplu cezalandırma operasyonu başlatması muhtemeldir.

Diplomatik alanda tam da köşeye sıkıştığı, Batılı ülkelerin bile artık kınamaya başladığı bir İsrail kendine özgü bir çıkış yapabilir. Gazze'ye saldırarak silahlı mücadeleyi bırakmak istemeyen Hamas içindeki grupları tahrik etmiş ve daha büyük katliamlara meşruiyet kazandıracak bir suikast hamlesiyle istediği senaryoyu devreye sokmuş oldu.

Felaket tellallığı yapmak istemem ama İsrail'in bu kaotik ortamda hiç de boş duracağını sanmıyorum. Suriye'deki rejime odaklanan Arap rejimleri için artık Filistin gibi bir konu çoktan rafa kaldırılmış görünüyor. Suriye'deki, muhalefeti silahlandırmaya çok hevesli Körfez emirliklerinin Gazze'yi düşünecekleri vakitlerinin olduğunu sanmıyorum

Diğer taraftan Amerika'nın seçim sathı mahalline girmiş olmasının ayrıca İsrail'in elini güçlendirdiği muhakkak. Başkan adayları adeta diz çöküyor...

Bu süreçte ne yapabilir? Gazze askeri olarak, insan kaynağı olarak yerle bir edilmek istenebilir. Filistinlileri terörist gösterecek kontrolsüz eylemlere zorlanabilir. Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimlerine hız verilir. Böylelikle demografik olarak Batı Şeria'da kalıcı bir Yahudi yerleşimci varlığı pekiştirilir.

Suriye'deki kaosun bir de bu yönünü düşünmekte, yarar var; Kudüs... Filistin'le birlikte...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Akif Emre Arşivi